5

2.9K 167 9
                                    

Gece üçte yatmama rağmen sabah zıpkın gibi kalkıp hazırlanmamın kesinlikle Bilge ile bir ilgisi vardı bunu inkar edemezdim. Akşamki halini aklımdan bir türlü silemeyişim işleri biraz daha zorlaştırıyordu benim açımdan.

Hızlı hızlı evden çıkarak dolmuşla uğraşmadan arabayla iş yerine geldiğimde Bilgenin servisten yine aynı suratsızlıkla indiğini görüp gülümseyerek ofise doğru yürüdüm.

Amacım Bilge ile karşılaşıp bir iki laf etmekti ama benim ' günaydın' ıma karşı Bilgenin soğuk bakışlarını tabii ki beklemiyordum. Yanımdan geçip gitmişti. Akşam gülüşüyle aklımı başımdan alan kız bugün suratıma bile bakmamıştı.

Bozuk olan moralimi yoğun geçen beş saat sonunda hatırlayarak yine kaçırdığım yemek saati dolayısı ile boş olan yemekhaneye gittim. Yemeğimi alıp oturduğum sırada arkamdan gelen ayak sesleri ile yanıma yaklaşan kişi ben kokusundan çoktan tanımıştım bile. Yüzüme onun gibi tepkisiz bir ifade takarak oturmaya devam ettim.

" Oturabilir miyim" sorduğu soruya karşılık elimle karşımdaki sandalyeyi göstererek yemeğime devam ettim.

" Nerede satılıyor bu maskeler."  Yine kendimi tutamayıp sorduğum şeye karşılık şaşkınca bana bakarken aldığı aklımdan kalan kırıntılar ile konuşmaya devam ediyorum

" Söyle de bende gidip alayım kendime. İşe yarıyor gibi."

" Ne diyorsun." Gözlerini devirerek sorduğu soruyla biraz sinirli biraz kızgın konuşmaya devam ediyorum.

" Diyorum ki akşam gördüğüm kadını saklamak için kullandığın bu maskeler çok başarılı. Ama neden. Neden saklanıyorsun."

" Bak anlamıyorsun sanırım ama ben böyle biriyim. En azında iş yerinde böyleyim. Sen beni iş dışında bir kere gördün diye bunun hakkında yorum yapamazsın. Buradaki insanlar –sen daha fark etmesen de- senin benim gibi değiller.  Benim geçmişte bir kaç kötü tecrübem olduğu için kendimi bu yolla koruyabildim. Şimdi çok biliyormuş gibi geçip benim karşıma böyle konuşma."

" Tamam, tamam ya kızma. Özür dilerim. Eşeklik ettim." Haddimi aştığımı farkına varmıştım. Böyle sebepleri olduğunu hiç düşünmemiştim. Erkek ağırlıklı çalışılan yerlerde böyle sıkıntılar olabileceğini nasıl akıl edemediğimi de bilmiyordum. Resmen eşeklik etmiştim.

O ise sadece bana bakmakla yetinmişti. İnsan bir estağfurullah falan der. Resmen kendime eşşek demiştim oda aynen öyle der gibi bakmıştı bana.

" Sanırım eşeklik konusunda aynı fikirdeyiz." Deyince o gülümsemesi ve gamzesi yine belirmişti yüzünde.

" Hey napiyorsun sen ya görecekler büyü bozulacak." Diye tepki verince bu sefer gülümsemesinin daha fazla genişlediğine şahit olmuştum. Allah'ım her gün bir doz fazlası benim kalbimi eritmeye başlamıştı sanırım.

" Güldürme beni"  diyerek kendini toparlayıp yemeğine devam etti.

" Sana bir sır vereyim mi. Bence de çok gülme çünkü aşık olabilirler."

" Hiç sanmam. Şimdiye kadar bir etkisi olmadı artık olsa da benim pek umurumda değil."

" Sen yine de dikkatli ol." Diyerek masadan kalkmıştım göz kırparak.

O masadan kalkmadan tüm öğleden sonramı onunla orada konuşarak geçirebilirdim ama içimde patlayan şeyleri kontrol edememekten korkuyordum. Bir insan dört-beş gündür tanıdığı birine âşık olabilir miydi bilmiyorum ama ben şuan kendimi nasıl bir ateşin ortasına attığımı fark edebiliyordum. Tamam, kızın sevgilisi yoktu o açıdan sıkıntı çıkmazdı ama. Kız bariz bir şekilde heteroydu ve bu benim içimi daraltıyordu. Ben bu işin içine ne ara düştüm fark edemeden bilmiyorum ama bir yanım aramızdaki tuhaf çekimi ciddiye alarak 'olur bu iş derken' diğer tarafım 'osur osur ipe diz' demekten kendini alamıyordu.

Öğleden sonramın tümü ona bakmamak için kendimi ne kadar engellersem engelleyeyim kendimi ona bakarken bulmama bir çözüm aramakla geçti. Masamın yerini değiştirmeyi düşünürken tüm gün onu daha az görebilme ihtimaline katlanamayacağımı düşünerek vazgeçtim. Genel müdürün odasında geçirdiğim vakitlerinde sonuna gelince Bilgeyi seyretmekten başka bir seçeneğim kalmamıştı.

Bir ara ben bilgisayarda rakamlar ile boğuşurken çalan telefonumun açtığımda

" kolay gelsin" diyen Bilgenin sesi ile kalbim birden çarpmaya başlamıştı. Gözlerimi hemen onun olduğu tarafa çevirmiştim ama o eliyle yüzünü kapatacak şekilde telefonla konuşuyordu. Ve ben yüzünü göremiyordum.

" Sen telefonu kullanmayı biliyor muydun ya. Ben sürekli mail attığın için telefonu kullanmayı bilmiyorsun sanmıştım."

" Bu kadar gevezelik yorucu olmuyor mu senin için."

" Yok olmuyor. Herkesle yapmıyorum çünkü."

" Neyse"

" Sen yüzünü saklamışsın ama şuan gülümsediğine bahse girerim yanılıyor muyum?"

" Yanlıyorsun. Mailini attığım sipariş ile ilgili bir gelişme var mı? Sıkıştık şuan gelmesi gerekiyor."

" Yolda zaten o biraz önce konuştum firma ile bu akşam biz çıkmadan gelmiş olacak. Relax lütfen. Sipariş bizim işimiz Bilge Hanım. Başka bir arzunuz."

" Yok, sağ ol teşekkürler." Diyip benim bir şey dememe bile fırsat vermeden telefonu kapatmıştı. Ona doğru şaşkınca bakarken telefonu kapatıp yine o belli belirsiz gülümsemesi ile bana bakarken görmüştüm. Ya ben normal değildim ya da o. İkimizin de normal olmama ihtimalini hiç varsaymıyordum bile.

BeklenmedikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin