İtiraf etmeliyim ki bölümler dünden beri hazır ama güzel bir hafta sonu olsun hepimiz için diye atmayıp cuma akşamını beklemiş olmam tamamen psikolojik.
Bölümler dememden birden fazla bölüm olduğu belli olsa da detay verip iki tane bölüm göndereceğimin sevincini ve heyecanını sizinle paylaşmak isterim.
Üç yok yani . Anlaşalım.Çok konuştum yine.
Hadi bakalım o zaman gelsin teker teker bölümler. Bölümlerimiz.
Keyifli okumalar.
" Ya ben sizi sarılıp uyuyun diye mi bıraktım evde yalnız. Kalkın hadi gidin de evinizde uyuyun. Allah allah ya."
" Ya abla sussana allah aşkına bırak uyusun kızlar işte. Kaç gündür perişan oldular zaten."
" Otel mi burası Hazal. Herkes evine. Benimde bir özel hayatım var ama ya."
" Bilmesek yutturacaksın gerçekten abla. Çık hadi şuradan."
Gülşen'in sesi bir uzaklaşıp bir yakınlaşırken ben uyansam da halan Bilge'nin koynundan çıkmak istemediğim için pek istifimi bozmuyordum.
Bilge ile üç günü acısını çıkarırcasına saatlerdir uyuyorduk ve bu saatler tahmin edersiniz ki hayatımın en mutlu saatleri arasındaydı. Uyurken ki olduğumuz pozisyonun tersine şuan ben Bilgenin koynundaydım ve açıkçası böylesi çok daha güzeldi. Çünkü bu koku, bu sıcaklık bana hayatın yaşamaya değer bir yer olduğunu hatırlatıyordu. Bilge'nin boynunda atan damarı, ben alnımda hissediyor ve hayatta olduğum ile ilgili vücuduma muhteşem sinyaller alıyordum. Bu adeta bir çeşit detoks gibiydi. Çünkü şuan vücudumda bir gram bile kötü enerji gezinmiyordu.
Gülşen'in sesine rağmen hemde.
İşte yine başlamıştı.
" Ya kalksanıza artık saat beş oldu ya. Altı saattir uyuyorsunuz. Evin beti bereketi her şeyi kaçtı sizin yüzünüzden."
Ben hala Bilge'nin koynundaki halimi korurken, onun saçlarıma bıraktığı öpücük ile uyandığını anlamıştım.
" Konuşup konuşup gider mi?" diye sessizce sorduğum soruyu
" ben hallederim." diyerek yine aynı sessizlikte cevaplamıştı Bilge.
" Hazal şunu alıp kapıyı kapatır mısın lütfen." sevgilimin Gülşen'e rağmen en sakin hali ile Hazal'a söyledikleri ile kapı kapanmış ve tekrardan o tanıdık huzur çökmüştü üzerimize.
" yakama yapışmışsın. Hayırdır sorulacak bir hesabın mı var bana." diyordu sevgilim o güzel sesi ile.
Bilge'nin söylediği şey ile gözlerimi açınca, bir elimle Bige'nin tişörtünün yakasından tutmuş olduğunu farketmiş ve gülümsemeye başlamıştım. Sonra ise kendimi biraz geri çekip gözlerine bakarak tuttuğum yerden kendime çekmek sureti ile dudaklarına ufak bir öpücük kondurdum ve eski yerimi aldım. Bu sefer yakasındaki kolumu beline sararak sımsıkı sarıldım sevgilime. Boynundan uzunca bir nefes çekerek,
" Bilge"
" Hıh."
" Cennet diye bir yer varsa eğer, oradaki koku kesinlikle herkesin hayatı boyunca 'en' sevdiği insanın kokusudur bence. Yani öyle olsa iyi olur. Çünkü ben öyle olmasını istiyorum. İnşallah öyledir bu arada."
" İnsanın 'en' sevdiği zaman içinde değişen birşey değil midir ama. Sürekli ben 'en' çok seni seviyorum demez miyiz."
" Diğerlerini bilmiyorum. Pek de ilgilenmiyorum.Benimki değişmez. "