Tüm bunlar mantıksızdı. Hatasız ve kusursuz olunmalıydı. Her şey yolunda gitmeliydi. B ya da C planı duymak istemiyordu Simon.
"Orada karşılacağımız şeyler de fiziksel açıdan..."Gideon akademinin kürsüsünden öğrencilere seslenirken köşede oturup onu ve saçmalıklarını dinlemek Simon'ı deli ediyordu.
Saniyesinde kürsüdeydi."Ne yaptığını sanıyorsun?"diye mırıldandı Gideon.
"Kenera, sırada benim söyleyeceklerim var."
"Onlar senden ve benden de küçük her şeyden bir haber insanlar."
"İşte sorunda tam olarak bu ya."Simon, Gideon'u hiçte kibar olamayacak bir şekilde itekledi.
Mikrofonu kapattı. Kürsüden çıkıp platformda ilerleyip ucunda durdu. Salonun henüz çeyreğini bile doldurmayan çocuklara ve ergenlere baktı.
"Bu süreçte size hiçbir katkı sağlamayacak olan çeşitli fiziksel eğitimler aldınız. Canınız yandı, yaralandınız, ağladınız ve hepsi boşunaydı." Salonda fısıltılar korku dolu sesler yükseliyordu. Simon elini kaldırdı.
"Karşınızda bunlara başvurarak savaşacağınız bir düşman olmayacak." Gideon'a gülümseyip önüne döndü.
"Zorla üzerinde deneyler yapılmış insanları kurtamaya bu şekilde gidemezsiniz. Özellikle de henüz düşmanınızı tanımıyorken."çocuklar ve gençler hayret içindeydiler.
"Düşmanınızı bilmeden savaşa bileceğiniz tek şey..."durup belkide asla övünememesi gereken şeyi düşündü.
"-bugün burada olmanızı sağlayan yeteneklerinizdir."başta bir ardından bir çok alkış koptu.
Çoğu bunu anlamayacak yaştaydı. Kimisi anlayıp ne yapacağını bilmeyen, kimisiyle kararlıydı. Simon her birine bakmıştı. Sanki her biri yaşamının kademe kademe aşamasıydı. Ön sıradaki henüz on yaşlarında olan çocuklar ve orta sırada biten henüz on sekiz bile olmamış olanlar.
Hepsi sondu. Bir daha olmayacaklardı. Bir daha üretilmeyeceklerdi.
Gideon onu izliyordu. Rick gelip onu dürttene kadar onun yerine kendisini koymaya çalışıyordu.
"En azından artık amaçlarını bilip dövüşürler."dedi biraz tebessümle.
"Haklıydı."dedi Gideon.
Biraz bekleyip devam etti"Her zaman haklıydı." Rick kaşlarını çattı.
"Ne demek istiyorsun?" Dedi.
"Tüm bunları sonunda..."diye başlamıştı.
"Bunu söylemen için çok erken." Rick duymak istemiyordu.
"Onlar birer çocuk, hepsi. İsterlerse on sekizinde olsunlar hepsi birer çocuk." Gideon salonda dağılmakta olan kalabalığa baktı.
"Ve biz kazanamayacağımız bir savaşça çocukları kullanmak zorundayız."
• • •
Bedenim titreyerek uyandı. Işıklar gelip geçiyor du. Yattığım yerin soğukluğunu yeni algılayabilmiştim. Yine metallerle sarılmıştım. Bu sefer beni çevreleyen bir fanus vardı. Elimi kaldırmak istedim. Bağlı olduklarını o zaman anladım.
Sanki gittikçe tükenen nefesler veriyordum. Sonra o an anladım. Benide diğerlerinin yanına koyacaklardı. Damarlarımda adrenalin kanat çırpmaya başlamıştı.
Bedenimi hareket ettirdim. Ardından kollarımı ve bacaklarımı. Hareketlerim sonunda fark edilmiş olacak ki fanus açıldı.
"İşin en eğlenceli kısmına geldik."şu psikopat kız ile beni yalnız bırakmalarına artık alışmıştım.
"Bende eğlenecek miyim?"yüzünde iğrenir bir ifade vardı.
