46.Bölüm

22.2K 1.7K 100
                                    

Gideon arkasında biriktirdiği tüm malzemeleri bir ok misali Simon'a sabitledi. Havada asılı duran kütleler fazla korkunç bir son yaratacaktı. Bunun olmasına izin veremezdim. Simon'dan tek bir hareket belirtisi yoktu. Önüne atladığımda Gideon bıkkınlıkla iç çekti.

''Vazgeç Eva , o artık öldü.''arkamda Simon'ın hızlanan solukları bana bir işaretmiş gibi geldi. Öfkeleniyordu! İşte hala oradaydı! 

''Asıl sen vazgeç Gideon , bunu yapmana asla izin vermeyeceğimi biliyor olman gerekiyordu.''kararlı ses tonum onu etkilememişti.

''Sende bu saçmalığa bir son vermem için önüme çıkmaman gerektiğini bilmeliydin Eva.''özür dilercesine baktıktan sonra ne yaptığını anlayamadım. Üzerime gelen bir boru neredeyse kaburgalarımı kıracak şekilde bedenime çarptı. Acı ile soluğum kesildi. Ciğerlerimdeki hava bittiğinde tekrar almak güçtü. Acı sarsılarak yayılırken azıma gelen kan tadı, aslında çoktan kaburgalarımı zedelemişti. Bu da Gideon'a inanamayan bakışlar atmama sebep oldu. Fakat o benden çok Simon'ın öfkeli yüzüne odaklıydı. 

Simon ateş çemberi ile kendi etrafını sarıyordu ki Gideon saldırıya geçti. Aralarında çok bir mesafe olmasada Simon daha hızlıydı. Ördüğü ateşten duvar Gideon'ın demir parçalarını sıvı bir hale dönüştürdü. Gideon pes etmeden onları tekrardan şimdi ise gerçek oklara dönüştürüyordu. Eriyen metal donuyor ok şekli ile parça parça yerde birikiyordu. En sonunda saymayı bırkatığımda, Simon'ın neden onu hala tek hamlede yok etmediğini anlayamamıştım.

''Gereken sonunu sana ben vereceğim Simon ve bu benim ve kardeşim için büyük bir onur olacak.'' Gideon sakin olsada sesindeki o ifade tüylerimi ürpertmişti. Hala içindeki öfke sönmemişti ve onun intikamını almak istiyordu. Simon yavaş yavaş yaklaşıreken Gideon hala bekliyordu. Doğru zamanı bekliyordu...

Derken Simon okları üzerindek geçen Simon'ı görünce , beynim uyarı sinyalleri vermişti.Gideon ona arkasından saldıracaktı. Ayağa kalkmaya çalıştım.

''Yapma! ''sesim ormanda yankılansada Gideon büyük bir sabırla bekliyordu.

''Gideon bunu bana yapma! ''sonunda bakışlarını bana kaydırdığında kaşları soru sorarcasına kalktı.

''Neyi yapmayayım Eva? '' olağan nefesimle konuşmaya çalıştım.

''Eğer bir kez olsun beni sevdiysen..''  sözlerim yarıda kalmıştı ,oklar çoktan havalanmaya başlamıştı.

''Onu öldürürsen benide öldürürsün Gideon.'' sesim bir okadar duygulu ve bir okadar düz çıksada Gideon duyduklarına inanamıyormuş gibi bana baktı. Oklar çarparak yere düştüğünde , tek ses biribirlerine çarpma sesleri olmuştu. Gideon bir kez olsun beni dinlemişti.

''Bana yardım et Gideon, onu geri almam için bana yardım et! '' Gideon hala kendisine yaklaşmak olan Simon'a baktığında ne dediğimi kestirememişti.

''Yalnızca onu etkisiz hala getir Gideon , bırak gerisini ben halledeyim.'' tekrardan oklara baktığın da nefesimi tutup bekledim.

''Sen nasıl istersen Eva'' bu sözlerinden sonra rahatlasamda okları tekrardan havalanınca tedirgin oldum. Gideon hepsini değilde sadece birkaç tanesini kullanarak Simon'ı durdurma taraftarıydı.

Oklar hızla ilerlerken bu olayı izlemek istemediğimden kafamı çevirdim. Fakat tek ses Gideon'ın sesi olması beni korkutmuştu. Kafamı çevirdiğimde oklar Gideon etinin içindeydi. Bana korku ile baktığında Simon'ı aradım ortalıkta yoktu. Oklar üzerine gelirken çekilmiş olmalıydı. Gideon'ın karnındaki beş oktan oluk oluk kan akarken beynimde çanlar çalıyordu. Bacağım titriyordu. Kulaklarım uğulduyordu.

