" Annenin eski kocasından bahsediyoruz. Samet'in babası. Annen ile tekrardan evlenecekler."
Tokat yememiştim belki ama söylediği şeyle biraz sallanmıştım açıkçası." Nasıl ya. Anlamadım. Hani şu annemi döverek hastanelik ettiği için canını zor kurtardığı adam olan eski kocası mı? " bu bence bir şakaydı ama bunlar pek şaka yapan insanlar değillerdi.
" Onlar geçmişte kaldı. O köprünün altından çok sular aktı. Ömer eskisi gibi değil. Anne ile de anlaşmışlar. Birazdan onlar gelecek konuşacağız."
" onlar derken."
" Abinde gelecek işte. Sende dur yanımızda ne de olsa bir süre sonra hep beraber burada yaşayacaksınız." Ardı ardına gelen bilgiler beni bir tık sersemletmişti sanırım duyduklarımı anlamakta zorlanıyordum çünkü.
" şaka mı bunların hepsi. Şaka olmasını istiyorum. Gerçek olmamalı. Anne. Cevap versene. Seni gebertene kadar döven adamı tekrardan evine almayacağını söylesene bana. Bunu bana da kendine de yapmayacağını söylesene." Diyerek ayağa kalktığımda karşımdaki sanki annem değildi.
" kızım Ömer amcan çok değişti. Hem başımızda..." annem de buna inanmıştı. Gerçekten de bu saçmalığın içinde olmayı istiyordu. Ama ben artık katlanabilecek gücü kendimde bulamıyordum. Burada, bu saçmalıkla yaşama kötülüğünü daha fazla kendime yapmayacaktım.
" Yeter ya gerçekten sizden de başımızda bir erkek olsun fikrinizden de gına geldi artık bana. Ben bu rezilliğin içinde daha fazla...." Diyerek sesimi yükselttiğim de dayımın bir hışımla ayağa kalkarak bana doğru geldiğini fark ettim. İnsanlar değişmezdi sevgili kardeşlerim. Yedisinde de. Yetmişinde de. Yetmiş yedisinde de. Kendisi değişmek istemeyen hiç bir insani değiştiremezdiniz.
Ama kendinizi değiştirebilirsiniz. Gerçekten değiştiğiniz de, karşınızdakilerinde size davranışları değişecektir emin olun.
" Otur oturduğun yere. Terbiyesizlik yapma. Hiçbir yere gitmiyorsun. Burada bizimle misafirlerimizi karşılayacaksın."
" Nasıl da gidiyorum bak gör şimdi. Senin karşında döverek yerine oturttuğun küçük kız yok. Sakın o kaldırdığın elini bana doğru yöneltme. Pişman olursun."
Çok çirkin yerlere gidebilecek konu kapının çalması ile bu çirkinliği ile kalmıştı. Bende bu boşluktan istifade edip odama giderek eşyalarımı toplamaya başlamıştım. Bu iş bu akşam bitmişti benim için.
Misafirin yanında rezillik çıkaramayacakları için rahatça evden çıkabileceğimi düşünüyordum ama önce titreyen elimi ve ayaklarımı kontrol altına almam lazımdı.
Annemin nasıl bir akıl tutulmasında olduğunu tarif edecek bir kelimem bile yoktu. Hafızasını kaybetme ihtimalini bile zorluyordum ama normal bir akılla bu kararı alıyor olması için gerçekten delirmiş olmalıydı. Hem barbar eski kocası hem de mafya kılıklı salak oğlu ile tekrar o çemberin içine isteyerek giriyor olması nereden bakarsanız bakın saçmalıktı. Hem de tüm ailenin onayı ile. Bunları düşündükçe daha da sinirleniyordum sinirlendikçe de nefes almakta zorlanıyordum.
Birkaç derin nefesten sonra kendime gelerek içerideki gürültüyü duymamaya çalışıp eşyalarımı toplamaya başlamıştım. Deliler evine dönmek üzere olan bu evden bir daha geri dönmemek üzere çıkmak için bundan daha fazla istekli olamazdım. Hep istediğim ama bir türlü yapamamamın sebebi olan 'belki bir gün' umudumu tutturacak bir dal artık bulamıyordum. Annemin ben yokmuşum gibi yaşamasına artık katlanamıyordum. En başından beri '-muş' gibi olmaktansa gerçekten yok olmak en doğrusuydu belki de.
Sırt çantamı ve ufak valizimi alarak odadan çıktığımda diğerlerinin oturduğu odanın kalabalıklaşması ve herkesin birbirine hal hatır sorduğu bir ana denk gelmem sebebi ile kapıdan çıktığımı kimse fark etmemişti bile.