Bilge ile birlikte evden çıkarken de sonrasında da gelebilecek bir takım soruları ve sorunları tahmin edebiliyordum tabii ki de ama bilin bakalım bu kimin umurunda değildi. O kadar tahmin edilebilirdiler ki benim açımdan verecekleri tepkiler, bir bir aklımda canlanmaya başlamıştı bile. Araba kullanırken dalıp gittiğimi gören Bilge hemen olaya müdahale etme gereksinimi duymuştu.
" Sevgilim ben mi kullansaydım ya. Sen dalgınsın sanki biraz "
" Ha yooo iyiyim ben güzelim. Dönerken sen kullanabilirsin ama. Daha iyi olur."
" Sen ne ile karşılaşmayı bekliyorsun da bu kadar karamsarsın Umut. Yani önemli birşey olabilir farkındayım da ne kadar ileri gidebilirler "
"Yani inşallah tahmin ettiğim şeyle karşılaşmam Bilge. Bilmiyorum ve düşünmek istemedikçe bir sürü görüntü doluyor aklıma." demem ile Bilge bir süre susmuş bende ona ayak uydurmuştum.
Bilge'ye söylemeye dilimin varmadığı şeyi kendi kendime içimden bu kadar çok tekrarlamam pek de hayra alamet değildi aslında. Kaç aydır umurumda olmayan bu kadının canının yanma ihtimali aklıma düştüğünden beri titreyen damarlarım beni hayretlere sürüklüyordu. Böyle bir şey yaşamaya gönüllü olması da ayrıca ona tekrar öfkelenmemi sağlıyordu. Aslında gerçekten de araba kullanacak halde değildim galiba. Dolan gözlerim görüşümü engellemeye başlayınca yolun kenarına çekerek arabadan indim.
" Umut noluyor.... Umut..." Bilge hiç bir şey anlamayarak heyecan ile yanıma geldiğinde ben çoktan ağlamaya başlamıştım bile. Karşıma geçip beni ağlarken görünce onunda gözleri dolmuş ve bana sıkıca sarılmıştı.
" Ben göreceğim şeyden korkuyorum galiba Bilge"
" Korkma sevgilim. Belki şimdi her şey kötü gibi görünecek. Haklı olabilirsin. Ama sonra. Sonra her şey iyi olacak. Güven bana. Şimdi anneni alıp evimize götüreceğiz. Sonra da konuşulacak ne varsa aranızda konuşacaksınız. Sakince."
" İşte bende ondan korkuyorum. Ya sakin kalmayı beceremezsem. Şimdi bile beceremiyorum. İçimde iki duygu kavga ediyor adeta Bilge. Bir tarafım öfkeli diğer tarafımda endişeli."
" Sakin ol. Bak ben buradayım. Beni görmezden gelme tamam mı" benden biraz uzaklaşarak ellerimi tutan Bilge'nin de benim ile beraber ağladığını görünce kendimi hiç engellemeden ve nerede olduğumu umursamadan dudaklarına bir öpücük bıraktım.
" Buradasın." ondan fazla uzaklaşmadan konuşurken yanaklarına koyduğum ellerimi tutarak kulağıma yaklaştı oda.
" ben hep bu mesafe kadar uzağında olucam senin. Bir nefes kadar uzağında. Ellerim hep ellerinde olacak sana güç vermek için. Sen beni uzak hissedebilirsin gösteremeyebilirim belki başkalarının yanında ama ihtiyacın olduğu her an beni bu mesafede yanında hisset sevgilim, bana tutun, ben hep senin bir nefes uzağındayım unutma. Yanında olsam da olmasam da."
" hep yanımda ol lütfen Bilge. Ben böyle bir ihtimale katlanamayabilirim." diyerek tekrardan sıkıca sarıldım ona. İşte yine yapmıştı. Kafamdaki tüm sesleri susturmuştu.
" Tabii ki yanında olucam Umut. Sen benden kurtulabileceğini mi sandın ki. Daha senden önce yaşlanıp kendimi sana baktırmayı düşünüyorum. Huysuz bir ihtiyar olup seninle didişmek gibi hayallerim var." kollarımın arasında kıkırdarken bana da bulaştırmıştı kıkırtısını. Yol kenarında ağlayan iki salaktan gülen iki salağa dönüşmüştük birden. Bilge beni tekrar kendi gerçekliğimize çekmişti. Sadece ikimizin olduğu o dünyaya geri döndürmüştü.
" huysuzluk konusunda seni geçerim kesin ve ayrıca sen beni gömersin Bilge."
" ne biçim laf be o " deyip kafama ufak bir şaplak geçirdikten sonra direksiyona yönelmişti. Yolcu koltuğuna geçtiğim sırada birden bire karşımda ve direksiyonda gördüğüm Bilge bana inanılmaz çekici gelmişti.
Ruh hastasıyım arkadaşlar evet ama ne yani olamaz mı. Oluyor işte. Bende bu geçişler sık sık oluyor. Duygu geçişlerimin hızlı olması da benim suçum olmasın artık ya. Arada hızlı bir şekilde nerede ve ne yapıyor olduğunuzu unutmak çok iyi geliyor kesinlikle sizde deneyin bence. Hem ben hiç daha önce Bilge'yi araba kullanırken görmemiştim ayrıca.
" Bilge sen daha önce benim yanımda hiç araba kullanmadın biliyorsun dimi." Bilge arabayı kendine göre hazırlarken benim ağzımın akan sularından hiç haberi yoktu tabii ki.
" evet sevgilim ama biliyorum kullanmayı sen canını sıkma."
" Yok ondan değil" diyip bana baktığı anda gözümün göz olmadığını anlamıştı. Akıllı kız.
" Yok artıkkk. Ruh hastasısın. hahahaha. salak yaaa." bu son gülüşü beni daha da bir cezbederken birden kendimi Bilge'nin boynunda bulmuştum. Ellerim de hiç farkında olmadan bacaklarına gitmişti. Ama hiç farkında değilim arkadaşlar. Tamamen refleks. Olmuyor mu ya size de.
" saçmalamaaaa. Umut saçmalama. Ruh hastası mısın? Hahahah. Neredeyiz ya bir baksana"
" Arabadayız ve bence gayet uygun. En azından açık bir yerde değiliz." gözlerine bakarak verdiğim cevaptan sonra dudaklarından başlayarak ufak ufak öpücükler ile tekrardan boynuna inmiştim.
" Tamam güldük eğlendik sevgilim. Hadi devam edelim mi yola." Ben bulunduğum yerde durup Bilge'nin sadece kokusunu solumak istediğim dakikalarda. Bilge olaya müdahale etmişti.
" Bu kadar güzel gülme diyorum sana ben ama. Sen gülüyorsun sonra ben kendimi kaybediyorum. Senin suçun."
" Tamam hayatım benim suçum. Gidelim mi artık. Tüm oyalama, geciktirme ve ciddiyetten kaçma kozların tükendiyse."
" Gidelim bakalım." niyetimi de hemen anlamasa olmazdı çakal.
Lep demeden leblebiyi anlıyor arkadaşlar bu nedir ya böyle. Ben mi çok açık veriyorum bu kız mı çok yetenekli anlayamadım ki ben.
Ya da belki de şeydir. Çok seviyordur beni. He ne dersiniz. 'Hissikablelvuku' falandır belki. Bunun da anlamını bilmiyorum gerçi yazdım ama. Sanki öyle bir şey demekmiş gibi gelirdi bana hep. İnşallah sıçıp batıran bir örnek olmamıştır. Olduysa da oldu artık ne yapayım ya. Siz doğrusunu şey ediverin.
Kafam Bilge sayesinde biraz dağılmış olsa da eninde sonunda gideceğimiz yerin sokağına gelmiştik. Bu sokak bizim evin sokağının bir arka tarafındaydı ve hemen hemen herkes beni tanırdı. Yani ha buraya girmiştim ha bizim eve fark etmezdi aslında. Annem en fazla buraya kadar gelebilmişti demek ki. Yan apartmandaki teyzeme gitmeyip bu kadını tercih ettiğine göre de sıkıntı tüm aile bireyleri ile ilgiliydi diye düşünüyordum.
Bilge arabadan inmiş beni bekliyordu. Ben ise şöyle bir balkonlara göz gezdiriyordum içeriden. Çünkü buradaki canlıların habitatı balkondu arkadaşlar. Kim geldi ve kim gitti ile ilgili liste tutarlardı. Hatta geliş ve gidiş saatleri bile kayıtlıydı bana kalırsa.
Arabadan inip Bilge'nin yanına gittim. Elinden tutarak yürümeye başladım. Balkondakiler aynıydı belki ama ben aynı kişi değildim artık. Kim ne konuşursa konuşsun kulaklarım dediklerine kapalıydı. Hayatımı onların olmayan hayatları için heba etmeyecektim. Kimseden bir şey saklamaya da kimseye bir şey kanıtlamaya da ihtiyacım yoktu. Ben sadece normalim ne ise onu yapıyordum.
Tam annemin olduğu apartmandan içeri girerken balkondaki teyzem ile göz göze gelmiştik. Kendisi benden her zamanki gibi tiksindiği için yine diyalog kuramamıştı tabii ki. Neyse ki kuramamıştık desem daha doğru olurdu aslında. Kuracağımız diyalogdan pek hayır gelmezdi zaten. Şimdiye kadarkilerden gelmediği gibi.
