50.Bölüm

23.1K 1.7K 121
                                    

***Müzik ile okuyun ! Aşırı tavsiye edilir!***

İlerleyen günlerde ben artık kendi başıma yürüyebiliyordum. Morluklarım geçmiş , haplarım sayesinde yavaş yavaş kendime geliyordum. Simon ise zayıftı. Defalarca bir şeyler yemesi gerektiğini söylesek de yediği şeyler bir kaç lokma ile sınırlı kalıyordu.

Bunun yanı sıra sürekli suskundu. Uzaklara dalıyor bazen ağlıyordu. Onun bu acısının sebebini biliyor ve birlikte yaşıyorduk. Fakat ne kadar onu avutsam da pişmanlık duygusu onu esir almıştı.

Bayan Maggie başta olmak üzere zarar verdiği ve...öldürdüğü insanların pişmanlığını yaşıyordu. Geceleri kabuslar görüyor , doğru düzgün uyuyamıyordu. Onun bu zayıflığı ve çaresizliği karşısında her ne kadar güçlü durup ona destek olmak istesem de bu acılar geceleri beni de buluyordu. Aynı kabusu görüyorduk. Aynı acıyı yaşıyor ve aynı hüznü paylaşıyorduk.

Birlikte uyuyorduk. Benim hayran kaldığı göle , bom boş gözlerle bakıyordu. Atlatması zaman alacaktı fakat bende yıprandığımı ve tükendiğimi hissediyordum.

Rick ve Gideon , diğerlerinin bana göstermediği desteğin milyon katı kadar bana destek oluyorlardı. Onlara ne kadar teşekkür etsem de azdı.

Gideon rüya için gerekli tüm imkanları kullanıyor ve Rick ile fikir alış verişi yapıp beni bir dertten daha kurtarıyordu.

Haziran ayına girdiğimiz de yazın gelişi için mutlu olmam gerekirken içimi bir sıkıntı kaplıyordu. Simon ile öyle güzel hayal ettiğimi bu ayı hastane odasında depresif bir şekilde geçiriyorduk.

Doktorlar önümüzdeki birkaç güne çıkabileceğimizi söylese bile mutlu olamıyorduk. İlk işinin bayan Maggie'nin mezarını ziyaret etmek istediğini söylediğinde itiraz etmedim, edemedim. Belki böylesinin daha iyi olacağını düşünsem de oraya gidince karşılaşacağı ve vereceği tepkileri ruhum ve kalbimin kaldırmayacağını biliyordum.

Bay Miller'ın bana ortak olduğu tek konu Simon'ı nasıl hayata döndüre bileceğimizdi. Sadece o uyurken geliyor ve kısa süreliğine onları yalnız bırakıyordum.

Bana olan nefreti için hiçbir konuşma gerçekleştirmedik. Zaten ikimizde bunu konuşmaktan kaçıyorduk. John ile aramızdaki buzlar erimiş gibiydi ama hala mesafesini koruyordu. Izzy'nin şehirden ayrıldığını duyduğumda hiçbir tepki vermedim , hatta nereye gittiğini bile sormadım. Melissa ve Jennifer hala arkadaşlarının yasını tutuyorlardı. Güldüğümüz zaman o kadar azdı ki artık gülmek ve kahkaha atmanın nasıl bir şey olduğunu unutuyorduk.

İki gün önce John ve kızlar bizlerle vedalaşıp kendi yollarını gitmişlerdi. Simon için kalmalarını beklemiyordum ama ne bileyim onun arkadaşlarına da ihtiyacı olduğu düşünüyordum. Kıtayı terk edeceklerini duyduğumda ise güldüm. Kızların isteği ise bir süre İtalya da takılmakmış , dışarıya ayak uydurmak konusunda endişeleri vardı. Hatta üniversiteye bile gitmek istediklerini söylediklerinde bile heyecanlanmamıştım.

Onlar için bu kadar kısa sürede normalleşen hayatlarına imreniyordum. Aynı hayalleri şuan Simon ile yaşamak için nelerimi feda edebileceğimi düşündüm.

Amanda bile bana acıyordu fakat bunu kelimelerden çok gözleri ile ifade ediyordu. On sekiz yaşındaki bir kızın kolay kolay atlatamayacağı hatta üstlenmeyeceği bir evreden geçiyordum. Bunu sorun etmiyordum fakat bunalıyordum. Bu kara günlerin bir an önce geçmesi için dualar ediyordum.

Simon yüzündeki gamzenin çektiği acıdan değilde , gülümsemesinden dolayı belirmesini istiyordum. Geceyi delen çığlıklarının acıdan değilde sevinçten atması istiyordum. Onu her geçen gün kaybettiğimi hissediyordum.

