70

962 61 1
                                    

Sabah Bilge'den sonra yatmama ve de yatsam da uyuyamama halime rağmen yine de Bilge'den önce kalkıyor olmak hayatın bana verdiği bir ayrıcalık mıdır, gıcıklık mıdır bilmediğim bir maharetimdir arkadaşlar.

Sabah insaniyimdir ben. Yani şöyle bir yatayım da öğlene kadar uyuyayımlarım yoktur. Günü kaçırıyormuşum gibi gelir uyursam. Kalkıp da ne yapıyorsun acaba diye sorarsan bir halt ettiğim de yok açıkçası ama sabahları seviyorum.

Erken kalmak iyidir ya. Erken kalkan yol alır. Hem ne o öle evin betini bereketini kaçırırcasına çılgınlar gibi akşama kadar uyumak falan demiyorum asla. Çünkü herkesin hayatına kimse de karışamaz bir yerden sonra. Uykusunu gece herkes senin kadar verimli alamıyor olabilir demişti bir ara kıymet verdiğim biri ve ben o zamandan beri tüm uykuculara sevgi ile bakmaya başlamış bile olabilirim. Uyuyun kardeşlerim. Danalar gibi uyuyun serbest. Sabahlar bana emanet rahat olun.

Sağdan sola Bilge'yi uyandırma endişesi ile imtina ile döndüğüm sırada birden saatime baktım ki birde ne göreyim. Aman Allahım. Işık' a ıstırap olarak çökeceğim saatin çok fazla ilerisindeyim. Halbuki yedi diye anlaşmıştık akşam. Bu beni biraz üzmüş olsa da aradaki farkı telefi edebilecek beceri ve yeteneğe sahip olduğumu düşünerek hemen rahatladım açıkçası.

Can havli ile telefonu alıp aradığım Işık ve Hazal' a tabii ki de ulaşamamıştım. Ben biliyordum işte bunu yapacaklarını. Acemiler. Beni susturacaklarını düşünüyor olmazlar kesinlikle de zaman kazanmak istiyorlar haklı olarak. Başarılı da oldu bak çakallar görüyor musunuz? Ben de sizi o yatakta basmaz mıyım şimdi hadi bakalım bekleyin beni. Siz kaşındınız kardeşlerim.

Kendi kendime konuşurken Bilge uyanmış ve söylenmelerime anlam vermeye çalışıyordu haliyle.

" sen kiminle konuşuyorsun sabah sabah Umut"

" kendimle" Şimdi sabah sabah Işık'a ettiğim küfürleri sıralamak pek hoş bir günaydın olmazdı sevgilime.

" konu derin anladığım kadarıyla da içinden mi devam etsen acaba." Bilge bu durumun benim her zamanki halim olduğunu anlamış ve uykusuna kaldığı yerden devam etmek için pozisyonunu çoktan almıştı bile.

Bilge'nin en başlardaki ben pek temas sevmem falan filan tiratlarını taca çıkaran bir yatış pozisyonu vardı ki ben buna bayılıyordum arkadaşlar. Kendisi bir şeye sarılmadan uyuyamıyormuş meğer. Bu itirafının üzerinden de çok vakit geçmedi bu arada.

Ben her ne kadar Bilge'nin kolunun bacağının ya da herhangi bir uzvunun üzerimde olması için kurşun atıp kurşun yiyecek kadar kendisini sevsem de bir gün bu değişikliğin benimle mi ilgili olduğunu sormuştum dayanamayıp. Ve o zaman ki itirafına göre Bilge Hanım kimse olmasa da yastığa sarılı uyuyanların başkanıymış meğer. Sonra ben bu itirafa baya bir gülmüştüm ve sonuç olarak Bilge hanımdan fırçayı da yemiştim arkadaşlar. Bu kadar da abartılır mıymış diye. Neyse ki onu bir daha yastıklara muhtaç etmeyeceğime dair söz vermiştim de affedilmem kısa sürmüştü. Bu da böyle bir anımızdı be işte arkadaşlar içimde kalmasın dedim.

" uyu sen uyu hadi ben biraz yürüyeyim dışarıda. Sonra da kahvaltılık bir şeyler alayım. Kahvaltıda buluşuruz." diyerek onu öpüp odadan çıktım.

Tabii ki de yürümeyeceğimi tahmin ediyor olmalısınız sevgili arkadaşlar. Onun için de iki kat aşağıya inip malum evin ziline parmağımı yapıştırıverdim. Saat mi kaç? Sekiz çeyrek. Bence gayet de yeterli bir avans. Çok bile beklemişim ya. Sabah kahvesini de burada içiveririm artık.

Kapı açılırsa içerim o kahveyi diye güncelleme yapmalıyım sanırım. Çünkü henüz karşımda açılmaya çalışılan bir şey olmadığı gibi benim tahammül sınırımın da sonlarına doğru gelmekteydik artık. Bundan sonrası kapı yumruklamak olduğu için o kısma geçmek istemiyordum ki apartmandaki adımız zır deliye çıkmasın. Neyse ki tam ben bu sınırlarda gezerken Işık tarafından kapı açıldı da konu başka yerlere gitmedi.

BeklenmedikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin