54

2K 134 18
                                    




Keyifli Okumalar...


Hayata meydan okumamın üzerinde sadece bir saat bile geçmeden bütün yaptıklarından pişman olmak ne çeşit bir ruh hastalığı ise bende o çeşit bir ruh hastasıydım işte.

Bilge'nin istediği şeyi yapabilmemin, yani onu rahat bırakabilmenin tek yolunun bu olduğunu düşünmem kimilerine biraz 'ergen' ce gelebilir fakat düşünmeden hareket eden - yada az düşünerek diyelim de şimdi mankafa durumuna da düşmeyelim burada- bireylerin beni anlayışla karşılayacağını düşünerek içimi bir nebze de olsa rahatlatıyorum.

Haklı mıyım?

Kesinlikle değilim.

O eve gitmem gerekir miydi?

Kesinlikle gerekirdi.

Ne olursa olsun Bilge'ye o evde yalnız bir gece geçirtiyor olmak bana pek iyi hissettirmedi sanırım. Hele suçlunun olmadığı böyle bir tartışmada.

Halt ettim.

Kınamayın hemen. Herkesin halt ettiği durumlar olmuştur. Yalnız değilimdir. Hadi beni teselli edin ya. Değilsin falan diyip sırtımı pıt pıtlayın falan. Olmaz mı. Yazıktır bu karanlıkta yolunu bulmaya çalışan garibana da be kardeşlerim.

Ama sanırım Işık'ın dediği gibi benim olayları kendi tarafımdan dramatikleştirerek, büyük büyük tepkiler verme konusunda biraz törpülenmeye ihtiyacım var.

Yani aslında hayat sanki demiş ki 'senin törpülenmeye ihtiyacın var al da sana Bilge'.

Sağ olsun Bilge bu törpüleme işini hakkı ile yapıyor. Kemiklerime kadar törpülüyor beni yeri geldiğinde. Yapsın bakalım. Bittiğinde umarım 'bu ne ya böyle, olmadı bu' diyerek hurdaya atılmam.

Bakın işte görüyor musunuz. Yine kendimden bir şey olmayacağına inanarak bitirdim cümlemi. Bir süredir düşündüğüm şeylerden biri de bu mesela.

Mutlu bir anın yada mutlu bir hayatın tadını çıkarmayı bilmediğimi düşünüyorum.Mutluluk bana o kadar öylesine ve yanlışlıkla verilmiş ve zaten çok kısa süre sonra bu yanlışlık fark edilip benden geri alınacakmış bir şeymiş gibi ki tam olarak mutlu bir anın tadının ne kadar sürebildiğinden de pek emin değilim.

İçimde hep bu güzel anların benden kısa bir süre sonra alınacağı endişesini yaşıyorum . Resmen iyi hissetmekten korktuğum zamanlarım oluyor. Mutlu bir anı yada bir hayatı hak etmediğimi düşünürken yada bunu hissederken buluyorum kendimi sık sık. Ve bu çok normal bir his gibi.

Bunu hissetmeye alışmış olmakla da lanetlenmiş gibiyim. Bunu kabullenmiş olmak beni bazen sinirlendiriyor da ayrıca. Sanki bu olması gereken bir şeymiş gibi, sanki hayat ben mutluyken ' sen bir dur bakalım artık aaa yeter bu kadar in hadi arkadaşın binecek' diyecekmiş ve bende ona sürekli 'eyvallah'diyecekmişim gibi. Başka ne bekliyordun ki tabiki de böyle olacaktı deyip onaylarmış gibi.

Sizce neden mutlu bir anı sürdürmeyi başaramıyorum. Neden sürekli bunun hakkım olmadığını düşünerek kendimi o anların içinde bile mutsuz etmeyi başarabiliyorum.

Halbuki hayatta ve akışta olduğumu hissettiren bir çok an yaşıyorum. Bayıldığım ve hayatımda olduğu için nereye edilecekse oralara bir yerlere sürekli teşekkür ettiğim bir sevgilim var. Onunda beni sevdiğinden - hala nasıl yaptığını anlamasam da- emin olduğum. İkimizin olan bir evimiz var içinde sadece biz ne istersek onu yapabildiğimiz.

Hayattan keyif aldığım bir çok an yaşıyorum, uzun ve kalabalık sofralarda kahkahalar atıyorum. Büyüyorum, yeni şeyler öğreniyorum, yeni insanlar tanıyorum. Bir çift göz var mesela bana baktığı zaman aldığım nefesi bile bir başka veriyorum. Hayatta olduğumu hissettiğim çok fazla an yaşıyorum. Çok fazla 'Mutlu' an.

BeklenmedikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin