18. BÖLÜM

161 4 47
                                    


18. BÖLÜM

Battığımız yer bu kadar sessizken hangi çığlığımı duyarsın ki insanım?

Hisseder misin durmak üzere olan kalp atışlarımı kendi nefeslerin sana yetmezken?

Görebilir misin bile beni gözlerin sıkıca kapalıyken?

Elimi uzatsam hiç tutmadan bırakır mısın?

Yüzeye hangimiz çıkarız?

Ölüler batar insanım, katillerin yükleri.

Katiller batar, sen kurtulursun, insanım.

Okula 3 gündür gitmemem yüzünden kimse bana pek güvenmiyordu. Kılıç normalden erken saatte kapıma dikilmişti. Benim, hatta onun bile kontrol etmediği bir düzen bozuluyordu. Ezbere bildiğim her şey tek tek yıkılıyor; reenkarnasyondan sonra uyanmış, yeniden okula başlamış ama önceki hayatımdaki her şey değişmiş gibi hissediyordum.

Kılıç ben daha yeni uyanmışken kapıma dayanmıştı. Önce onu eve aldım. Dün kapıma, üst kattaki kadın tarafından bırakılan çikolatadan ikram ettim. İkram demek fazla kalırdı. Kutusunu açtım ve bir köpeğe kemik atar gibi masanın üstüne fırlattım. Yiyeceğini düşünmüyordum. Sadece gözdağı vermek istemiştim.

Onu mutfakta bırakıp yeniden odama kapandım. Utana sıkıla giyindim ve yine dolabımdan bir takım pijama ve iki parça günlük kıyafet aldım. Orada kıyafet bırakmayı çok kez düşünmüştüm ama sonrasında bir şey beni vazgeçirmişti. Herhangi bir şeyimin o evde durmasını istemiyordum. Kalıcı olmadığım bir yerde eşya bırakmak saçma olurdu.

Bu sefer banyoya gidişime bir şey demedi. Ben de dünkünden aceleci davranmıştım zaten. Çıktığımda o çoktan dış kapıyı açmış bekliyordu. Ayakkabılarımı giyerken ona tahammülsüz bir bakış attım. Dışarı çıktığımda yine kapıyı o kapattı ve sırtımdaki çantayı aldı.

Eve geldiğimde yine teyzem beni büyük bir neşeyle karşıladı. Bana sarıldıktan sonra ayrılır ayrılmaz ellerimi sordu. Düzenli bakımını yaptığımı söyledim ve bir şekilde devamsızlık mevzusu açılmadan odama sıvışabildim. Eşyalarımı odaya bıraktıktan sonra yeniden kahvaltıya inmek zorunda kaldım. Bu sefer Asillerle aynı anda indiğimden Ozan tabii ki takılmıştı ama akşamki davette oyunbozanlık yapmamam için o kadar ilerletmedi.

Davette herkesin bir görevi vardı. Teyzeminki durmadan gülüp övünmek, Cevdet amcanınki işi hakkında konuşmak, Asil'inki güzel görünmek ve Ozan'ınki de... Aslında onun görevinin tam olarak ne olduğundan emin değildim. Önüne gelenle flörtleşmek olabilirdi. Ya da yeni saç modeliyle - düz, sarı saçlarının ön tutamlarının birazını nedense siyaha boyatmıştı- sosyetenin yeni moda ikonu olmak. Ve benim işim de oraya gidip, geceye Ozan'la partner olarak başlayıp, geceyi süslü bir sandalyede oturarak tek başıma bitirmekti. Teyzemin davet dediği benim için buydu. Ben yaşımın bunlar için fazla küçük kaldığını düşünüyordum ama bir yanda sade böyle işlere koşuşturan bir Asil olunca teyzem benim de bu davetlere katılabileceğimin uygun olduğunu düşündü. Tabii benim ne anlatacak ne de dinleyecek kadar bilgim vardı böyle şeylerle ilgili. Davranış konusunda kimseden geri kalmıyordum ama bir sohbet açıldığında kesinlikle yakınımda aileden biri olması gerekiyordu beni yönlendirecek. Ve teyzem de bunlar için Ozan'ı seçmişti ama kendisi çok meşgul olduğu için Ozan'ın beni davetin ortasında başıboş bıraktığından haberi olmuyordu. Neyse, ben de Ozan'a pek bayılmıyordum. Ödül bile oluyordu bir yerde oturup, tüm o şık elbiseli insanları izlemekten başka bir şey yapmamak.

AYSARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin