66. BÖLÜM

285 3 0
                                    

66. BÖLÜM

Çok şey biliyoruz, insanım.
Ama hiç ders almıyoruz.

Görüyorsun, iyi ebeveynler olamayız.
Çünkü iyi anne babamız olmadı hiç, sadece kötülerini biliriz.
İyi insanlar olamayız.
Çünkü sadece kötü olmayı biliriz.
İyi hiçbir şey olamayız biz.
Çünkü kötü birkaç güzellikten başka doğru düzgün iyi bilmeyiz.

Gerçeklerin o kadar farkındayız ki insanım, artık kendimize yalan bile söyleyemeyiz.

Yedinci ve son videomun kaydını durdurup kameradan çıktım ve mesajlaşma uygulamasına girdim. 6 videoyu, altında kısa ve öz bir mesaj bırakarak ona gönderdim. O da çok umurunda olmadığı için sorgulamadı ve hemen tek bir kelimeyle onayladı.

Kapı çaldığında telefonu masada bırakıp ayağa kalktım ve merakla kapıya gittim. Kimin gelmiş olabileceğini düşünmeyi düşünsem de kontrol etmeden kapıyı açtım. Gelenin yüzünü daha bir saniyeliğine görmüşken boynuma sarıldı.

"Başın sağ olsun Gizil, çok üzüldüm." Sıla sırtımı sıvazlaya sıvazlaya bana sarılırken ben de garip durmamak için onun sırtına birkaç kez vurdum. Benden ayrıldığında dudak bükerek gözlerime baktı. Kolunda o aptal çantası yoktu ve işe gelmediği için makyaj da yapmış, fön de çekmişti. "Artık buraya gelmek için bir bahanem olmayacak." dedi gülmeye çalışarak. "İyi misin? Nasıl karşıladın kaybını?"

"Çok bir etkisi olmadı." dedim hemen. Bu konuyu uzatmak istemiyordum.

"Nasıl yani? Ben üzülürsün diye düşünmüştüm?" dedi kızar gibi. Biliyordum zaten böyle yapacağını. Annemin canını umursamadığımı söylerken ölse perişan olacağımı bildiğini sanıyordu. Ama öyle olmamıştı. En azından yarı yarıya.

"Üzüldüm. Ama dediğim gibi, ölen ben değilim." Çıkmam gerektiği için arkamı dönüp odama ilerledim.

"İyi olduğuna emin misin?"

"Elbette eminim." derken masamdaki dosyamı aldım. Telefonumu cebime atıp kulaklığımı elime dolarken Sıla tam karşımda durunca garipçe ona baktım.

"İyi değilsin."

"İyiyim işte." Gözlerimi ondan çektim.

"Ağlıyorsun." Bir anda tüm bedenim buz kesildi.

"Ağlamıyorum."

"Ağlıyorsun Dolunay." Kocaman açılan gözlerimi yere çevirdim ve başımı iki yana salladım.

"Ağlamıyorum."

"Neden ağlıyorsun?"

"Ağlamıyorum."

"Ağlamaya hakkın var mı sanki?" Bu soruyla birlikte başımı kaldırıp annemin gözlerine baktım.

"Yok."

"O zaman niye ağlıyorsun!"

"Çünkü senin de ölmeye hakkın yoktu!" diye bağırdım. Ağlıyordum evet, gözyaşlarımın tadını alabiliyordum. "Ne komaya girmeye ne ölmeye ne de benim gibi birini dünyaya getirmeye!"

Sıla elini yüzüme doğru sallayınca gözlerimi kırpıştırıp hayal dünyamdan sıyrıldım.

"N'oldu? Daldın?"

"Yorgunum. Okula gitmem lazım." diyerek hemen yanından geçtim. Dosyam omzuna çarpsa da umursamadı.

"Tamam, ama çok yüklenme kendine." diye seslendi peşimden gelerek.

AYSARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin