29

2.2K 137 21
                                    

Elimde bölüm olmadığı ve içimden geldiği zaman ve şekilde yazdığım için bölüm atma zamanlarımın bir peridoyu yok. Fırsatlar yaratıp yazdıkça atıyorum. Hikaye unutulmadan okunmaya deva metsin diyede bir uğraş içindeyim açıkçası. Çünkü çok nadir bölüm atılan hikayeleri hatırlamayıp baştan okuma gibi saçmalık oldukça fazlaca oluyor bana. Bilmiyorum size de oluyor mu? Yoksa bunlar benim içimin geçtiğinin belirtileri mi ?

Aaa baya dertleşesim varmış benimde. Çünkü baya dertleşmedir bu arkadaşlar. Neyse çok tuttum.

Dertlerimle sizi sıkmadan bekleme yapmayalım ve devam edelim.

Keyifli okumalar...

Yolda konu üzerine daha fazla düşünmeyi istemedikçe aklımda müdürün odasındaki konuşmalar yankılanmaya devam ediyordu. Eve gittiğimizde ise, ne yapsam da kendimi kontrol edemeyeceğimi ve kavga edeceğimizi bilmek canımı daha da fazla sıkıyordu. Şimdi şu arabayı döndürüp o mesaj atan herifin ağzını yüzünü dağıtmadan da pek içim soğumayacaktı. Tam ışıklara yaklaşmış ve arabayı iş yerine döndürmek üzereyken Bilge'nin,

" saçmalama" diyen keskin sesini duyarak kendime gelmiştim. Ya da gelmemiştim.

" neden sen yeterince saçmaladın benimde o kadar saçmalama hakkım olsun." Derken telefonum çalmaya başlamıştı. Cebimden çıkarıp kim olduğuna bakmadan açtığım telefondan annemin çıkması ise tamamen hayattaki şansımdı sanırım.

" Ne oldu anne" derken direksiyonu Bilge'nin evine doğru çevirmiştim.

" Kızım akşam düğün var ya bizi sen götürürsün dimi. Ananen biliyorsun pek yürüyemiyor."

" Ben gelmiyorum anne akşam. Size taksi çağırırım öyle gidersiniz."

" Ama ayı..."

" Anne ayıp olur falan filan deyip lütfen beni sinirlendirme. Canim sıkkın yeterince. Kapatalım güzel güzel. Ben gelmiyecem. Ama ben gelmeden de düğün yapabilirsiniz diye düşünüyorum. O kadar insansınız."

" Bende akşam ki arkadaşınla gelirsiniz diyordum belki. Tanışamadık ama. Çok iyi bir kızdı. Yüzünden belli oluyordu." Annemle ortak paydada buluştuğumuz şeyin benim sevgilim olabileceği gerçeğini şaşkınlıkla karşıladığım bir gün. Keşke onun benim sevgilim olduğunu onunla paylaşabileceğim bir dünya var olsaydı.

" Öyledir. Tanışırsınız bir ara."

" Abinle de tanıştırırsın belki bir ara." Tam diyordum ki bu kadar öfkeme rağmen çok soft bir konuşma gerçekleştiriyoruz... Ama olmadı. Yine olmadı.

" şu daha sağı ile solunu ayırt edemeyen ama kendini iş adamı zanneden mafya kılıklı oğluna abin demeyi kes. Sizden de koca bulma sevdanızdan da gerçekten gına geldi artık. Kızıp, bağırmak istemedikçe siz kendinizi hep haklı görüyorsunuz. Yeter gerçekten. Git daha ağzının suyunu toplayamayan oğluna başka yerlerden kız bak." Diyerek telefonu kapatmıştım. Bilge bu durumu sadece izlemiş bir kelime bile etmemişti.

Al bakalım. Oldu mu sana öfke yüklemesi çarpı iki. Şu direksiyonu götüme sokup çıkarsam bile sakinleşir miyim bilmiyorum gerçekten. Direksiyonun öyle bir etkisi var mı ondan da pek haberdar değilim açıkçası. Şuan elime geçen ilk alet olmasından hareketle aklıma gelmiş olabilir. Neyse. Şimdi direksiyonu unutalım.

El birliği ile sevgilimi birilerine ayarlayabilmek için birbirleri ile yarışmaları bir yana. Bunların birinin anne tarafından kan bağımın olma gerçeği diğer yana giderken, ben bu aralarda bir yerde nasıl yapar da psikolojimi sağlam tutarım hiç bilmiyorum. Benim yokmuş gibi – ki gerçekten yok – hayatıma devam ettiğim heriften sürekli abin diye bahsetmeleri artık iyiden iyiye canımı sıkmaya başlamıştı.

BeklenmedikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin