44. BÖLÜMBugünkü halimiz,
geçmişimizden doğan hikâyemiz.
Ben deli gibi çalınan kapılara alışıktım ama Ejder'i uyarmayı unutmuştum.
Ben sakince olduğum yerde yatmaya devam ederken Ejder yatakta oturur pozisyona gelmişti bile. "N'oluyor ya? Bu kim?" dedi uykulu sesiyle, bir gözü hâlâ kapalıyken.
"Ne yazık ki çok fazla tahminim var." Gözlerimi ovuştururken açıklamayı erteledim. Ne de olsa istediğim kadar bekletebilirdim kapıdakini ve Ejder'e açıklama yapacak zamanım olacaktı.
Ya da artık onu da bekletemezdim.
"O Ozan'ı öldüreceğim." diye mırıldandım kapının anahtarla açılma sesini duyunca. Daha doğrulamadan koşar adımların sesleri durmuştu. Gözlerimi aralamadan bile kapının önünde durduğunu biliyordum.
"Gizil!" Sesi öyle yüksek çıkmıştı ki gözlerimi hemen açmış oldum. Hızlıca doğrulup Kılıç'a baktığımda çoktan yatağın dibine kadar gelmişti.
"Ne işin var lan senin burada!" diyerek, Ejder'i yakasından yakalayıp kendine çektiğinde ağzımdan bir kahkaha kaçırıverdim.
"Seni tanıyor muyum?"
"Aksiyon!" diye mırıldandım uyku sarhoşluğuyla. "Severim."
"Gizil ne aksiyonu, ne işi var bu lavuğun burada!" dedi Kılıç, Ejder'i kontrolü altına almış, başını bana çevirirken.
"Ne yani, Dolunay senin 'bacın' falan mı?" Kılıç, Ejder'in başını yeniden kendine çevirdi.
"Bana bak lavuk-"
"Hadi ama! Niye herkes bana lavuk diyor?" Ejder söylenmeye başlayınca burnumdan güldüm. Ama bu pek uzun sürmedi çünkü bir anda Kılıç'ın kollarından kurtulup yüzüne bir yumruk atınca şaşkınlıkla sesli bir nefes aldım. Kılıç tek yumrukla yere devrilirken şaşkınca Ejder'e baktım.
"Nasıl?.." Kılıç en az iki katım kadar ve başka kimsede görmediğim kadar kaslıydı. Değil bir yumruk, yirmi adam gelip dövse bile yıkılacağını düşünmezdim. Ejder kendini över gibi omuz silkip gülümserken Kılıç yerden kalktı. Ejder yüzünü ona döndüğü an bu sefer Kılıç, "Demek iyileşmişsin." diyerek ona bir yumruk atınca yataktan kalktım. Kılıç, Ejder'i yakasından tutarak yere yatırıp, bir yumruk daha atmak üzere elini kaldırmışken yere eğilip bileğini yakaladım. Tuttuğum kolunu yukarı doğru bükerken kulağına eğildim.
"Benim evimde kimseye dokunamazsın." Zorladığım elini çekmeye çalıştığında yüzüne baktım. "Ve izinsiz de giremezsin." dedim gülümseyerek ve elini biraz daha çevirdim. Acıya karşı dayanıklı olduğunu biliyordum. Ayağa kalkana kadar bileğini bırakmadım. Sıktığı dudaklarını, kolunu bıraktığım zaman gevşetti. Öfkesini içinde tutmaya çalışarak bana bakarken yerden doğrulmaya çalışan Ejder'i kolundan tuttum. O da pek cılız sayılmazdı. Ayağa kalktığında ilk önce burnunu yokladı. Sonra gözleri yeniden Kılıç'ı buldu.
"Sakalın güzelmiş." dedi tamamen yersiz bir şekilde. Kaşlarımı çatarak ona baktığımda sırıtıyordu.
Kılıç, "Sana da kırmızısı çok yakışır." diyerek yeniden Ejder'in üzerine yürüyünce onu geri ittim.
"Kılıç rahat dur." dediğimde Kılıç ciddi ciddi "O başlattı!" diye kendini savununca gözlerimi devirdim.
"Tamam Kılıç, gördüm." dedim dişlerimi sıkarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYSAR
Teen FictionÖlmek istemeyen birinin intiharı. ❝Papatyalar ölümü sayar. Senin hafızan beni sayıklar. Kopar kopar taç yapraklarını. Geri ekemezsin günahlarını. Seviyor sevmiyor değil bu. Sevemezsin zaten bunu. Hiçbir koşulda. Ölüm ve yaşamak değil asla. Yalnız...