Paydos zilinin çaldığı ve benimde eşyalarımı topladığım sırada genel müdürün beni yanına çağırmasıyla haberlerin kötü olduğunu tahmin etmiştim. Yok ya kovulmadım korkmayın. Mesaiye kaldım sadece.
" Umut 'cum düzenlememiz gereken birkaç liste var işin yoksa biraz kalsan da sakin kafa ile halletsek. "
" tabii ki Ahmet Bey hemen geliyorum." diyerek bilgisayarımı geri açmıştım ki Bilge'yi odamın kapısından girerken gördüm.
"Hasta falan mısın hayırdır." Dediğim anda o bana boş boş bakarken müdür içeri girdi ve
" Heh Bilge hanim sizde geldiysen hemen geçelim de başlayalım." Bana bunlarla gelseniz ya müdür bey. İşte mesai şimdi ilgimi çekmeye başlamıştı. Neşem yerine gelmişti. Ben sırıtarak Bilge ise bana göz devirerek odandan içeri girmiştik.
Bir aylık iş tecrübemin en müthiş mesaisi başlamış olabilirdi şuan. Maaş alırken bile bu kadar mutlu değildim açıkçası. Müdürün odasındaki durumumuzu anlatmam gerekirse şöyle ki; Bilge bilgisayardaki çizimlerden malzemeleri kontrol ederken bende listelerin açık olduğu ekrandan onun söylediklerini takip ediyordum. Böyle masumane anlattığımda bakmayın resmen kızın arkasından onu koklayıp sapıklık yapacak pozisyona gelmiştim. Çok güzel kokuyordu insafsız. Arada kollarımızın birbirine değmesiyle bedenimin verdiği tepkilere ben bile şaşırıyordum.
Genel müdür bir ara telefon ile konuşmaya gittiği sırada Bilge sinirle bana bakıp
" şu kolunu sabit tut. Bana değip duruyor sinirleniyorum." Yakalandık işte amk düşüncesi bir anda aklımı ele geçirse de geç olmadan saçmaladığımı fark ederek sakinleşmiştim.
" tamam ya Allah Allah kızma yemedik kolunu al bilerek olmadı herhalde."
" biliyorum bilerek olmadığını dikkat et dedim farkındaysan."
" tamam, ederim Bilge Hanım." Diyerek yediğim fırçayı hazmetmek için işime geri döndüm. Bu kadının sağı solu belli olmuyordu gerçekten. İçimdeki sapık düşünceleri görmüştü sanki ve anında hırlamıştı üstüme. Bende ağzımın payını almıştım. Ağzımın payını veren o olduğu sürece benim için problem yoktu.
Müdür odaya geri döndüğünde acil bir işi çıktığını ve bizim kontrolü halledip çıkabileceğimizi söyleyerek çıkıp gitti. Arkasında şaşkın bir adet ben ve öfkeli bir adet Bilge bırakarak.
" Herife bak ya kilitledi işi bize gitti gerçekten. Kendi yaptığımız listeleri yine kendimiz kontrol ediyoruz. Ben böyle düzenin amk ya" diyerek elindeki kalemi masaya fırlatarak arkasına yaslandı.
Şimdi anlaşalım küfür her kadına yakışmaz. Kabul. Ama bir kadına da küfür ancak bu kadar yakışır.
" etrafımızda kimse yokken ki rahatlığını hep görmek istiyorum galiba" dedim bir yandan da gülerken. İş yerinde kimse ile konuşurken yada otururken benim yanımda olduğu halini görmediğim için bundan gizliden bir zevk alıyordum sanırım.
" çok beklersin " dedi oda hafifçe sırıtırken.
" ama yanlış miyim şimdi. Zaten bunları biz yaptık kendimizi kontrol etmemiz çok saçma ve ben bu saçma iş yüzünden eve dolmuşla gitmek zorunda kalıyorum." Senin o somurtan suratını var ya ben yerim yerim. Ben seni dolmuşlara bırakır mıyım hiç.
" hem haklısın hem haksız."
" neden haksızmışım bayan çokbilmiş"
" çünkü dolmuşla gitmeyeceksin"
" nasıl"
" ben bırakırım seni hadi kalk bakalım bu kadar kontrol de yeter zaten."
" sen şurada oturuyorsun neden benim için yarım saat yol yapıp geri dönesin ki. Saçmalama"
" neden, neden, dur bir düşüneyim. Güler yüzün desen yok, güzel söz desen oda yok heh buldum. Çünküüü canım istiyor. Bir deniz havası alırım fenamı"
" sana diyecek hiçbir kelime bulamıyorum gerçekten. Kelimelerimin tükendiği sayılı insanlardansın."
" bunu güzel bir şey olarak algılıyorum"
" ay algıla. Deliricem gerçekten." diyip gülerek odadan çıkıp çantasını almak için masasına gitti.
Şu biraz önce yaşadığımız küçük anda bile bu kadar çok sırıtabilmem mümkün değilken bu kadın bunu nasıl başarabiliyor bilmiyorum ama çok güzel başarıyor vallahi. Keşke hep olsa. Bilge sayesinde rutine binen renksiz hayatıma biraz ren gelmiş olsa da kendimi bunlara çok da kaptırmama gerektiğini farkındaydım aslında. Da işte ortasında kocaman bir da ile bu karşımdaki kadına kapılıp gidiyordum.
Arabaya binince müzik sistemine bağlanan telefonumdan bir çalma listesi ayarlayıp çalmaya başlayınca arabayı hareket ettirdim. Bilgenin gülümsemesi ile ona döndüm.
" Neden gülüyorsun."
" Doksanların sonunda doğmuş bir insan neden doksanlar Türkçe pop dinler. " gülerek sorduğu soruya anlam veremesem de bende gülerek cevapladım.
" Seviyorum."
" Ya gerçekten çok garipsin."
" Allah allah neden garip olayım. Gerçekten seviyorum. Ama sen sevmiyorsan kapatabilirim"
" Yok, hayır sadece senden daha çok doksanları yaşamış biri olarak ben çok dinlemem o sebeple garip geldi."
" Aaaa sen dinlemediğin için ne kadar müthiş şarkılar var bilmiyorsun. Ama üzülme tam adamına denk geldin. Ben seni bu konuda eğitebilirim. " dediğim anda kıkırdamaya başladı. Neden böyle güzel gülerken bunu bu kadar az yapar ki bir insan.
" Bilmediğin bir şey var mı genel olarak."
" Bilmem vardır herhalde. "
Sessizce arabada çalan şarkıyı dinlerken karnımın acıktığını fark etmemle öğlen yemeğini yemediğimi hatırlamıştım.
" Acıktım ben" birden ortaya attığım şey ile Bilge yine kıkırdamaya başlamıştı. Allah'ım deliricem. Bu kadın beni gerçekten delirtecek.
" Dedi 1-C' den Umut. Ya sen çocuk musun? İnanılır gibi değil gerçekten."
" Ya ne alakası var çocuk olmakla. Acıkamaz mıyım? Kokoreç mi yesek. Bak şurada çok güzel yapan bir yer var."
" Hayır sakın. Öyle pis bir şeyi nasıl sokuyorsun ağzına ya."
" Yerken görürsün nasıl soktuğumu"
" Hayır, hayır ben sana evde yiyecek bir şeyler hazırlarım."
" Allah allah. Senin öyle yeteneklerinde mi var. Oysaki ben evde her şeyi ayağına getiren bir hizmetçin olduğunu düşünüyordum."
" Sen benim ilgili ne kadar çok şey düşünüyorsun öyle."
" Ne alaka ya. Neyse inşallah zehirlenmem."
" Başladın yine gevezeliğe." diyip ters ters bakınca bende yoluma devam ettim haliyle.
Bir ara bilgenin telefonu çaldı ve onun ile konuşmaya başladı. Konuştuklarının annesi ve babası olduğunu anlamak çok zor olmamıştı. Onlar ile konuşurken nasıl uysal olduğunu başka biri anlatsa asla inanmazdım. Resmen çoklu kişilik bozukluğu var gibiydi. Bir insan nasıl farklı iki kişi davranabilir gerçekten aklım almıyordu. En sonunda ben şizofren olup çıkacaktım. Telefonu kapattığında kendimi tutamayarak yine sordum.
" Sende kişilik bölünmesi olabilir bak bence sen bir kendine baktır."
" Nereye baktırayım tamirci uygun mu? Ne diyorsun yine saçma sapan."
" Tamam ya kızma kızma. Bir şey demedim. Anne ile babandı sanırım."
" Evet, her akşam iş çıkışı ararım. Yaşlılar ve fazla endişeliler."
" Tek çocuk musun?"
" hayır, benden küçük bir erkek kardeşim var. O evli. İşi dolayısı başka bir şehirde yaşıyor. Sorgulaman bitti ise şuradan dönüyoruz. Kaçırma"
" Tamam ya biliyorum. Sende hemen kızıyorsun."
" Kızmıyorum. Benim mizacım böyle." Senide yerim mizacın da yerim. Bilmiyor ki o kızdığında ben ona daha çok hayran oluyorum.