3.Bölüm

27.8K 798 12
                                    

Eylül'ün gözünden,

Yıllardır peşinden koştuğum platonik aşkımla evlenmek üzereydim ama ne yapacağımı, ne hissedeceğimi bilmiyordum. Bu tür işlerin bu kadar kolay olmaması gerekirdi. Pekala bu olay olmasaydı, Mert, adımı bile öğrenemeyecekti ama bilemiyordum.

Onun ne tepki verdiğinden bile haberim yoktu. Annem, ailesinin de onunla bugün konuşacağından bahsetmişti aslında ama o, Mert'ti. Kesinlikle benimle aynı tepkiyi verecek kadar ahmak sayılmazdı.

Ama ya bir ihtimal beni severse, sonuçta artık beni ve kim olduğumu öğrenmişti. Belki... O da beni severdi?

Telefonumu elime aldım ve en yakın arkadaşım Eda'yı aradım. Eda, çocukluğumdan beri tanıdığım en iyi insanlardan biriydi. O, hem sırdaşım hem de kardeşim diyebileceğim tek kişiydi.

Telefon, yanağımı terletmeye başlayınca huzursuzca kıpırdandım. Hat, ikinci çalışta açıldığı için sevinmiştim. Yoksa telefonu kapatma ihtimalim fazlasıyla yüksekti.

"Eda, konuşmamız lazım. Bize gelsene."

Beklemeden konuya girmeme şaşırmadan o da hemen cevap verdi.

"Hemen geliyorum tatlım."

Şimdi ne olacaktı? Mert'le ve benim evlenmem kesinlikle büyük bir mucizeydi.

Ne yapmalıyım?

Eda gelene kadar kafamı yastığıma koydum ve beklemeye başladım.

Yaklaşık yarım saat sonra kapı çaldı. Ani bir hareketle yerimde doğruldum ve hışımla odadan çıktım. Merdivenleri de indikten sonra kapıyı açtım.

"Selam, çabuk içeri gir."

Kafasını hafifçe salladı ve adımını içeri attı.

O, benim aksime o kadar güzeldi ki. Sarı saçları, yeşil gözleri. Her şeyiyle her zaman en güzelimiz oydu. Yanlış anlamayın, onu kısakanmıyordum. Sadece gerçekçi olmak diye bir şey vardı o kadar.

Odaya girince kapıyı sessizce kapattım ve yatağa, onun yanına oturdum. Anlat dercesine bir bakış attı.

Zaman kaybetmeden anlatmaya başladım.

"Dedemi biliyorsun... Her zaman işlerini sağlama alırdı."

Aniden lafımı kesti.

"Deden mi? Bu evlilik meselesini o mu çıkarmış?"

Ben daha ona evlilikten bahsetmemiştim bile her şeyden nasıl haberi olmuştu?

"Sen... Nereden biliyorsun?"

Bana şaşkınca baktı ve anlatmaya başladı.

"Ahh benim şapşal ördeğim, internet bununla çalkalanıyor."

Hemen telefonumu elime aldım ve son dakika haberlerine girdim.

'Gecelerin prensi Mert Başaran , Cemiyet hayatının sessiz kızı Eylül Alaca ile evleniyor.' Ne?! Sessiz kızı mı? Mert, bu haberi okuduysa hiç şansım yok demektir.

Bir dakika hemen nasıl internete yayılmıştı?

Eda'nın kolumu dürtmesiyle kendime geldim.

"Eee hadi! Anlatsana."

Beklemeden anlatmaya başladım.

"Dedem, ben daha çok küçükken her şeyi planlamış."

Olan biten her şeyi anlatmıştım.Dedemin ölmeden önce yaptığı bu saçma anlaşmanın hepsini.

Eda'nın tepkisi karşısında gülümsemeden edemedim.

"Vay be hayallerinin aşkıyla evleneceksin ha!"

Bizim evliliğimiz, aşk evliliği olmayacaktı. Sadece kağıt üzerinde olacaktı.

"Beni beğenmeyecek biliyorsun değil mi?"

Ben biliyordum, çirkindim.

"Saçmalama sen çok güzelsin Eylül. Sadece, fazla bakımsızsın. Şu güzelim saçlarını bile neredeyse ilk defa salık bıraktığını görüyorum. İş bu yani."

Sadece dudaklarımı büzmekle yetindim. Beni rahatlatmak için söylediğine adım kadar emindim.

"Çirkin kadın yoktur, bakımsız kadın vardır diyorsun yani?"

Hafifçe kafasını salladı.

"Bak... Ben sana yardımcı olacağım. Her konuda, tamam mı?"

Kafamı salladım.

"Hadi gidip bunu kutlayalım o zaman."

"Nereye?"

Bana sinsi bir bakış attı.

"Bara!"

Ne kadar itiraz etsem de umursamayacağını bildiğimden kabul ettim.

Dolabımın başına geçtim ve kot pantolonumu elime aldım.

O sırada Eda, pantolonu benden çekti ve suratıma kızgın bir bakış attı.

"Saçmalama. Bir sürü magazin olacak ve sen kot pantolonla gideceksin ha? "

Kafamı salladım.

Elime siyah renk bir deri etek ve bol, beyaz bir gömlek verdi.

Ne ara aldığımı bile bilmediğim eteğe baktım.

"Ciddi misin?"

Bana sadece yandan bir bakış gönderdi ve gülümsedi.

Başka çarem olmadığından bana verdiği kıyafetleri giymeyi tercih ettim. Eda'nın gazabına uğramak istemiyordum doğrusu.

***

Bar kapısından içeri girdikten sonra etrafa göz attım. O kadar fazla kişi vardı ki önümü bile göremiyordum neredeyse.

Bar masasının oraya giderken kendimi buraya çok yabancı görüyordum. Her taraf ne yaptığı belli olmayan insanlarla doluydu. Ve bazıları cidden midemi bulandıracak derecede tiksinçti.

Kim herkesin ortasında böyle şeyler yapabileck kadar sarhoş olurdu ki? Kesinlikle saçmalık!

Ama o anda gözüm sadece onu gördü.

Masasında tek başına oturmuş birasını yudumluyordu.

Her teli başka yöne bakan kahverengi saçları o kadar güzeldi ki ona çocuksu bir hava katıyordu. Çıkık elmacık kemikleri, kulağına taktığı siyah küpesiyle muhteşemlik abidesiydi.

Bir anda gözleri benimkilerle buluştu. Sert bakan gözleri bir anda alayla bakmaya başladı. İlk defa gözlerimin içine bakmasına sevinsem mi, yoksa gözlerindeki alay tınısına üzülsem mi karar veremedim doğrusu.

Ama o, hayatı kısıtlanacağı için üzgün olmalıydı.

Daha fazla bakmayı kesip önüme döndüm. Ama Eda çoktan dans pistine gitmişti. Ve ben, koskocaman bir barda tek başıma oturuyordum.

Tıpkı onun gibi.

Ensemde hissettiğim nefesle irkilmeden edemedim.

"Seninle çok eğleneceğim küçük fare."

Mert'in kusursuz yüzünü görmemle kalbim biraz tuhaf oldu.

İlk defa bu kadar yakındık ve o çok güzel kokuyordu.

Ve Eda'ya minnet duydum. Kot pantolon giymeme izin vermemişti.

Zoraki AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin