31. BÖLÜM"Böldümse, kötü yarısını kaldır at,
Yalnız öbür yarısıyla yaşa bundan sonra."
HamletO gün okula gitmemeyi tercih ettim. Zaten derslerin yarısını kaçırmıştık. Akay okulun çalışkanı olduğu için koşa koşa gitmiştir biliyorum.
Okula gitmediğim için de nihai sonum olan hastaneye geldim.
Ejder hâlâ yoğun bakımdaydı. Zaten böyle ciddi bir yaralanmayla normal odaya alınmasını beklemiyordum. Ayaklarım geri geri gitse de yoğun bakım ünitesinin önüne kuruldum ve beni içeri alıp alamayacağını sorabileceğim birini beklemeye başladım. Ama beklediğimin aksine kapılar açılıp, Ejder hasta önlüğü ve yürüttüğü serum tutacağıyla dışarı çıkınca oturduğum yerden kalktım.
"Ejder! N'apıyorsun?" Başı dönüyor olmalıydı ki yere bakarak yürüyordu. Seslensem de başını daha sonradan kaldırdı. Boştaki kolunu tuttum. Bana baktığında bile kim olduğumu çıkarması birkaç saniye sürdü.
"Dolunay?" diye mırıldanırken gözleri koridorun ucuna uzandı. Bir şeye bakınıyor gibiydi.
"Ejder niye kalktın? Git yat yatağına." diyerek onu odaya doğru ilerletmeye çalıştım ama o hareket etmeyince fazla bir şey yapamadım.
"Silahı almış..." Kaşlarımı çattım. "Ne silahı? Annen mi almış?"
"Hayır." Sorularımın cevabını burada böylece dikilerek alamayacağımı anladım.
"Tamam geç odaya, anlat."
"Dolunay o silahı al ondan." dedi endişeli bir sesle. Donuk bakışları hâlâ koridorun sonundaydı ama bana karşı direnmiyordu da.
"Silah neden burada ki?"
"Dolunay silahı al."
"Ejder!" diye bağırdım. "Kendine gel! Bırak silahı milahı!" Tuttuğum omzundan içeri çekmeye çalıştım. Ama yine çok fazla kuvvet uygulayamadığımdan ilerlemeden orada durmaya devam etti. Yeniden karşısına geçtim.
"Kendine bir şey yapacak..."
"Ejder!"
"Dolunay silahı, al..." Sesi gitgide kısılıyordu. Nedenini anlamak için gözlerimi üzerinde gezdirmeye başladım ama ilk uğradığım durak olan kalbinde, önlüğüne bulaşmış bir miktar kan gördüm. "Yaran kanıyor... Ejder yaran kanıyor!" Kuvvetimi esirgemeden onu iki omzundan da odaya geri ittim ve yatağına yatırdım. Aklı bir karış daha havada olduğu için direnemedi bile. Onu yatırdıktan sonra şu parmağa takılan şeyi bulup işaret parmağına taktım. Makine hızlı bir şekilde ötmeye başladığında yeniden Ejder'e baktım. Gözleri kapanıyordu. Nefesimi tutarak aceleyle dışarı koştum ve bir doktor bulabilmek için bağırmaya başladım. Nöbetçi bir hemşire olması gerekmiyor muydu! Kimse Allah'ın mavi kodunu duymuyordu sanki.
Ayak sesleri duyunca bir miktar rahatlayarak yeniden Ejder'in yanına gittim. Makinede yazan şeylerden hiçbir şey anlamıyor olsam da bazı şeylerin fazla yüksek, bazı şeylerin de fazla alçak olduğunu görebiliyordum. Doktorun biri, bir hemşireyle beraber gelip, hemşire ilk olarak beni odadan çıkarınca kendimi sandalyeye attım. Birkaç saniye düşüncelerimle boğuştuktan sonra duraksadım. Silah...
Soluklanmaya fırsat bulamadan, yerimden fırladığım gibi koridorun sonuna koştum. İki yere ayrılan koridorlardan çıkışa gidenini tercih ettim. Ne aradığımı bile bilmiyordum. Annesini mi? Herhangi bir adamı mı? Kardeşini mi? Ayrıca elinde bir silah varsa bile bunu saklardı öyle değil mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYSAR
Teen FictionÖlmek istemeyen birinin intiharı. ❝Papatyalar ölümü sayar. Senin hafızan beni sayıklar. Kopar kopar taç yapraklarını. Geri ekemezsin günahlarını. Seviyor sevmiyor değil bu. Sevemezsin zaten bunu. Hiçbir koşulda. Ölüm ve yaşamak değil asla. Yalnız...