Tanıtım videosu:
TW: İntihar, kendine zarar verme, halüsinasyonlar, bağımlılık, yeme bozukluğu, silahla yaralama, cinayet, m/d issues
Bu tetikleyicilerden bazıları uzun ve derin işlenmiştir yani mental sağlığınızın kaldıramayacağını veya tetiklenebileceğinizi düşünüyorsanız bu kitabı okumamanız gerektiğini şiddetle savunuyorum çünkü gerçekten sağlıklı değil. Bu platformda okunmasını en çok istediğim kitabım bu ama hiçbir insanın tetiklenmesini ya da rahatsız olmasını istemiyorum.
Yapabileceğim tüm uyarıları yaptığıma inanıyorum.
❗Kitapta intihara, suça özendirme söz konusu değildir. Yalnızca insanın psikolojisi anlatılmaktadır.
Kitaptaki her şeyin kurgu olmadığını da söylemek istiyorum, bu yüzden yaptığınız yorumlara dikkat ederseniz sevinirim...
AYSAR
Bunu bana O yaptırıyor.
Gözlerimin içine bakıyor ama beni görmüyor.
O'nun yüzünden attığım acı dolu çığlıkları duymuyor.
Beni çaresiz kılıyor ama çaresiz olduğumun farkına varmıyor.
Beni yönetiyor ama kural tanımıyor.
Beni susturuyor ama bir türlü nefesini tutamıyor.
Beni O öldürüyor, kendi ellerimle. Boğazımı O sıkıyor, benim gücümle. Nefesimi O kesiyor, iradesiz zihnimle.
Cinayeti O işliyor ama görünürde bu bir intihar.
Beni O intihara sürüklüyor. Cinayet olduğunun farkına varmıyor.
"Beni sen yarattın. Sen ölene kadar beni öldüremeyeceksin." Titrek dizlerimin altında can çekişen ayaklarım koşmayı bıraktı. Olduğum yerde kalakaldığımda ellerimi kulaklarıma kapatıp sızlamaya devam ettim.
"Gözlerini kapattığında seni bekliyor olacağım. Her kâbus gördüğünde ilk nefesini benim için alacaksın. Her gece ama her gece saçlarını okşayan ben olacağım. Ve sen bundan çıkamayacaksın. Çünkü başka kimsen yok." Ufak bir inlemeyle ellerimi kulaklarıma daha da bastırdım. Bende konuşacak güç bırakmamıştı. Tüm fısıltılarımın katili ve çığlıklarımın sebebi O'ydu.
"Sana anlatacağım her masalın sonunda bunu asla yaşayamayacağını hatırlatacağım." Dişlerimi sıktım. Boğazımda kalan o kelimeyi bir türlü dudaklarımın arasından yollayamıyordum.
"İçin geçene kadar ağladığın gecelerde yanında olacağım. Ama gözyaşların bittiğinde senden ilk ben gitmiş olacağım. Ve o an, işte tam o an... sen kendinle baş başa kalacaksın. Korkunç, değil mi? Zihnin sessiz kalacak. Nefeslerini, yutkunuşlarını işiteceksin. Ancak bir iç sesin olmayacak, aklında olduğunu sandığın bir cesetle konuşmak isteyeceksin. Fakat ben onu çoktan gömdüm. Ve sen mezar başında yas tutmayı sevmezsin, kendin de susacaksın. Bir gün, nefes seslerine dahi katlanamayacaksın. Şu an beni susturmak istesen de gerçekten sustuğum gün sessizliğin susmasını isteyeceksin. Çünkü sen ip üstünde bir dengesizsin Dolunay, birinin elinden tutması gerekiyor yoksa hakikat sessizliğe düşersin." O an bana bir fısıltı hakkı tanıdı. O hakkı, söylemek istediğim, suya yazılmış bir kelime olarak kaybolacağını bildiğim kelimeyle harcadım.
"Sus..."
