27. BÖLÜMGündüzün rüyası mı bu?
Gecenin güneşi mi?
Hayır, insanım.
Bu ters bir şey olamaz.
Benim ruhum senin bedenine,
benimki seninkine kaçsa da değişmez bu dünyanın dengesi.Biz aynı değil miydik insanım?
Aynaya baktığımızda aynı şeyi görmüyor muyduk ikimiz de?
Bu yüzden, çelişebilir miydik sen benken, ben de senken?Sanki dakikalarca nefessiz kalmışçasına derin bir nefes alarak gözlerimi açtım. Açtığım gibi de tüm hislerim geri geldi. Yattığım yer oldukça rahatsızdı. Sağ elime bir şey değiyordu. Tepemde gökyüzüne uzanan koskoca bir sokak lambası vardı ve yağmur hafif hafif çiseliyordu. Doğrulmaya çalıştım ama bacaklarım buna pek el vermedi. Kendimi çok yorgun hissedip, sadece başımı yere geri koydum. Burası bir yerden tanıdık geliyordu.
Sağ elime dokunan şeyi görmek için başımı yana yatırdım ama bu bir başka eldi. Yanımda bir beden vardı. Gözlerimi korkuyla ardına kadar açarak yukarı doğru çevirdim. Yüzü bana dönük olan Ejder'i, gözleri kapalı bir şekilde bulunca nefesimi tuttum. Yeniden doğrulmaya çalıştım ama bir anda kalbime giren acıyla elimi kalbime koyup inledim. Ama elimde garip bir ıslaklık hissedince nefes nefese elime baktım. Kan. Çok fazla kan vardı. Çığlık bile atamadım, bağıramadım. Şoka girmiştim, kanı bile zor algılamıştım. Buradan kalkıp gitmek istedim ama onu da yapamıyordum. Son çare, güçlükle Ejder'in omzunu sarsmaya başladım.
"Ejder... Uyan." Onu sarsarken ondan da kan sızdığını fark ettim. Yeni bir şokla onun da üstüne bakınmaya başladım. Doğrulabildiğim kadar doğrulup üzerine bakınmaya başladım ama onun diğer tarafında kanlı bir bıçak görünce dehşet içinde kaldım. Bu şok değildi artık. Daha hızlı bir şekilde yarasını aramaya başladım ama vizyonum gitgide bulanıklaşıyordu. Sanki bulmuş gibiydim ama renkler birbirine karışıyordu, emin olamıyordum.
"Ejder..." diye mırıldanmaya devam ettim ama konuşmam da kelimelerim de kaymıştı. Boğazım bir şey tarafından tıkanıyor gibiydi. Ölüyor gibiydim. Bunun farkına vardığımda derinden bir çığlık kopardım. Boğazım acıyacak kadar yüksek sesle bağırdım ama yine hiç kimse duymadı. Bir süre sonra, tüm ağzımı kan kapladığı için susmak zorunda kaldım. Kendimi yeniden yere bırakırken zar zor nefes alarak ses çıkarmaya çalıştım ama en sonunda durumu kabullenip vazgeçtim. Başımı yana yatırıp Ejder'e baktım. Kabullenmek bu kadar kolay mıydı? Gözünü kapatırken direnmeyi düşünmüş müydü yoksa çok mu güçsüz hissetmişti? Ölmek çaresiz bir şeydi evet ama hiç çare aramamış mıydı? Tek bir yol mu vardı ona göre de?
Uyandığımda tüm yüzüm sırılsıklamdı. Yastığım da dahil. Tüm bunun gözlerimden kaynaklandığını, hissettiğim acıdan anladım. Yorganı havlu gibi kullanıp yüzümü sildikten sonra yataktan kalktım. Ama gördüğüm rüyayı yine kafama takmıştım. Bir yerlere tutuna tutuna banyoya geldim. Kapıyı arkamdan kapayıp aynaya döndüğümde yüzümün kan içinde olduğunu gördüm. Dehşetle bir çığlık atıp geri sektim ama aynaya bakmaya devam ettim. Ellerim yüzüme kadar tırmandı ama sargılarımı kana bulamamak için kenarda duran havluyu alıp yüzümü silmeye çalıştım. Havluyla yüzümü neredeyse çitilesem de kan çıkmadı. Havluyu musluğun altında ıslanıp yeniden denedim ama kan yoktu. Kendimle birlikte havluyu da yere atıp ellerimi kulaklarıma kapattım.
"Bu hayatta kendine bile güvenme." diye fısıldadı kulağıma. Durdum. Bu bir mesaj mıydı? Nefesimi tutup ayağa kalktım. Kendine güvenme, aynada benden bir tane daha vardı. Kendine güvenme.
Bir kez daha aynadaki benle karşılaşınca tuttuğum nefesi verdim. Kan yoktu. Havluya yeniden baktım, temizdi. Aynadaki yansımam sadece bir halüsinasyondu. Bunun verdiği rahatlıkla gülümsedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYSAR
Teen FictionÖlmek istemeyen birinin intiharı. ❝Papatyalar ölümü sayar. Senin hafızan beni sayıklar. Kopar kopar taç yapraklarını. Geri ekemezsin günahlarını. Seviyor sevmiyor değil bu. Sevemezsin zaten bunu. Hiçbir koşulda. Ölüm ve yaşamak değil asla. Yalnız...