Hastaneden ayrıldığımızda ilk işimiz mezarlığın yolunu tutmak olmuştu. Bay Miller diğer öğrenciler içinde gerekli işlemi yapmıştı. Mezarlıkta okula ayrılan bölüme geldiğimizde Simon'ın soluğu kesildi. Alabildiğince yeni mezar taşlarına bakıyor ve üzerlerin de ki isimlere ve hepsinin aynı tarihte öldüğü yazısını....

Yere düştüğünde onu kaldırmadım. Ona sarıldım. Saçını okşadım. Her şeyin geçeceğini söylesem de beni üzerinden atıp koştu. Peşinden gideceğim sırada bay Miller beni durdurdu. Acısına yine ortak olmalıydım. Bayan Maggie'nin mezarına geldiğinde haykırarak ağlıyordu, omuzları sallanıyor ve taşa vuruyordu. Defalarca özür dilediğini ve ona olan sevgisini ifade ettiğinde arkasında bizlerde ağlıyorduk. Gideon kendisini tutamayıp başka yöne yöneldiği sıra da Rick koluma girdi. Kolunu savuşturdum. Desteğe ihtiyacı olan ben değil Simon'dı. Yanına diz çöktüğümde gözleri ağlamaktan kıpkırmızıydı.

''Simon.''adını olabildiğince sessizce söyledim.

''Yapma bunu.''bana kırmızı gözlerle baktığında acıdan mı yoksa öfkeden mi gözlerinin değiştiğini düşündüm. Elini tuttuğumda ona destek vermek istiyordum. Elini çektiği sırada kaşlarım çatıldı.

''Senin sevgini hak etmiyorum Eva.''sözleri karşısında şoka uğramıştım.

''Senin veya bir başkasının sevgisini hak etmiyorum!''mezardan uzaklaştı. Etrafında tam döndüğünde tekrar bağırdı.

''Kimsenin sevgisini hak etmiyorum!'' ona koşup sarıldığımda beni yine itti. Rick müdahale edeceği sırada elimi kaldırdım.

''Elbette ediyorsun Simon.''bana öfke ile baktı.

''Hayır! Hayır! ''

''Seni sevdiğim içim beni suçlayamazsın! ''ona sesimi yükseltmemem gerekirdi ama kendisine gelmesi için yapmam gerekiyordu.

''Kes şu sevgi sözcüklerini! ''ona öfke ile bakan bu sefer bendim.

''Sen istediğin için değil ben istediğim için seni seviyorum aptal! ve bu zamana kadar nasıl sevdiysem bundan sonra da seveceğim! ''omuzları düştü.

''Artık benim gibi birisini nasıl seveceksin Eva?''bu soru karşısında vereceğim cevabı çok önceden bulmuştum.

''Daha önceden de sorduğun gibi, sana neden aşık olduğumu artık çok iyi biliyorum Simon.''bu sözcüklerim ona bu anımızı canlandırdığını biliyordum. Cevabı bulduğunda bana da söylemesini istediğim geceyi hatırladı. Ama cevabı bulan bendim. Artık aylar öncesinden sorduğu sorunun cevabını bulmuştum.

''Sana aşığım çünkü sen bensin , benim bir parçam benim bir eşimsin. Sen yalnızca benim ateşim değil tüm kalbimsin Simon.''elimi kalbimin üzerine götürdüm. Bakışları elimi takip etti ve bende devam ettim.

''Seni burada yaşattığım sürece bu devam edecek. Burası artık durduğu zaman ancak sana olan sevgimde bitmiş olacak.''yine ağlıyorduk ama bu sefer ne için ağladığımız belliydi. Yıpranan ruhlarımız ve sevgimiz için. Bana koşup sarıldığında ona sıkıca sarıldım. Bir ay önce verdiğim sözü şimdi tutuyordum. Ona sarılıyordum. Hemde doyasıya. Kafasını saçıma gömdüğünde ikimizde hıçkırarak ağlıyorduk. Bay Miller'ın mezarlıktan çıktığını gördüğüm de bir şeylerin değiştiğini ve artık daha farklı olacağını hissettim.

''Hadi artık gidelim , sevgilim.''bu sözüme gülmüştü.Sonunda gülümsemişti. Gamzesine dokunduğumda parmaklarımı öptü. Rick bizi gülerek seyrediyordu.

Sırdaki durağımız benim evim olacaktı. Yola çıkmadan önce eksklerimizi tamaladık. Kady eyzem ile Simon'ı tanıştırmaya can atıyordum. Belki teyzem bayan Maggie'nin yerini tamamlayamasa da en azından eksikliğini hissettirmez diye düşünüyordum. Simon hala acı çeksede biraz daha rahatlamış gözüküyordu. Onun huzur bulmuş hali ile bende huzur bulmuştum.

***Fazlasıyla duygusal bir bölümle karşınızdayım millet! Hadi bakalım şu beğenen herkesten bu bölüm için birer yorum istiyorum ona göre! Beni sinir etmeyin be yazın şuraya düşüncelerini yav :D***


Son 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin