Hani bazen hiç beklemediğiniz anda beklemediğiniz şeyler bütün hayatınızı değiştirir ya.Benim aklımın ucundan bile geçmeyecek bir şey iki hafta önce hayatımı uçuruma sürükledi.
Okulun o boğucu havasında sınıfıma ilerlerken kulağımda Adele'in tapılası sesiyle koridorda ilerliyordum. İçeri girmemle yüzümün eşkimesi bir oldu. Ter ve havasızlık birleşince yaşanmaz bir yer oluyordu sınıflar. Kokuya alışınca en arka sıraya mükemmel sırama yerleştim. Sınıftan ayrı fazla dikkat çekmeyeceğim yer. Sınıf yavaşça dolup, hoca gelinceye kadar dışarıyı seyrettim. Hava gayet güzeldi bahara daha yeni girmiştik. Dışarıda top oynayan bir grup öğrenci ve hocaların onlara zil çaldı uyarısını dinlemeden oynamaya devam edişlerini izledim. Adımı duyunca önüme döndüm.
''Eva? Burada mısın?''
''Geldiğinizi görmemişim bay Brown . '' aslında bu adam için hiçbir şeye tenezzül etmezdim ama öğretmenler saygım sonsuzdu hemde bize böyle davrananlara.
''Oturun millet ve bir kağıt çıkarın şu anki duygu ve düşüncelerinizi yazın yalnızca on dakikanız var fazla uzun olmasın. Bura da hepinizinkini okuyabilmem için gereksiz cümlelerden kaçının.''
Defterin bir sayfasını yırttım. Etrafımdan itiraz sesleri yükselten sınıf arkadaşlarıma baktım. İçinde bulunduğum duygu ve düşünceleri buraya yazsam bile umurlarında olacaklarını ve bunları anlayabilecek kapasiteye sahip olabilirler miydi ? Açıkçası kendimi onlardan biraz farklı hissediyordum. Sebebi ise hayal gücümün olmasını fark olarak koyuyordum ve ayrıca bir takım hayallerimde vardı. Sınıfımdaki birçok kişi okumuş olduğum romanlarda yaşayan aptal bir kız olarak görüyordu beni oysa haksız da değillerdi tabi aptal olma kısmı hariç.
Ve şu aralar galiba depresyondaydım. Bu gereksiz ayrıntıyı da kağıda ekledim.''Son beş dakikanız var gençler umarım kısa ve özdür yazınız.''zaman öyle hızlı işlemişti ki sayfayı doldurmak üzere olduğumu bile anlamamıştım ama bay Brown bu duruma alışıktı ve ne yazdığımı da her zaman merak etmiştir. Onunla hiçbir sohbetimiz olmasa da her zaman yazılarımı beğenmişti.
''Bayan Johnson neden yazma işiniz bitti ise arkadaşlarınızın kağıtlarını da toplamıyorsunuz. Dediğini yaptım. Masasına bırakmış sırama yönelmiştim ki,
''İşte bura da, Bayan Johnson sıranıza gidebileceğinizi söylememiştim.'' sınıfta kıkırdamalar olmuştu bende gözümü devirdim her şeye gülen kikirikler yine iş başındaydı.
''Peki, oturabilir miyim?''
''Elbette ama önce bize yazdıklarınızı neden okumuyorsunuz?'' hayır bunu istememeliydi işte. Yazdığım şeylerin benim ile onun arasında kalmasını istiyordum. İnsanlar bilmemeli hemde arkamda kalmış işi sadece alay etmeyi bilen tiplerinse hiç birinin ağzına sakız olmak isteniyordum.
''Bay Brown, ben daha çok kağıtta kalması taraftarıyım.''
''Bende bunu arkadaşlarınla paylaşman taraftarıyım.'' Bana göz kırptı .Tanrım okutacaktı işte. Kağıdımı aldım. Tahtanın ortasında durup bir süre sınıfa göz gezdirdim. Sonra boğazımda gıcık varmış gibi temizledim. Zaman kazanmaya çalışıyordum. Kağıdımı elime aldım ama bomboştu. Gözlerimi kırpıştırdım. Hala bir şey göremiyordum.
''Bayan Johnson sizi bekliyoruz.'' ona baktım. Ne diyecektim okuyamıyor muyum? Sınıfa da bolca malzeme çıkarmış olurdum. Ama zaten çoktan malzeme çıkmıştı. Arka sıradan biri şakıdı hemen.
''Ne o , kitap kurdu okumayı mı unuttu yoksa.'' ona içimden '' Ne o , beynini kiraya mı verdin yoksa dedim.'' geveze.
Bir kez daha gıcık temizleme yöntemime başvurdum ama kağıtta hala bomboştu. En sonunda bay Brown'a fısıldadım.
''Şey..burada bir şey yazmıyor hocam.'' Bana ciddi misin bakışı attı. Tam sınıfa yönelmiş ve ağzını açmıştı ki zil çaldı. Sınıf dışarıya hücüm ederken aradan sıvışmaya çalıştım. Bay Brown bana seslendi.
''Bu şekilde kaçamazsın Eva , fikirlerin , düşünce tarzın çok hoş bunları insanlarla da paylaşmalısın.'' Çantamı sıkıca tuttum. Elinden de kağıdı aldım.
''Anlamayacak olan insanlara istediğiniz kadar söyleyin hocam. Onlara benim fikir ve düşüncelerimi söylemeniz iki yaşında ki bir çocuğa masal anlatmaya benzer bugün dinlerler onlara güzel bir nini gibi gelir ama yarın geriye ne kalır ki? ''sonrada sınıftan çıktım.
***
'' Hayatım donmuşsun. Gel buraya sana sıcak çikolata hazırladım.'' Kady teyze bana sıkıca sarıldı ve doğruca mutfağa sürükledi beni. O benim annem sayılırdı hatta öyle bile diyebiliriz. Çünkü doğduğum günden beri bana hem annelik hemde babalık yapan kişide o. Ben daha bir yaşlarındayken annem ve babam trafik kazasında ölmüş. Benim sorumluluğumu da Kady teyzem üslenmiş. Oklahoma da kutu gibi bir evde yaşıyoruz.
Geçim kaynağımız ise Kady teyzemin atölyesine ve benim bursuma borçluyuz. Kıyafet sorunum yok açıkçası alış verişi de sevmem zaten , hep Kady teyzem diker. Dikim giymem ve marka giymemem de okulun popüler kızlarının sakızı haline gelse de onları umursayacak zamanım bile yok.
Belki bir çoğunuz beni de burnu dik buluyor olabilir ama aslında böyle olmamı sağlayanlar insanlar. Bana nasıl davranırlarsa onlara öyle davranmayı daha çocukken öğrendim. Ayrıca lise üç olmamda belki biraz bu durumu etkiliyor.Tabii yanında böyle davranmadığım iki muhteşem arkadaşa sahibim Tom ve Emily ikisi hem çok tatlı bir çift hemde en mükemmel arkadaş olmayı başarabiliyorlar. Aynı zamanda benim hayalperestliğime katlana da biliyorlar.
Sıcak çikolatamı yudumlarken Kady teyzemi izledim.
''Bugün enteresan bir şey oldu mu hayatım? '' her zaman bu soruyu sorardı. Açıkçası şakacı bir kadındı.
''Her zamanki gibi.'' Daha sonra edebiyat dersinde olanlar aklıma gelince ona söyledim.
''Imm..şey aslında bir şey oldu..'' Pür dikkat bana odaklanmıştı.
''Bay Brown beni tahtaya kaldırmıştı , yazdığım yazıyı okumak için ama okuyamadım. Yani kağıtta hiç bir şey yazmıyordu oysa ben tamamen doldurmuştum ama hiç bir şey yoktu kağıtta.'' Kady teyze yavaşça gülümsedi.
''Göz doktoruna gitmeye ne dersin?''dediğim gibi çok şakacıdır.
***
Gözlerim yorulsa da kitabın şu bölümünü de bitirmek istiyordum. Saat on ikiydi ama ben hala okumaya devam ediyordum. Sonra bir an da kafama bir şey çarptı. Olayın şaşkınlığıyla çığlığı bastım.
''Tatlım. Ne oldu iyi misin?'' kucağımdaki kitaba bakıyordum elimdeki ise yere düşmüştü. İyide o nasıl benim kafama çarpmıştı. Olası paranormal bir durum olabileceğini düşündüm ve Kady teyzemin koluna yapıştım. Kitabı göstererek,
''Kafama uçtu! İnanabiliyor musun! Kendi kendine kitap kafama fırladı! '' Kitaplık pencere kenarındaydı benim yatağımsa kapının yani odanın diğer ucundaydı.
''Tatlım sana öyle gelmiştir. Hem sen niye yatmıyorsun bakalım sabah okulun var. '' İki kitabı da alıp kitaplığa yerleştirdi. Bense huzursuzca yatağa girdim.
Karanlıkta kitaplığa bakıp durdum. Gözlerim en sonunda pes edip kapandılar.
***
Sabah uykusuzdum. Sınıfta da iyice boğulmuştum , üzerine dersin matematik olması beni iyice fenalaştırdı. Pencereye uzanmıştı ki kafama doğru geldi ve çarptı. Kapalı olan pencere nasıl oluyor da kafama çarpa biliyordu?
''Ahh! '' çevre sıralar olaya şahitti , öndeki sıralarda ne oldu diye döndüler. Matematik hocası da buna eklendi.
''Eva , iyi misin?''arka sıralardan bir kız sesi duydum, aklınca da benim yerime cevap verdi.
''Sevgili hayal perestimiz. Kafasına pencere tarafından iyi bir darbe aldı o kadar.''şuan canımın acısı ve yeterince yorgun olmanın siniriyle ona patlayacaktım ki arkamdan bütün pencereler benim yerime patladılar. Herkes çığlık çığlığa iken. Ben şokla etrafa bakındım. Sonra bana korku dolu gözle baktılar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son 8
FantasyEva Johnson sıradan bir lise öğrencisi iken bir anda anlam veremediği olaylarla karşılaşır. Yazıları okuyamaması ve eşyaların ona doğru uçması ile kafayı yediğini düşünür. Fakat bir gün bir genç karşısına çıkar ve kendisinin yalnız olmadığını söyler...