39. BÖLÜM
Solgunuz, insanım, solgunuz.
Ne siyahız, ne beyazız, solmuşuz,
Gri olmuşuz.
Önce beyaza boyamışlar bizi, doğmuşuz.
Sonra karaları giymişler, ölmüşüz.
İkisini aynı anda yaşatmışlar, gri olmuşuz.
Soldurmuşlar, insanım, solmuşuz.Akayları yolcu ettikten sonra arkamı döndüğümde karşımda Ejder'i bulunca duraksadım.
"Niye kalktın? Dinlenmen gerekiyor." Dudaklarını birbirlerine bastırıp derin bir iç çekti. Bir şey saklıyormuş gibi gözlerini kaçırıp kapıya dikti.
"Gidiyorum ben." Beni hafifçe kenara itip kapının kolunu çektiğinde karşı çıkmak amaçlı kapıyı geri ittim.
"Nereye?" diye sordum telaşla. Açıklamadan gidemeyeceğini anlayınca bir adım geriye açılıp omuzlarını dikleştirdi ve gözlerime baktı.
"Neden beni buraya getirdin ki zaten?" Sorusuyla afalladım.
"Evine gitmeni istemedim."
"Evime mi yoksa kardeşimin yanına mı?" Gözlerimi kaçırıp yeniden ona baktım. Evet onu kardeşinden uzaklaştırmaya çalışmıştım ama bunun nedeni kardeşi değil yaptıklarıydı. Başına başka şeyler gelmemesi için ondan uzak durması gerekiyordu.
"Seni öldürmeye çalıştı." dedim kısık bir sesle.
"Beni değil, aklındakini öldürmeye çalıştı Dolunay! Şimdi yalnız bırakamam onu." Yeniden kapıyı açmaya yeltendiyse de kolunu yakaladım.
"Seni, öldürmeye çalıştı. Aklındakinin imajı sensin. Onu öldürmeye kalkışırsa seni öldürecek görmüyor musun?"
"O öldüremesin diye aynı potansiyele sahip seninle kalmalıyım, öyle mi?" Sessiz kaldım. Yutkunarak gözlerini kırpıştırdı. "Dolunay, öyle demek istemed-" Elimi kaldırıp onu susturdum. Bana her sinirlendiğinde aynı konuyu açıp, hemen sonra hatasını fark edip özür dilemesine müsamaha göstermeyecektim.
"Ne demek isteyip istemediğin umurumda bile değil." Alt dudağını ısırarak başını yana eğdi sanki yalvarıyormuş gibi. Gözlerim sanki özrünü değerlendiriyormuş gibi üzerinde gezindi. Oysa sadece ölçüm yapıyordum. Ölçümüm bittiğinde yeniden yüzüne baktım.
"Özür dilerim." Elimi kapının yanında asılı çantama götürdüm.
"Ne? Niye?" Sanırım onu burada tutma düşüncemden nasıl bu kadar çabuk vazgeçebildiğim hakkında düşünüyordu ama sadece onu oyalıyordum. Hemen sağımdaki askılıkta asılı olan dosyamın içinden çıkardığım şırınganın kapağını çıkarıp şırıngayı boynuna sapladım. Yüzü acıyla ezilip büzülürken ona samimiyetsizce gülümsemekle yetindim. İki seksen yere düşünce derin bir nefes alıp, onu kaldırmak üzere yere eğildim. Omuzlarından tutup onu yerde sürüklemeye başladım.
"Barış haklıymış."
🌒
Uyandığında gördüğü ilk şeyin hareketsizce yatan bir kadın olmasını istemezdim ama onu sandalyeye oturttuğumda başı o tarafa düşmüştü ne yazık ki. Başını daha da kaldırıp kapının kirişine yaslanmış beni görünce kaşlarını çattı. Yerinden kalkmaya çalıştı ama yapamadı. Neden acaba?
"Alı mı koyuyorsun beni?" dedi normalde vereceği tepkiden daha sakin bir şekilde. Yaslandığım yerden kalkıp annemin yatağının diğer tarafına geçtim ve karşısına, annemin ayak ucuna oturdum.
"Kusura bakma ama gitmene izin veremezdim." Sinirle etrafına bakındıktan sonra biraz daha debelendi.
"Bundan kurtulabilirim biliyorsun değil mi?" Gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYSAR
Teen FictionÖlmek istemeyen birinin intiharı. ❝Papatyalar ölümü sayar. Senin hafızan beni sayıklar. Kopar kopar taç yapraklarını. Geri ekemezsin günahlarını. Seviyor sevmiyor değil bu. Sevemezsin zaten bunu. Hiçbir koşulda. Ölüm ve yaşamak değil asla. Yalnız...