95

848 66 1
                                    

Gülşen'in evinde bir direniş ile karşılanmayacaktık da nerede karşılaşacaktık değil mi arkadaşlar.  Ben kendi ellerimle yaratmıştım bu canavarı ve tabi ki de alt edecek olan bendim.

" Gülşen çekil şu kapıdan nesin sen bar fedaisi mi"

" Çekilemem. Sen gidiyorsun sonra biz papaz oluyoruz ya Bilge ile. Git işte biraz daha zaman ver kıza. Senin yokluğuna yeni alışmışken birde geliyorsun şimdi. Ayarlarını bozdun ya kızın. Huzur ver Umut."

" Ya sen bir çekilirsen ben huzur vermek istiyorum zaten."

" Bağırma. Kes şu sesini duyacak şimdi." artık kimseyi goygoylayacak halim kalmamıştı gerçekten. Bilge'ye ulaşamamak canıma yetmişti. Son sabır kırıntılarım ile tekrar konuşmaya başladım.

" Gülşen. Bana bakar mısın bi. Ama gerçekten bak. En sevdiğim şeyi yani seni sinir etmeyi bile tercih edemeyecek kadar yorgunum ben. Hadi şimdi bana yardımcı ol. Daha önce de oldun. Sen biliyorsun neden yaptım. En başı hatırla yeter. Bak oradan çıktık biz. Seninle beraber o cendereden kurtardık Bilge'yi. Hadi o zaman ettiğin gibi şimdi de sevgilimi geri almam için yardım et.Sonra da kaldığımız yerden devam edelim hayatımıza" diye en sakin halimle anlattıklarımdan sonra Gülşen sonunda önümden çekilmişti. 

Ben de Gülşen'in bu skunetinden faydalanarak yaptığım planı değiştirdim.

" Bir şey daha var."

" çabuk söyle. Sana olan toleransım bitmeden"

" Birazdan ben bu odanın kapısından giricem ve sen de bizi oraya kilitleyeceksin. Sonra da Işık ve Hazal'ı da alıp buradan gideceksin. Sonrası bende. Tamam mı."

" Bu kötü bir fikir ama."

" Biliyorum"

" Okey o zaman. İyi şanslar sana." aaa bu çok kolay olmadı mı arkadaşlar ya. Nasıl bir dengesiz anlamadım gerçekten. Bence arada kafası gidip geliyor siz ne diyorsunuz bakalım. Haklıyım dimi. 

Şimdi işte işin en zor kısmına gelmiştik. Bilge'nin kaldığı odanın kapısının önünde birazdan yapacağım şey ile ilgili cesaret toplarken aklıma İstanbul'da mutfaktaki filozof ile yaptığım konuşma gelmişti 

' içindeki korkuyu durdurmaya ihtiyacın var' demişti bana. O zaman da Bilge'nin bir daha hayatımda olmayacağı fikrinden korkuyordum, şimdi de korkuyorum. Ama korkarak yaşamak da istemiyorum bir taraftan. 

Ne demiş bir diğer filozof Şebnem Ferah ' Korkarak yaşıyorsan, sadece hayatı seyredersin.' 

Haydi bana rastgele.

Arkamda beni gerdek odasına yollarmış gibi duran üçlüye hiç bakıp konsantrasyonumu bozmadan kapıyı açtım ve içeri girdim. 

Çalmadım bile.

Uyuyordu Bilge. 

Kaşları çatık, elinin biri yastığının altında diğeri ile de yorgana sıkı sıkı sarılmış şekilde dünyanın en uyunulası yerini vaad ediyordu bana. En güvenli yerini vaat ediyordu. 

' Bir şehrin en güvenilir yeri neresidir' sorusunun cevabını ben biliyorum sevgili dostlar.

Sizde biliyorsunuz.



Bilge

Gözlerimi açtığımda hava karamıştı. Hayatımın hiç bir aşamasında bu bir aydır uyuduğum kadar uyumamıştım. Sanırım ağır bir depresyonun eşiğindeydim ve hiç bir girişim üzerimde faydalı olmuyordu. Ne bu odadan ne de bu yataktan çıkıp hayata karışmak istemiyordum. 

BeklenmedikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin