42. BÖLÜM

154 3 0
                                    


42. BÖLÜM

Hangi insan anlamış ki birbirini
Düşüncelerimiz örtüşsün seninle.
Anlayalım aynı duyguyu
Aynı şekilde.

Anlarsın ya, benim kalbimi sana,
Seninkini bana verseler
Aynı hızda atmaz ki hiçbir zaman.
Yüzde yüz, altıda altı uyumlu olsak bile insanım,
Hepimizin bir tane,
Kendi için yaratılmış yüreği var.
Ben bunu aşamam, biz bunu aşamayız.
Zira benim bedenimde senin kalbin atamaz.
Kuşatır eski kalbimden kalma vicdansız kanlar seninkini.
Dolaşıp geri dönen kanına benden bulaşır.
Kalbin benimkine dönüşür.
Bu yüzden, senin kalbin kalmaz bende.
Kime dokunursan ona dönüşürsün her şeyinle.

Başımı kaldırıp onun gibi gökyüzüne baktım. Pencereden görebildiğim kadarıyla gecenin karanlığında kendini belli eden gri bulutları izledim. Pencereme tırmanan ağaçları ve karışı karışına görünen yolu. Önce onun konuşmasını istiyordum. Bana göre haksız olan oydu. Kendine haksızlık eden. Sırf bir ruhu yok diye bedenini de hiçe sayıyordu. Yolumuzun başı ve o yolu tercih etme nedenlerimiz farklı olabilirdi ama aynı yere çıkıyorduk.

"Yorgun musun?" diye sordum. Merak ettiğimden değil, sadece konuşmak için sormuştum.

"Hayır." Başımı ona çevirdim. Gökyüzüne bakmıyormuş. Başı eğikti. Onu öyle görünce yeniden başımı eğdim.

"Özür dilerim." deyiverdim. Kafasını kaldırmadan bekledi. "Seni anlayamıyorum." dedim sorunun bende olduğunu belli ederek. "Çünkü bilmiyorum o duyguyu." Sesim buruk çıkmıştı. Gözlerimi devirdim. "Sordun Akay kaybolsa n'aparsın, diye ama... Bilmiyorum ki n'aparım..." Dudaklarımı birbirlerine bastırıp sessiz kaldım.

"Biliyorum." Yutkundu. "Ona öyle baktığında anladım." Yakalandığımı anladığım bir yüz ifadesiyle başımı çevirdim ama gözlerimi kaçırdım.

"Seviyorsun değil mi onu?" Gözlerimi büyüterek ona baktım. "Çok..." dedi "o" harfini uzatarak. Ne diyeceğimi bilemeyip yine gözlerimi kaçırdım ama o devam etti. "Benim kardeşimi neden korumak istediğimi sadece bu elindeki sevgiyle anlamaya çalışıyorsun ama ben onu korumaya çalışırken sadece sevgi hissetmiyorum." Başını bana çevirdiğinde yeniden başımı kaldırıp ona baktım. "Açıkçası, sevgi o kadar da güçlü değil. Dilinin tutulmasına, yerinde buz kesmene sebep olan aptal bir duygu işte ama başka şeyler daha eklenince... Kendini feda edecek kadar ileriye gidebiliyorsun." Bu duyguları bilmek istiyordum.

"Ne mesela?" Düşünmek için başını dışarı çevirdi. Cevabını bulması biraz zaman aldı. Bu sürede arkamı dönüp odayı inceledim. Sonra gözlerim yatağın üzerinde durdu. Getirdiği birkaç kıyafeti ve öylesine yatağa bıraktığım silah...

"Anne olduğun an..." Kaşlarımı çatarak başımı ona çevirdim. "Filmlerde veya dizilerde hiç böyle bir sahneye tanıklık ettin mi? Anlamayacaksın bu duyguyu çünkü, biliyorum. Sadece... gördüysen anlatabilirim belki." Başımı eğmeden ona baktım o her ne kadar dışarı baksa da.

"Gördüm elbette."

"Hangi duygu olduğunu düşünüyorsun onun?" Duraksadım.

"Bir sürü herhalde. Mutluluk? Sevinç? Heyecan?"

"Korku." diyerek sözümü böldü. Duraksadım. "Ellerinin arasındaki o minicik şeyi sadece ona sarılarak ezebileceğin düşüncesi, ona iyi bakamayacağın düşüncesi, büyüyünce kendisini veya seni sevmeyeceği düşüncesi, geleceğiyle ilgili tüm kötü şeyler ama iyi değil..." Araya birkaç dakika girdi. Sessiz kalıp dediklerini düşündüm. Sadece sarılarak öldürebileceği düşüncesi... Sadece severek...

AYSARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin