ÖZEL BÖLÜM:
KARAKTER KARTLARIÁlvaro'yu ziyarete gelen kızın pembe saçları çok güzeldi.
Ülkenin en nefret edilen insanıydım. Hatta belki de haberlerin yayıldığı diğer ülkelerde de öyle. Ziyaret saatlerinde karşı odadaki Veronika, solumdaki odadaki Charles ve diğer yan odadaki Yosun'u ziyarete gelenlerin konuştuklarını, kendi odamda, kapım kapalı olsa dahi duyabiliyordum. Halbuki duvarlar fazlasıyla kalındı ve hatta daha fazla ses yalıtımı için tıka basa tablolarla doldurulmuşlardı. Ama ben yine de duyuyordum. Ama ne düşündüklerini bilmek için duymama gerek yoktu.
Mesajlaştığım uygulama birkaç gün önce kapatılmış. Benimki gibi başka vukuatlar görülmese bile kimsenin beni tekrarlamaması içinmiş.
Mahkeme kayıtları her haber sitesinde, üzerinden günler belki de haftalar geçmesine rağmen ısıtılıp ısıtılıp paylaşılıyormuş. İnsanlık bu olayı unutmamalıymış. Artık kimseye güvenilmemeli, ebeveynler internet arkadaşlıklarına izin vermemeliymiş. O masum genç kızı öldürdüğüm gibi gebermeliymişim. Onu attığım nehirde en acı verici şekilde boğulmalıymışım. O melek kızın aksine canım cehenneme gitmeliymiş.
Arkamdaki fısıltıları kulaklarıma kadar geliyordu ama ne dediklerini anlayamıyordum. Çünkü o sırada tüm odağım, elimdeki fırçayla, dilim dışarıda bir şekilde beyaza boyadığım UNO kartlarındaydı. Her bitirdiğimde mutlulukla kendi kendime kıkırdayıp kurumaya bırakıyor ve hemen diğerine geçiyordum. İki tarafını da boyayıp kuruttuklarıma da ince siyah bir kalemle belirlediğim simgeleri çiziyordum. Ama bu işe öyle fokuslanmıştım kuruyan kartlara çizdiğim şeyleri, henüz diğerleri kurumadan tamamlamıştım. Asil'in getirdiği akrilik boyalar çok zor kuruduğundan boş boş beklemek istemedim ve elime kalem kâğıt alıp ayağa kalktım. Sehpanın diğer ucuna gidip Álvaro'yu ve onu ziyarete gelen pembe saçlı kızı görebileceğim yere oturdum. Arkamdaki koltukta oturan Veronika, ben hemen kâğıda bir şeyler karalamaya başladığımda saçlarımla oynamaya başlamış, sonra da örmeye girişmişti. Arada saçıma değişik modeller yapmasına izin veriyordum. Ama en sevdiğimin balık sırtı örgüsü olduğunu söyleyince sadece onu yapmaya başlamıştı. Pembe kalem için masanın öbür ucuna uzandığımda çoktan örmeyi bırakmıştı. Çizdiğim saça gölgeler geçerken arada bir pembe saçlı kızla göz göze geliyorduk. Ben ona gülümsüyordum o da sadece bakıyordu. Saçları çok güzeldi, ben de boyatsaydım keşke. Ölmeden önce yapılacaklar listemde vardı aslında saçlarıma kırmızı gölgeler atmak ama zamanım olmamıştı.
Resmi bitirdiğimde hemen kaldırıp Veronika'ya gösterdim. Sesli tepki vermeden ağzını açtı ve ellerini çırpıştırdı. Beğendiği şeylere böyle yapardı. Ben de saçımı sallayarak onun örgüsünü beğendiğimi belirtip ayağa kalktım. Álvarolara döndüğümde artık oturdukları karşılıklı koltuklarda olmadıklarını gördüm. Aktivite odasında bakınmaya başladığımda ikisini, bir hemşireyle birlikte odanın kapısında buldum. Hemen gülümseyerek onlara doğru yaklaştım ama beni fark edecekleri kadar yaklaşamadan konuştuklarına kulak misafiri oldum.
"Ali'yi lütfen o kızın yanına yaklaştırmayın." diyordu pembe saçlı kız. "Ortak alana gelmesine nasıl izin verebiliyorsunuz onu bile anlamıyorum. Suçlu değil mi o, kelepçelenip bir odada tutulması gerekmiyor mu?" Hemşireye onaylamazca aşağı yukarı baktı. Hemşire bir şeyler gevelerken kız çıkmak için kapıyı açtığında başı benim olduğum yöne döndü. Üzerimde göz gezdirdi, çizdiğim resminde durdu. Sonra dudakları kıpırdandı.
"Allah'ın delisi..." Sonra da Álvaro'ya son bir kez gülümseyip, yeniden yüzünü düşürüp aktivite odasından çıktı. Ben de sehpaya geri döndüm, oturup kartlarımı kontrol etmeden önce oradaki dolaba yaklaştım. Elimdeki çizimi sarı saçlı, Veronika'ya şarkı söyleyen teyzenin; uzun saçlı abinin, bir sürü dövmesi olan benim yaşlarımdaki kızın ve arada sırada burada bizi ziyaret eden, kocaman yuvarlak gözlüklü doktorun resminin üstüne bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYSAR
Teen FictionÖlmek istemeyen birinin intiharı. ❝Papatyalar ölümü sayar. Senin hafızan beni sayıklar. Kopar kopar taç yapraklarını. Geri ekemezsin günahlarını. Seviyor sevmiyor değil bu. Sevemezsin zaten bunu. Hiçbir koşulda. Ölüm ve yaşamak değil asla. Yalnız...