56.Bölüm

20.5K 1.2K 196
                                    

*Medyada Hadrian var. Merak ettiğiniz diğer karakterleri de oyunculara ekledim oradan ulaşabilirsiniz*

Damarlarımda dondurucu bir korku kanat çırpıyordu. Uyuşmuş bir halde sıradan kalktım. Lavaboya gelene kadar aynı uyuşukluk beni terk etmedi. Aynanın karşısına geçince korkum kat kat arttı. Sonra gözlerimi yumdum. Ateşlerler içersin de olduğumu ima ederken neyi kast etmiş olabilirdi ki? Adımı bilmesini es geçiyordum çünkü asıl sorun içinde "ateş"olan cümleydi. Acaba ateşli olduğumu falan mı söylemek istemişti ki?

Gözleri açtım. Kırmızıydılar. Neden kontrol edemiyordum. Bu kaçıncı bilmiyorum ama yanıma her ihtimale karşı güneş gözlüğümü almıştım.
Gerçi okulda güneş gözlüğü ile takılmak pekte havalı bir davranış olmayacaktı. Beynimin bir kısmı Simon'ın yanına gitmem gerektiğini söylüyordu. Fakat öğle arasını bekleme kararı aldım. Ve öğlene kadar bahçede oturdum. Öğlene kadar geçmiş olacağını varsayıyordum.

Gözlerim sonunda normal olmuştu. Hızlıca yemekhaneyi tararken onun şen kahkahasını duydum. Çocuklardan biri hızlıca ve el hareketleri ile bir şeyler anlatıyordu. Masadaki herkes gülüyordu ama sanki Simon daha farklıydı. Daha mutlu ,daha neşeli, daha doğal ve daha...normaldi.
Bulunduğum yerdeki sütuna sindim. Onları izlemeye başladım. Kızlar biraz sıkılmaya başladıklarından kendi aralarında konuşmaya başladılar. Hararetle konuşan oğlan susunca Simon sakince bir şey söyledi ama hemen ardından gür kahkahalar yayıldı.
Yanağımdaki yaşı düşmeden sildim. O normal olmayı o kadar çok hak ediyordu ki...benden bile çok hemde. Sütundan kendimi güçlükle ayırdım.
Elimi yüzümü yıkamak için tekrar bir lavaboya girdim. Ben tam yüzümü yıkamış kurularken Scarlett içeri girdi. Başta duraksamış olması gözümden kaçmadı. Sonra yapmacık bir gülümseme ile yavaşça topuklularını tıkırdatarak çeşmeye yaklaştı. Hala ona bakıyordum, o ise aynada kendini süzüyordu sonra eteğini düzeltti.
"Ağladın mı?"dedi soğuk ama meraklı bir sesle. Zaten ben ona bakıyordum şimdi oda bana dönmüştü.
"Hayatında hiç unutamayacağın şeyler yaşadın mı?"dedim ona sadece. Biraz şaşırdı. Bu soruyu beklemediği belliydi.
"Tabii. Herkes yaşıyor."dedi.
"Peki herkes bunu peşinde sürükleye biliyor mu? Ya da zihninde ya da ruhunda?"ona neden bunları söylüyordum bilmiyorum ama gözlerindeki hüznü çok net görmüştüm. Sonra eski donuk haline döndü.
"Eğer anlatmak istersen seni dinlerim."dedi. Sonra çantasından bot defteri ve kalem çıkardı. Hızlıca bir şeyler karaladı. Sayfayı yırtıp bana uzattı.

''Numaram ve ev adresim.''dedi sessizce. Şimdi gözleri daha insancıl parlıyordu. Sadece gülümsedim. Bu kızda bir şey vardı.

Öğle yemeğinde bir şey yememiştim. Ders programımda Edebiyat yazıyordu. Gerçekten hiç çekilecek gibi gözükmese de ilk günden derslere girmemek fazlasıyla dikkat çekerdi. Zaten son üç saattir derslere girmemiştim.

Ders kitaplarımı masaya bıraktım. Hala öğle arasındaydık ve ben çok erkenden gelmiştim sınıfa. Tek başıma öylece oturuyordum. Telefonumu çıkardım. Biraz müzik dinleyebilirdim. Çantamla cebelleşiyordum ama kulaklık ortada yoktu. Ön sırada bir gürültü kopunca kafamı oraya çevirdim.

''Neredesin sen? Telefonuna neden bakmıyorsun?''Simon terlemiş bir halde yanıma geldi. Elimdeki telefona baktım. On dört cevapsız arama. Kafamı yana eğip özür diler gibi yaptım. Önümdeki sıraya bana doğru oturdu.

''Öğle arası gelmedin.''dedi soru sorarcasına. Gözlerimi kaçırmamaya çalıştım.

''Hiç, sadece..''biri beni biliyor mu diyecektim? Hayır. Söylemem gerek ama..o mutlu. Belkide ben yanlış anladım. Onu bunla meşgul edemezdim. Normal olmaya ihtiyacı vardı. Sorunsuz bir hayata ihtiyacı vardı.

''Galiba şey dönemim yaklaşıyor.''dedim yanaklarım kızarmıştı ama yalan söylediğimden çok uydurduğum bahaneyle alakalıydı. Bana sırıttı.

Son 8Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin