91

771 55 1
                                    

Umut

En zoru evimizin kapısını belkide bir daha açmamak üzere çekip çıkmaktı sanırım. O kapı kapanınca tüm hayatım içeride ben ise dışarıda kalmıştım. 

İstanbul'a inince dayım bizi havalananında karşılamıştı. Eve gidene kadar da bir kelime etmemiştik hiç birimiz. Neyse ki eve gidince eşinin ve kızının sayesinde kasvetli ruh halimiz biraz normale dönmüştü. Endişelendiğim bir ton sorunun yanında birde her saniye Bilge'nin mektubu okurken ki yüzünü düşünerek işkence ediyordum kendime. 

Onun için yapmıştım ama o bunu bilmiyordu ve bilse de zaten bana asla hak vermezdi. Umarım ben gittikten sonra Bilge'yi o evden biran önce çıkarmanın bir yolunu bulurlardı. Yoksa bu yaptığımın hiç bir anlamı kalmayacaktı. Neyse ki o konuda Gülşen'e sonuna kadar güveniyordum. Tüm bu olaydan Işık'ın bir gram bile haberi olmaması yakın arkadaş kurumunu zedelemeye aday gibi gözükse de Işık eminim ki her zaman benim arkamdaydı.   

Telefonumun çalması ile izin alarak içerideki odaya geçtim. 

" Gülşen"

" Bizim eve geçtik ve kapatıyorum. Yoksa Bilge beni oyar. Işık'ın içinden geçti biraz önce. Yalnız helal olsun çok sağlam çıktı. Hiç birşey bilmese de taş gibi arkanda durdu valla."

" Öyledir. Nasıl Bilge"

" Kötü"

" Anlıyorum.Yanından ayrılma olur mu?"

" Kapattım"

" Gülş..." ve telefon kapanmıştı.

En azından o evden çıktığını öğrenmem bir nebze de olsa rahatlamamı sağlamıştı. Evin kapısını çektiğim andan itibaren ilk defa derin bir nefes çekmiştim içime ve ondan sonrası ise gözlerimden dökülmüştü. Çöktüğüm yerde hıçkırarak ağlamalarımı tüm ev ahalisi duymuş ama yanıma sadece Zeynep gelebilmişti.

" Ayağın acıdığı için mi ağlıyorsun." diye konuştu oturduğu yerden. Kafamı sallayarak cevap verdim.

" Hayır. Ayağım acımıyor"

" Ama sanki bir yerin acıyormuş gibi. Aslında ağlamak istemiyormuşsun ama canın acıdığı için engel olamıyormuş da ağlıyormuş gibisin."

" Evet haklısın. Nerden anladın."

" Ben düştüğümde de aynısı oluyor çünkü. Başta sanki hiç birşey olmamış gibi geliyor, ama sonra yaramın acısından gözlerim dolmaya başlıyor. İstemesem de ağlıyorum. Sonra geçiyor"

" Aynen anlattığın gibi güzelim. Bende düştüm ama kalkamıyorum. Ve kötü haber geçeceğe de benzemiyor. Zaten ben de geçmesin istiyorum."

" Neren acıyor peki. Belki annemin tanıdığı bir doktor vardır. O hep en iyi doktoru bulur."

" kalbim acıyor Zeynep'çim. Büyüklerin dertleri ile sen canını sıkma olur mu."

" Sen nasıl istersen."

Zeynep on yaşında olmasına rağmen filozof gibi konuşup gitmişti. Keşke annesi benim acıma derman olacak doktoru da taniyor olsaydı.

...

Geçen üç haftadan sonra benim hayatımda pek birşey değişmemişti. Geldiğim gün girdiğim odadan beni çıkaramamışlar ve sonunda benimle uğraşmayı bırakmışlardı.

Annem dayımlar ile birlikte hergün restorana gidiyor onlara yardim ediyorlardı. İşe yaradığını hissediyordu belli ki. Ve bu ona çok iyi gelmişe benziyordu. Her akşam benim ile ilgilenmeye çalışsa da ben iletişime kapalıydım bir süredir. Bilge'nin olmadığı bir hayata devam etme isteği yoktu içimde. Onun ile göremediğim günün de gecenin de gözümde bir anlamı yoktu. Böyle devam etmeyeceğini biliyordum ama şuan içimden hiçbirşey yapmak da gelmiyordu.

BeklenmedikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin