38. BÖLÜM1 artı 1 eşittir 2.
Ya da 3, ya da daha fazlası.
İkiyle kalmaz bazı işlemlerin artısı.
İşlemi geri al. Artıyı çıkar. Bir bir kal.
Böyle daha basit işlemler.
Oyunlar böyle daha çabuk biter."Albebe'm sen bacaklarını al, yenge sen sağ kolunu... Halledelim." Barış anlaşılan baygın insan taşıma konusunda profesyonelleşmişti. Ejder'i taksiye atarken tekerlekli sandalyeyi alma fırsatımız olmamıştı. Dolayısıyla üç kat yukarı kendimiz çıkaracaktık ve apartmanda asansör de yoktu.
Zar zor da olsa kapıyı açıp içeri geçtik ve penguen adımlarıyla merdivenleri çıkmaya başladık.
"Daha boğucu bir apartman olamazdı." diye söyleniyordu Barış. Söylenmesine izin verdim çünkü ben de çenemi tutmasam en az onun kadar çok hayıflanacaktım.
"Kaç kat kaldı?"
"3, Akay. Daha beş adım, giriş kata falan çıktık."
"Geri geri çıkarken beş kat gibi geldi." Herkes bir an önce bu işi bitirmek istediğinden odaklanıp sessizleşti. İnanılmaz bir azimle 3. kata ulaştık ve Akay anahtarla kapıyı açtıktan sonra ayakkabılarımızı çıkarma zahmetinde bulunmadan, odama ilerleyip Ejder'i, yapmamız gerektiğinden daha sert bir şekilde yatağa attık. Sonrasında üçümüz de kendimizi yere bıraktık.
"Adam yedirmemiş içirmemiş gömmüş resmen."
"Onu ben giydirdim Barış, karın kası bile var."
"Midesinin boyutunu bilemezsin Albebe'm."
"Her neyse," diye söylenirken doğruldum. "Hepimize su getiriyorum, bekleyin." diyerek ayağa kalktım ve herkesi odamda bırakarak mutfağa gittim. Buzdolabından 3 şişe su alırken ironik bir şey fark ettim. Evde, hiçbir zaman dördü de aynı anda dolmamış dört tane sandalye vardı. Ve bu evde o masayı doldurabilecek kadar insan vardı. Gülümsemeden edemedim. Buzdolabı, kapağı uzun süre açık kaldığından dolayı ötmeye başlayınca dikkatim dağıldı. Dolabı kapatıp yeniden içeri gittim. Kapının önünde durup içerideki, pestil gibi yatan üç kişiye baktım. Ejder'in yatması pek ilgimi çekmese de Akay ve Barış'ı yan yana görünce içimde bir şeyler kıpırdandı. Barış'ın onun hakkında söyledikleri resmen arkadaşlığa olan inancımı artırmıştı.
"Buyurunuz, sular." diyerek ikisinin başlarının oraya iki su bıraktım sonra kendiminkini açıp birkaç yudum aldım. Onlarsa neredeyse tek dikişte şişeyi bitireceklerdi.
"Bunu bir daha yapmıyoruz." dedi Barış şişesinin kapağını kapatırken.
"Tamam," dedim şişeyi masaya bırakırken. "Bir dahakine ceset taşırız istersen." dedim korkunç bir sesle. Barış yüzünü ekşiterek gülümsedi.
"Çok komik. Ölü insanların daha ağır olduğunu biliyorum yengeciğim."
"Kas yaparsın fena mı?" Gözlerini devirdi.
"Ohh!" Akay'ın su içtikten sonraki çıkardığı sesle gözler ona döndü. Fazlasıyla ferahlamış olmalıydı. "Ne güzel nimet..." diye mırıldanarak bunu doğruladı. Gözleri bir süre etrafta gezinip sonra Ejder'i bulunca duraksadı.
"Vay be, adam kaçırdık!" Güldüm. Mantıken kaçırmamıştık ama birilerinin kovulacağı belliydi.
"Eğlenceliydi ama."
"Üç kat yukarı taşımak dışında çok eğlenceliydi." diyerek onayladı beni. Ayakta durmak istemediğimden sandalyemi çekip oturdum. Akay ve Barış da sırtlarını yatağa vererek oturdular. Yüzlerindeki ifadeden soru yağmuruna tutulacağımı anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYSAR
Roman pour AdolescentsÖlmek istemeyen birinin intiharı. ❝Papatyalar ölümü sayar. Senin hafızan beni sayıklar. Kopar kopar taç yapraklarını. Geri ekemezsin günahlarını. Seviyor sevmiyor değil bu. Sevemezsin zaten bunu. Hiçbir koşulda. Ölüm ve yaşamak değil asla. Yalnız...