İşten çıkarken eve gidecek olmamın hüznü çoktan üzerime çökmüştü bile. Araba ile evin kapısına geldiğimde leğen ve mandala karşılık vermeye kıyamayacağım tek akrabam olan kuzenim Murat'la karşılaşmıştık. En azından yemek-televizyon-yatak üçlemesini bozacak bir aktivite yapacak olmanın sevinci ile ona sarılırken benden baya bir kısa ve cılız olduğu için havaya bile kaldırmıştım onu." Yavaş be yavaş genç irisi."
" Nasılsın en sevdiğim akrabam."
" İyiyim. Sende iyisin valla baya neşeli gördüm seni."
" Evet iyiyim. İşe başladım. İyi gidiyor şimdilik. Evden kurtuldum biraz ondan da neşeli olabilirim."
" Hayırlı olsun kardeşim. Bende bakıyorum kendime göre bir iş de şimdilik yok öyle bir iş."
Murat'ın doğumdaki bir yanlış iğneden kaynaklı kolunda oluşan bir gelişim geriliği problemi vardı. Bu her zaman karşısına problem olarak çıkmış ve zaman zaman psikolojisi bile bozulmuştu. Bizim ailenin delisi olarak bu unvanı hiçbir zaman kaptırmaya niyetim olmadığından Murat'ın parlamasına izin vermedim tabi ki. Onunla birbirimize daha çok ısındığımız zamanlarda tedavi için bizim tekkede kaldığı zamanlardı. Aslında onu ben bile tedavi etmiş olabilirim çünkü doktorun verdiği ilaçları içmesine asla izin vermemiştim. O günden beri hep birbirimizi arayıp sormuştuk. Evde odasından çıkmayan belki de ondan utanıldığını düşündüğü için – ki ailesi bunu yapmayacak insanlar değiller - çıkmak istemeyen bir çocuktu Murat. Dünyayı bilgisayar ekranından tanıyacak kadar tecrübesi olduğu içinde çok arkadaşı yok. Yani kanlı canlı çok arkadaşı yok. Sanal bir sürü arkadaşı olduğunu iddia ediyor da kendisi. Ama karşılıklı görüştüğü tek arkadaşı benmişim.
" Boş ver işi gücü gel sana bira ısmarlayayım. Akşam buradasınız demi."
" Ya annem bir şey demesin şimdi."
" Demez ya eve gidince hemen benim odaya geçeriz. Orası kurtarılmış bölge. Kimse bir şey anlamaz. Hadi yürü."
Muratla bir kafeye gidip o gece geç vakite kadar orada oturduk. Genelde ben konuştum tabi. Buna kimse şaşırmamıştır diye düşünüyorum.
Murat ile benim yönelimim hakkında hiç konuşmasak da aramızda sözsüz bir anlaşma varmış da ikimizde her şeyi biliyormuşuz gibi konuşurduk hep. Ben hoşlandığım ya da hayatımda olan kişileri anlatırdım ona, oda cinsiyet sormadan her zaman fikirlerini söylerdi. Ne o sorardı nede ben söylerdim ama fikirleri her zaman kıymetliydi benim için.
" işte böyle. Anlayacağın ne olduğumu şaşırdım ben Murat. Dört beş günde insan nasıl bu hale gelebilir inanılır gibi değil. Hem de soğuk nevale diye laf attığım birisi ile."
" Neden olmasın ki Umut. Aşk diye bir şey varsa bence tamda böyle bir durumdur. Beklenmedik. Beklenen ya da olması gerektiği için olan aşk sana mantıklı geliyor mu hiç. Beklemediğin anda ve beklemediğin kişiyle daha güzel değil mi. Hem senin gibi sağı solu belli olmayan biri için de çok uygun düşen bir durum olmuş bence. Hiç şaşırmadım."
" Aşk olsun en sevdiğim, hatta tek sevdiğim akrabam olarak benim için böyle düşünmen beni çok üzer." Deyip gülümseyerek murat ile biralarımızdan birer yudum aldık.
" Vallahi sende aşk olmuş darısı benim başıma artık."
" Bunun aşk olduğuna eminiz yani öyle mi"?
" Sen demedin mi kızım. Onu gördüğüm zaman kilitlenip kalıyorum kokusu burnuma geldiği zaman kalbim yerinden çıkacak gibi oluyor diye. Bir insanın asık suratını görmek için bu kadar heyecanlanıyorsan eğer âşıksındır herhalde âşık değilsen de deliliğin kesinleşmiş demektir. Yani âşık olduğunu düşünmek daha güzel. "
" öyle diyorsun hee. Olum ben daha önce aşk olmamışım demek ki lan. Hiç böyle olduğumu hatırlamıyorum. "
" E annenlerin hasretle beklediği düğün yakındır o zaman. Müjdeyi ben mi vereyim sen mi?" derken bir yandan da gülerek dalga geçiyordu. Dedim ya aslında her şeyi biliyor ama hiç dillendirmiyor diye.
" Dalga geçme Murat benim hiçbir zaman düğünüm olmayacağını sende gayet iyi biliyorsun. "
" Tamam, tamam hadi kalkalım mı artık."
" Kalkalım bakalım."
Murat ile eve geçince bir süre Murat a ayıp olmasın diye ananem ve diğerlerine katlanmak zorunda kalsam da bir süre sonra odama geçip kendi habitatıma geri döndüm. Biraz Işık'la konuştuktan sonra ertesi günün haftanın son günü olduğunu düşünüp biraz dertlendim açıkçası. 2 gün Bilgenin o asık yüzünü görmeden nasıl geçerdi bilmiyorum. Zihnimde bir haftadır kira vermeden yaşan Bilge'ye iyi geceler dileyerek yine onun gözlerini düşünerek uykuya daldım.