"Ağzın çok pis kokuyor."canım acıyordu ama ben yinede gülüyordum.
"Seni rahatsız eden bu mu?"gözleri bir süre üzerimde gezindi.
Sonra başka yöne çevirdi ve yüzü sert ve duygusuz oldu.
"Onu ben götürürüm siz gidin."bir kaç kişinin mırıltısını duydum ve ardından uzaklaşan ayak seslerini.
En başa geçti. Tekerlekler yerde sürtündü. Tek gördüğüm çenesi ve burnuydu."Kemik torbası olmana rağmen yeterince ağırsın Eva."güldüm. Ama canım acımıştı.
"Her yerim ağrıyor."sağa savruldum.
"Bir ailem olmadı."gözlerim bir kez daha ona kaydı.
"Bunu bana neden anlatıyorsun?"sesim çatlak ve yorgundu.
"Şu klasik sahnelerden birinde miyiz?"dedim boğulurcasına. Gülümsedi. Ciddi ama bir o kadar eğlenmiş bir gülümseme.
"Evet."
"Pekala dinliyorum." Sanki başka bir şansım varmış gibi.
" Kendimi bildim bileli bay Yancey'in yanındayım."
"Ve amacımızın hep doğru olduğunu düşündüm. Hiç sorgusuz hemde." Bir kez daha bedenim sağa savruldu.
"Sadece söylenileni yaptım. Tıpkı küçük bir çocuk gibi."
"Hiçte çocuk gibi gözükmüyorsun oysa."ikinci kez gülümsedi.
"Oysa sen hala öylesin değil mi?"arabayı durdurup bana baktı. Biraz eğildi.
"Ve ben küçük çocukları hiçte sevmem." Kapı açılıp kapandı. Bakışları ürkütücüydü. Ama asıl ürken bedenimdi. Soğuk tüm hücrelerime işlemişti.
Ya da asıl hissettiğim korkumdu."Biraz serinlemeye ne dersin?" Bakışlarımı olabildiğince aşağı kaydırsamda kafamı oynayamadığımdan hiçbir şey göremiyordum.
Odanın dört bir yanında korumalar vardı. Ve bir çok doktor, bilim insanı veya ne amaca hizmet ettiğini bildiği halde devam eden türlü türlü insanlar.
"Son aşama ne biliyor musun?" Sesindeki neşe tiksinç ve kulak tırmalayıcıydı.
"Seni güzel bir uykuya yatırmak." Kapsül açıldı. Eldivenli kimseler beni kucaklayıp soğuk bir zemine yatırdı.
Başıyla tekrar işaret verdi. Bileklerime geçen iğneler ile çığlık attım.
"Sona geldik tatlım. Sabırlı ol." Ardından mekanik bir hareketlilik oldu. Bedenim yavaşça aşağı iniyordu. Yavaşça derimde yükselen suya baktım. Ilık ve rahatlatıcıydı. Tüm bedenim suya girmeden önce derin bir soluk alıp nefesimi tuttum.
Tuttuğum nefesim çok çabuk bitmişti.
Ciğerlerim uyarı veriyordu. Tenim karıncalanıyor. Göğsümün ortasında bir şey can çekişiyordu. Ciğerlerim nefes almak için çırpınıyordu. Bedenim debeleniyor ama haraketsiz kalıyordu.
Camın ardında tekrar hareketlilik oldu. Suyun soğuduğunu hissetmiştim. En son hissettiğim şeyde bu olmuştu.
• • • •
Hadrian deli gibi araba kullanıyordu. Akademiye dönmek onun için intihar etmek demekti ama şansını denemek zorundaydı. Yanında artık gerçek dostlarının olduğunu biliyordu. Bu onun son şansıydı. Hepsinin son şansıydı. Hatta belki de tüm insanlığın son şansıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son 8
FantasyEva Johnson sıradan bir lise öğrencisi iken bir anda anlam veremediği olaylarla karşılaşır. Yazıları okuyamaması ve eşyaların ona doğru uçması ile kafayı yediğini düşünür. Fakat bir gün bir genç karşısına çıkar ve kendisinin yalnız olmadığını söyler...