Aslında Lizzy’nin tehditlerine hiç takılmıyordum, Sarah’nın olayı dışındakiler hariç. Shawn’dan uzak duruyordum çünkü babası ve teyzem arasında olan ilişki su yüzüne çıktığında ve benim bunu başından beri bildiğimi öğrendiğinde vereceği tepki şimdiden daha kötü olamazdı. Tam da ona kavuştuğumu hissederken ondan sessizce ayrılmak ve sanki dün gece hiç yaşanmamış gibi devam etmek çok kötüydü. Hatta bu durumu tanımlayacak bir sözcük var mıydı dünya üzerindeki herhangi bir dilde bilmiyordum. Onu çok seviyordum ve benim yüzümden üzülmesini de istemiyordum.
Beni bütün bu düşüncelerden arındıran kişi Yass olmuştu. Her şeyden habersiz yanıma gelip beni kucaklayarak havaya kaldırdığında düşeceğim diye çok korkmuştum ama beklediğim gibi olmadı ve beni düşürmeden yere indirdi. “Sarah’ya disiplin soruşturması açılmadı. Okulda kalacak, şükürler olsun. Lizzy’yi ne durdur bilmiyorum ama şükürler olsun.” diyerek elimden tutup beni kendi etrafımda çevirirken gülümsedim. Yalandan bile gülmek vücudumuzu nasıl da kandırabiliyordu. Gülümsemek iyi hissettirmişti ama iyi hissetmek bile suçlu hissettirmişti.
“Gece boyunca Allah’a köpekler gibi yalvardım.” dediğinde anlamayarak kaşlarımı çattım. Hemen açıklama gereği hissetti zaten. “Türkçe düşündüm kusura bakma. Babaannem fal bakmıştı zaten ama ben yine de dua ettim tabi. İşimi sağlama almam gerek.”
Gülerek “Babaannen medyum mu?” diye sordum. Haberim yoktu bundan. Sarah da hiç bahsetmemişti açıkçası. “Her Türk biraz medyumdur, bilmiyor musun?” dediğinde ikimiz de güldük. “Shawn’ın takım kaptanı olacağını da görmüştü.”
Aniden arkama uzanıp birini kolundan tutarak kanatları altına aldığında karşımda Shawn’ı bulmayı hiç beklememiştim. Göz göze gelince ikimiz de sessizce birbirimizi izledik. Yass merakla gözlerini ikimizin üzerinde gezdirirken Shawn aramızdaki göz kontağını bozup “Günaydın.” diye mırıldandı. Ben de aynı şekilde mırıldanıp ona selam verdiğimde Yass sınıfa gideceğini söyleyip yanımızdan ayrılınca yine sessiz kaldık.
Ders saatinin yaklaştığını koridorda akan insan selinden anlayabiliyordum ama ne Shawn ne de ben bir adım atabilmek için çaba sarf ediyor gibiydik. “Baban eve dönmüş.” dediğinde başımı olumlu anlamda salladım. O gün neden ortalıklarda görünmediğini sormak istedim ama soramadım. Sanki konuşmamız yasakmış gibi hissettiriyordu bir şeyler. Ayrıca geçirdiğimiz gece yüzünden de yüzüne bakmakta biraz zorlanıyordum.
Gözlerim sanki yerlerde bir şey arar gibi takılmaya başladığında görüş açıma Shawn’ın ayakkabısı girdi ve yavaşça benim ayakkabımın tekine vurdu ayağını. Sonra diğer adımı da yerini buldu ve bana biraz yaklaştı. İçimin ısınmaya başladığını hissettim. Aldığım nefes Shawn’ın o güzel kokusuyla birleşmiş ciğerlerime ziyafet çekmişti. Nasıl da tatlıydı… her anlamda.
Başımı kaldırıp gözlerine bakmak istediğimde Shawn’ın omzunun kenarından görünen kısımda Lizzy’yi gördüğümde içimi kutuplardan bile daha soğuk bir şey kapladı. Lizzy gözlerini benimkilere dikerek yanımıza yaklaştığında Shawn bana doğru attığı adımdan daha büyük bir adımla geri çekildi ve yaydığı ısı anında kayboldu.
Lizzy doğruca Shawn’ın koluna girip ortamın büyüsünü bozarken “Günaydın!” dedi neşeyle. Koridordaki herkes duydu bu neşeyi. “Hadi derse geçelim. Geç kalmayalım.” diyerek Shawn’ı sınıfa götürürken Shawn sesini çıkarmadan yürümeye başladı ve beni arkalarında bıraktılar.Her ne kadar Shawn’ı her anlamda geri istesem de bir şeyler için artık çok geçti sanırım. Bir şeyleri sonsuza kadar değiştiriyor olabilirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire On Fire // Shawn Mendes
FanfictionAylar öncesinde Shawn'ın bana bakacağını söyleselerdi onlara benimle dalga geçtiklerini söylerdim bu imkansız gibi bir şey olurdu ama tam da şu an her bir dokunuşumla nefesini tutan Shawn'ın yanında oturmuş sessizliğin huzurunun içimize işlemesine i...