"Tüm bunlardan şu an kurtulabilirsin." diye fısıldadı. "İyi geceler sana," diyerek başladığı cümlesi, benim yıllar sonra O'ndan korkmama sebep oldu.
"Sus artık SUS!"
Acı çektiğimi görmüyor musun? Ne kadar çaresiz olduğumu, görmüyor musun? Çığlıklarımı duymuyor musun? Bana bakıyorsun ama göremiyorsun.
Ellerimi kulaklarıma daha da sıkı bastırdım ama aklımdaki sesi hâlâ durmuyordu. Başımı yukarı kaldırıp geceye, ta karnımdan, bir çığlık armağan ettiğimde orada beni izliyordu. En parlak hâliyle. Sesim kalından inceye giderken içimdeki tüm nefes tükendi. En son bu çıktı dudaklarımın arasından. Sonra sesimi kesti, beni bir kez daha sükûnete hapsetti.
"Gözlerinin son yaş günü..."
Kendimi dizlerimin üstüne bıraktım. O an son bir nefes daha bıraktım havaya karışmak üzere. Gözlerim hâlâ O'nun üzerindeydi. Çünkü O'ndan çekmeme izin vermiyordu. Bedenim hissizleşti, nehrin soğuk sularına düşüp, rüzgârın hızlandırdığı akıntıya kapıldı.
Bilincim yerinde miydi emin olamıyordum. Belki nefes alabiliyordum, belki boğulmuştum bile. Bir çift el suyun altından kollarımı tutana dek bunu böyle varsaydım. Ama sudan çıkarıldığımı algılayabiliyorsam daha ölmemişim demektir.
Beni su yüzeyinde tutarak önce elini yüzümde gezdirdi. Yüzüme yapışan saçları çekerken parmakları yüzüme her değdiğinde korkum artıyordu. Gözlerim neredeyse kapalı olduğundan beni kucağına aldığında alan kişinin yüzünü görememiştim. Ama emindim. O oradaydı, beni izliyordu. Çaresizliğime bakıyordu, acıma bakıyordu ama görmüyordu. Hiç görmemişti. Diğer herkes gibi görmemişti. Ama onlar bakmamışlardı bile.
Aceleyle sudan çıktıktan sonra beni indirip yavaşça sudan daha soğuk, düz bir yüzeye yatırdı. Bir anda tüm vücudum harekete geçip kendisini o yüzeyden kaldırmaya çalışıp titremeye, ağzımdan belli belirsiz inlemeler yükselmeye başladı. İki elim de yerlerinde duramadan, havada asılı bir şekilde titrerken iki elle sertçe soğuk yüzeye bastırıldı. Kollarından kurtulmak ister gibi kıvransam da tek istediğim bir insanın sıcaklığını hissetmekti. Bana çaresizce sakinleşmem gerektiğini söylüyordu. Geçecek, diyordu ama ben onu gözlerimle göremesem de çaresizliği sesinden tanımıştım. Ve bir işin içinde çaresizlik varsa o acı asla geçmezdi. Geçmeyecekti, geçecek gibi olsa bile O geçirmeyecekti. Kendi göremediği gibi başkalarına göstermiyordu çünkü bu saydıklarımın hiçbirini. Çarem olacak kimseye gösteremedim. Ve bu yüzden çaresizliğim kalıcı. O görmedikçe bu kısır döngü devam edecek. Kimse görmedikçe çaresizliğim devam edecek. Çare bulamadığımda O'na kalmaya devam edeceğim. Ve O'na kaldıkça çaresizliğim sürmeye devam edecek. Hep böyle oldu. Böyle de devam edecek.
"Gözyaşların bitene kadar..."
🌒
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYSAR
Teen FictionÖlmek istemeyen birinin intiharı. ❝Papatyalar ölümü sayar. Senin hafızan beni sayıklar. Kopar kopar taç yapraklarını. Geri ekemezsin günahlarını. Seviyor sevmiyor değil bu. Sevemezsin zaten bunu. Hiçbir koşulda. Ölüm ve yaşamak değil asla. Yalnız...