Düşün Eva! Düşün! Düşün! nehrin diğer tarafına baktım. John hiç beklemeden suyun yüzeyinden süzülerek geliyordu. Buraya geldiğinde beni es geçip Gideon'a koştu. Bende koşmak isitiyordum fakat bacaklarım işlevini yitirmişti. Melissa ve Rick yanımızdan geçitiğinde bende koştum. Gideon acı ile kıvranıp küfürler savuruyordu. Nefes alış verişleri hızlıydı. Rick onunla ilgilenmeye başladığında bana bir bakış attı.

''Onu bul Eva! Onu bul ve artık bu işi hallet! '' sesindeki emir beni kendime getirdi.

Koştum. Hayatımında koşabildiğimden daha hızlı koştum. Bacaklarım ağrısada koştum. Kaburgalarımın ağrısada koştum. Koştum çünkü buna mecburdum. Onu bulmaya ve bunların hepsine son vermeye mecburdum. Ya iksir işe yarayacak yada Simon ölecekti. Bunu yapmaya hazır değidlim fakat tek çarem buydu.

Ormanın iyice derinlerine inmiştim. Akşamın serinliği ve karanlığın bastırması görüşümü kısıtlıyordu. O buradaydı , hissediyordum. Hep peşimdeydi. Hatta tam arkamda nefes alış verişlerini hissettiğimde kısa bir an gözlerimi kapatım bu son anımızın tadını çıkardım.

''Orada mısın Simon? ''

''Orada mısın sevgilim?'' bir cevap alamıyınca iç çekip arkama döndüm. Gözlerimiz buluştuğunda hayatımda gördüğüm en ilginç şeye tanık oldum.

Bir gözü o korkutucu kırmızılığı ile parlarken diğer gözü en güzel ela bakışıyla bana bakıyordu. Şaşkınlıktan küçük dilimi yutmak izereydim. Ağlıyordum ama nedenini bilmeden. Onun orada oluşundan mı yoksa...

''Beni bırakma Eva.''sesi boğuktu.Göz yaşımı silmek için elini kaldırdığında zorlanmaya başlıyordu. Eli bir taş misali yere düştüğünde. Bir kaç adım geriledim. İşte başlıyorduk. Gözlerini kırptığında tekrar açamasını beklemek bir ömür gibiydi.

Bir çift kırmızı göz bana öfke ile bakıyordu.

''Sen kimsin peki , yada kaç kişi iseniz artık ?'' ruh yada ruhlar bana acı ile gülümsedi.

''Bizi hatırlamıyor musun Mariel , bizi gözünü kırpmadan nasıl öldürdüğünü hatırla mıyormusun? '' sesi kalın bir erkek sesi ile öfkeli bir kadının sesine aitti. Onların bir çift olabileceğini düşündüm.

Anlaşılan Simon'a tek bir kanı içirerek etkisiz kılamamışlardı hatta bir çift kan ile bile tam kontrolü sağlayamışlardı.

Etrafımıza atşeten bir halka örmeye başladığında ateşi södürdümeyi denesmede sanki Simon'ın ateşine gücüm yetmiyor gibiydi. Ona zara vermemem gerekitiğini biliyordum fakat nasıl etkisiz kılacağımı bilmiyordum. Ateş çemberi oluşturma sırası bendeydi. Sonra iksirlemi alakalı anlayamıştım ama ateşim bir anda yeşil bir renk almıştı. Simon ile benim ateşim arasındaki farkı gösteriyordu. Yeşil ateş fazla güzel gözüküyordu, büyüleyiciydi fakat bu büyüden sıyrılamamı sağlayan sağ omuzmdaki yanma hisiydi. Ateşi söndürdüğümde Simon gülüyordu.

Gülme sırası bana geldiğinde hamlemi yaptım. Ard arda ateş halkalarını bir frizbi misali ona göderdim. Kimisi ıskalasamda bazıları üzerinde yanıklar oluşturuyordu. Sıkılmışa benzeyen bir hava ile bana baktı.

''Gerçekten eğlenmeye ne dersin Mariel.'' bir çığlık ile orman aydınlanmıştı.

Aslında şuan tüm orman'ın yanmaya başladığını anlamıştım. O ateşin ta kendisiydi ben ise onunla savaşmaya çalışan ufak bir kıvılcımdım.

***Tadaaa:D İlk defa bu kadar uzun ve ard arda yayınladıysam bilinki yorumlarınız beni mutlu ediyor ve sizi bekletmek istemiyorum diye canlarım! Dolayısıyla yine her zamanki gibi yine yorumlarınızı ve beğenilerinizi benden eksik etmeyin!***

Son 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin