BÖLÜM İÇİN SEÇİLEN MÜZİK:
1-Beyond two souls oyununun Dawkins Suite Soundtrack'i lütfen bu müzik ile okuyun.
Birisinin doğumu bir diğerinin ölümüydü. Hep bir denge ve düzen içerisinde yaşar ve ölürdük.
Fakat artık insanlar bozulmuş, bulundukları düzeni de bozmuştu. Saflık yitip gitmiş, üstün ama acımasız bir ırkın doğum sancıları başlamıştı.
Bir bebek gibi kapsülün içinde süzülüyordu. Onun karşısında oturmuş, elim kolum bağlı onu besliyordum.
Dünya, insanlık benden nefret edecekti. Böylesi bir caninin uyanışı..
Gözlerini araladığında koyu kan kırmızısı gözler doğruca bana bakıyordu.
En son ölmüştüm ama şuan nefes alıyordum, zar zor. Ve metal sandalyeye bağlanmış, vücudumun dört bir yanından kablolar karşımdaki kadının bedenine uzanıyordu.
Mariel Licowsli. Gerçek bir kan bükücü. Varlığımıza neden olan ve onca insanı katleden kadın. Uyanmış ve beni izliyordu.
Odanın kapısı açıldı. Bir çok beyaz önlüklüler önümden geçip cihazları kontrol etti. Ardından iki kişi koşarak geri çıkıp ellerinde sedyeyle geri döndüler.
Neler oluyordu?
Mariel'in vücudu bir bebek kadar güzel gözükse de gözleri masumiyetini öldürüyordu. Kabloları bedeninden söküp onu havlularla sarmalayıp sedyeye yatırdılar. Sedye yanımdan geçip giderken parmaklarını hareket ettirdiğini ve ardından yumruk haline getirdiğini gördüm. Gözlerimi yumduğum da bir kaç damla akıp gitti. Ağladığımın farkında bile değildim.
O artık uyanmıştı. Bizlerse ölüme doğru sürükleniyorduk. Yorgun bedenim sistemimi kapattı, gözlerim karanlığa kapıldı.
* * *
Tüm ekip oturmuş Hadrian'ın planını dinliyordu ama birisi hariç, Simon. Okulun çevresini turluyordu. Koşarak içindeki öfkeyi yok etmek istiyordu. Ardından gözü kapıya takıldı. Dışarıya koştu. Göle doğru her attığı adımda anıları yanlarından geçip gidiyordu. Çoğu kişiye mezar olan bu okul onun lanetiydi.
Çocukluğundan beri her şeyi elinden alınmıştı. Kendi küçüklüğü tam karşısında durmuş ona el sallıyordu. Omzunda annesinin eli belirdi.
''Hiç bir şeyin seni üzmesine izin verme oğlum. Sen güçlüsün.''uzandığında bir sis misali uçup gittiler. Eli havada asılı kaldığında gördüğü şey bir hayaldi. Simon belkide yalnızlığını en güçlü hissettiği geceydi bu geceydi.
Geri döndü. Daha hızlı koşup diğerlerinin arasına katıldı.
''Simon?''Gideon her ihtimale karşı ayaklanmıştı.
''Otur.''
Ardından sert bakışlarını Hadrian'a çevirdi.
''Tek bir hatanda seni orada yok ederim.''
Plan belliydi. Simon'ı b ve c planlarına ikna etmek mümkün olmadı şartlar ne olursa olsun Eva oradan alınıp çıkılacaktı. Geriye bir kişi bile kalmasa dahi.
Hadrian Ned ve Scarlett'e haber verdi. Ertesi gün okulda olduklarında planın üzerinden tekrar geçildi.
Akademinin diğer öğrencileri ile gerçek bir konuşma yapıldı. Onları neler beklediğini, ne amaç için çalıştıklarını, bizlerin kim olduğunu, geçmişi ve onları bekleyen gerçeği bir bir anlattılar.
Çoğu ağlıyordu, çünkü her biri çocuktu. Korkuları belliydi. Saçma birer denek olduklarını biliyorlardı. Ve kendi ırklarını kendileri yok edeceklerdi. Bizler diğerleri için çalışıyorduk. Hala saf olan bir avuç insan için. Çünkü gerçek gelecek onlardaydı. Bizlerse güç meraklısı birer oyuncaktık. Tek yapmamız gereken tüm sistemi kapatmak ve bizleri durdurmaktı.
Hadrian o gece içeriden aldığı bilgiye göre, Mariel'in uyandığını ve iki gün içerisinde Times Meydanında kendisini ve hedeflerini insanlara açıklayacağını öğrenmişti. Sanki bir seçmen misali meydana çıkması büyük bir ironi barındırsa da asıl amacını bildiğimi düşünüyordum. Bizleri ve kendini ifşa edecek ve gündemde hala yayımlanan ateşlerin içerisindeki adamı yani beni çözmeye çalışan insanlara artık kim olduğumuzu gösterecekti.
O baskından sonra olabilecekleri tahmin eden Gideon, Rick ve ben dışında herkes hedefe kitlenmiş, daha dikkatli ve güçlü çalışıyordu. Her bir saniyeyi kendimizi daha ileriye taşımakla geçiriyorduk.
Hadrian'ın geldiğini bana haber veren çocuğu izliyordum. Küçük bedeniyle gerçek bir savaşçı gibi dinliyor ve uyguluyordu.
Rafe, sayılarla iyi olan arasını Ned'in bilgisayar ve elektronik cihaz bilgisiyle bir üst seviyeye taşırken, Hadrian ve Natalie harita ile bölgedeki olası tuzakları kontrol ediyordu. Shayla da yanlarında onlara bağlı kalıyordu. Bir terslik durumunda gözümüz o olacaktı. Alana, yani deneylerin yapıldığı o okul görünümdeki hapishaneye gittiğimizde Shayla etraftan haber olacak olan kişiydi.
Yaralanmalara karşılık şifacı ve bitki uzmanı olan dostlarım omuz omuza çalışıyordu. Rick bana bakıp kafa sallarken Khylin onun hazırladığı şeyleri kontrol ediyordu.
Elena ve Scarlett bir köşede olup bitenleri izliyordu. Henüz daha küçük olan çocuklar ise cisimleri kontrolü konusunda kendilerini geliştiriyor, senkronize bir şekilde hareketleri sağlıyorlardı.
Gideon ağır metallerden farklı objeler meydana getiriyordu. Küçük ve taşınabilir olmasına özen gösteriyordu. Ve olası bir terslikte diğerleriyle iletişim halinde kala bilmek için zihinlerini nasıl yönetmeleri konusunda onları uyarıyordu.
Fırtınaya karşı duran bir grup insan gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum. Karşımdaki minik beden kadar güçlü hissedemiyordum. Bir türlü beceremiyordum. Zihnimdeki o korkunç resmi yırtıp atamıyordum.
--Hepinize sevgiler,
Katagorimiz Wattpad tarafından değiştirildi, aramalarda kendi hikayemi bulamama gibi bir durumum söz konusu ve umarım geçici bir şeydir. Sizleri de bilgilendirmek istedim. Dilerim bilim kurguda elde ettiğimiz başarıyı burada yani fantastikte de gösterebiliriz. Öpüldünüz canlar..
Ha bu arada mesajlarınıza cevap veremediğimiz arkadaşlarla buradan özrümü de dilemeden geçmeyeyim. :)--
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son 8
FantastikEva Johnson sıradan bir lise öğrencisi iken bir anda anlam veremediği olaylarla karşılaşır. Yazıları okuyamaması ve eşyaların ona doğru uçması ile kafayı yediğini düşünür. Fakat bir gün bir genç karşısına çıkar ve kendisinin yalnız olmadığını söyler...