61. BÖLÜM

192 3 0
                                    

61. BÖLÜM

Hadi... Uyan artık.
Çok zaman geçti anne.
Akrep sana vardı neredeyse.
Lütfen... Uyan artık.
Çok büyüdüm ben anne.
Boyuna ulaştım neredeyse.
Yeter... Uyan artık.
Dayanamıyorum ben anne.
Evdeki yokluğun bir varlık neredeyse.

Anne... Uyanma artık.
Çünkü akrep bana varmak üzere.

Saatlerdir belki de, tek yaptığımız şey masanın üstündeki silahı izlemekti. Sanki öylece oturup sessiz durmuyor, hangimiz silahı önce alıp hangimizi öldürecek, onun merakı içinde bekliyorduk. Neredeyse sadece içgüdülerimle silahı hareket ettirip kendimi öldüreceğime inanacak hâle gelmiştim.

Koltuğun üstündeki ambalajın etrafına asılı led ışıklardan birkaçının yanıp söndüğünü fark ettiğimde başımı kaldırıp onları kontrol ettim. Uzun süre aynı pozisyonda kalmaya alışabildiğim için arkama yaslanıp, boynum o şekilde durarak ışıkları izlemeye koyuldum bu sefer. O da yaptığımın aynısını yapınca ister istemez gözlerim, gülümsemek için kısılmıştı.

Uyuyakalacağımı anladığım an kapanmak üzere olan gözlerimi ardına kadar açıp başımı doğrulttum. Ona baktığımda uyanıktı. Üzerime siyaha yakın lacivert ceketini örtmüştü ama şu ana kadar fark etmemiştim. Başı sağa yatık, beni izliyordu. Ona herhangi bir ifade göstermeden, öne doğru eğilip yeniden silaha baktım.

"Ölmedim değil mi?" diye mırıldandım.

"Ölmedik Dolunay." diye cevapladı. Sonra derin bir nefes alıp benim gibi doğruldu. "Belki de en büyük ölüm bu. İkimizin de yaşaması..." Haklı olduğunu belirtir bir şekilde, sayıklar gibi başımı ağır ağır aşağı yukarı salladım.

"Katiller," diyerek söze girdiğinde başımı çevirip gözlerine baktım. "insanlıktan çıkıp cinayet silahlarına dönüşürler." dedi. "Düşünsene, bir bıçaksın. Ya birinin boğazını keseceksin ya da bir domatesi. Öyle bir şeyiz biz." Gözlerimi yere çevirerek söylediklerini düşündüm. Derin bir nefes alıp gözlerini etrafa çevirdi ve bir süre oralarda dolandırdı.

"Sen domatesi insanlarmış gibi kesersin, ben de insanları domates gibi." Dudaklarımı yalayıp birbirlerine bastırdım. Elimde olmadan güldüm.

"Öyle olmadı, salata yapalım." Gözlerini devirerek bana baktığında sanki yanlış yerde gülmüş bir çocuk gibi gülümsememi insanüstü bir çabayla tutmaya çalıştım ama beceremeyip, tükürürcesine gülmeye başladım. O da bir süre beni öyle izleyip benim gibi gülmeye başladı. Led ışıklar da sanki bizimle birlikte gülüyor, arada bir yanıp sönüyorlardı.

"Ah... Dolunay!" diyerek kahkahalarını sonlandırdı. Ben hâlâ kıkırdarken gözlerini çatıdan alıp bana çevirdi. "Neden geldin evime?" Gülüşümü söndürüp, sorusunu düşünüp cevaplamak için gözlerimi kaçırdım.

"Barış'ın maçına gelmedin... Merak ettik."

"Neden tek başına geldin?" Bu anlamsız sorusuyla birlikte gözlerine baktım.

"Barış sana kırgındı, zaferini göremediğin için." Ejder ufak bir kıkırtıyla başını eğdi.

"Kazandılar mı maçı?" Gururla çenemi havaya kaldırdım.

"Elbette. Smaçör olarak o varken kimsenin şansı yoktu."

"O Dişek'ten böyle bir oyuncu çıkacağını düşünmemiştim." dedi iki parmağı gözlerinden burnuna kayarken. Bir süre burnunu ovalayıp durdu.

AYSARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin