73

904 64 1
                                    

Biraz kalbim kırılmıştı sanırım. Ama neyin hassasiyetini yaşadığımı da çözemiyordum bir taraftan. Bilge'ye kızmıştım evet de hangi dediğine daha çok kızmıştım. Ya da hangimiz diğerine daha çok kızmıştı. Beraber gidemeyeceğimizi öğrenen Bilge mi bana. Bilge'nin beni arkasında bırakıp gitme ihtimalini düşünen ben mi Bilge'ye.

Bilge'nin annesini tanımak isteyeceğine neredeyse kesin gözü ile bakabilirdik sanırım. Çünkü Bilge kendini göstermeye çalıştığının aksine çok duygusal ve hassas bir kadındı. Fazlası ile empati yeteneğine sahip olması da benim onda bayıldığım ama hayatta çokça da zorlandığını bildiğim özelliklerinden biriydi. Hep başkalarının yerine düşünürken yakalıyorum onu. Benim, annesinin, babasının, arkadaşlarının. Bunları belli etmemeye çalışsa da ben onun bir bakışından yakalıyordum.  

Şimdi de bu yeni anne mevzusunda kendi kendini darlayıp bezdirdiğini gözünün içinde görüyorum. Kendini düşünme sırası hiçbir zaman öncelikli olmayan sevgilimi düşünecek bir tek ben kalıyorum geriye haliyle.

Benim tarafımdan bakarsanız da Bilge'ye tanıyacağı yeni annesinin bir şey katmayacağını, aksine hayatına bir ton karışıklık ortaya çıkaracağını düşünüyorum elimde olmadan. Çünkü zaten eğer kızının hayatını düşünüyorsan bu zaman da ortaya da çıkmazsın yani arkadaş. Otuz yıldır nasıl yaşadıysan öyle de yaşamaya devam edersin. Bir telefonla genç bir kadının hayatını talan etmeye teşebbüs etmek bencillik değil baya baya düşüncesizliktir. Ve hiçbir anne bu kadar düşüncesiz olmamalıdır. Hatta hiçbir insan. Otuz sene önce yenemediğin korkaklığı bir telefonla yeneceğini sanmak da aptallıktır. Kendi hayatından bir gram taviz vermeyerek tüm yükü gencecik bir kadına atarak annelik nasıl yapılabilir bilmiyorum.

Bu, sözde sevdiğin kişiye yaptığını iddia ettiğin ama kendi vicdanını rahatlatmaktan öteye gidemeye bir hareket bana sorarsanız. Nasıl benim annem sözde bana sahip çıkabilmek için el alem ne der baskısı ile bana diğerlerinin  istediği gibi davranıp kendi vicdanını rahatlatıyorsa. Bu yeni anne de kendi vicdanının derdinde belki de.

Bilge'nin yanından bir hışımla güya uyumaya gelmiştim ve yatağa da yatmıştım yatmasına ama düşüncesiz ve bencil insanların yaptıklarını düşünerek ufak bir stres topuna dönüşmüştüm. Kendimi nasıl sakinleştireceğimi bilemezken beni sakinleştirebilecek tek insan kapıdan girerek yanıma yaklaştı. Kokusu bana ulaştığı an zaten başka da bir şey yapmasına gerek yoktu. Eğilerek saçlarımdan öptü. Sonra ise ışığı kapatarak yanıma uzandı. Yüzümü ellerinin arasına aldı ve

"özür dilerim" dedi "kırdım seni"

Bilge'nin hatalarını telefi etmeye çalışma hızı ve şekli beni kendine hayran bırakıyordu. Biraz önce kızgındım kendisine kabul ediyorum. Ama insan ona böyle içtenlikle bakan gözler karşısında eriyerek yok olmaktan başka ne isterdi ki.

Gerçi benim yok olmam için Bilge'nin gözlerine de ihtiyacım yoktu aslında. Çünkü bu içimde Bilge'ye karşı olan şey her ne ise zaman zaman beni bile korkutuyordu. Ben kendimi yok sayacak kadar çok seviyordum Bilge'yi. Sanki sevmediğim ve beni sevmeyen diğer tüm insanların acısını ondan çıkarırcasına seviyordum. Kendisi benim bu hayatta, hatta varsa ve mümkünse diğer hayatta da yanında olmak istediğim tek kişiydi. 

Onun beni ne kadar sevdiği benim hiçbir zaman gündemim olmadı. Herkes kendi sevgisinden sorumludur bu hayatta aslına bakarsanız. Karşınızdakinin sizi ne kadar sevdiğinin bir yer den sonra hiçbir önemi kalmıyormuş arkadaşlar haberiniz olsun. Sevdiğin kadar sevilirsin klişelerine girmiyorum asla. Diyorum ki sevdiğin kadar sevilmiyorsan ne olacak. Onu sevmeyi bırakabilecek misin? Azalır mı içinizde. Azaltabilir misiniz?

Azaltamazsınız. Gücünüz yetmez. Atı alan Üsküdar'ı geçmiştir. Ve size de geçmiş olsundur.

Yani Bilge beni sevmese de ben Bilge'yi severdim sevgili arkadaşlar. Çünkü maalesef ben hayatın cömert davrandığı insanlardan olamadım. Bu yüzden hiçbir zaman mükemmel bir hayatım olmayacak belki de. Hayat belki de bana sadece Bilge'yi karşıma çıkardığı zaman cömert davrandı ve bunu o beni sevmiyor ya da hayatında istemiyor diye çar çur edemem. Varsın o benimle olmasın. Ben onu yaşamaya tabii ki de devam ederim. Evet, evet bu bildiğiniz zır delilik. Çok da şey yapmayın yani. Tavsiye etmiyorum. Tavsiye ile olsaydı zaten. ooooo.

Bilge ile bir süre birbirimizin yüzüne bakarak öylece uzanmıştık. Ezberimde olan her zerresini bir kez daha kazımıştım aklıma. Ona olan kızgınlığımı da o bencil annesini de diğer tüm herkesi de unutmuştum tabi bu sayede. Aklımda sadece Bilge'nin gözlerindeki yıldızların içimi aydınlattığı fikri dolaşıyordu.

Sonra Bilge'yi yakınıma çekerek sarmaladım onu. Çünkü fark ettim ki içeride bir yerlerde sarmalanmak isteyen küçük bir kız çocuğu var ve pek de ne yapacağını bilmiyor. İşte o an karar verdim ki bu konuda Bilge'yi daha çok kararsızlığa düşürecek bir etmen olmamalıydım. Sonunda hoşlanmayacağım bir karar alsa bile bana düşen sadece onun yanında olmaktı. Önünde değil. Engel değil. Ardında kalan olmamak için tam yanında sıkıca elini tutmalıydım.

" Hadi bavullarımızı hazırlayalım. Yarın tatile gidiyoruz." kendimi Bilge'den biraz uzaklaştırarak ve yüzüne bakarak ettiğim laf ile Bilge'de bi on saniye yüzüme bakakalmıştı.

" Ne" Bilge dirseğinin üzerinde telaşla doğrulmuştu.

" Ne demek ne. Halledemeyeceğimi düşünmüyordun herhalde Bilge."

" Yani düşünmüyordum da tabi. İyi ki yolda söylemedin ya Umut. Bekleseydin biraz daha acele etmeseydin söylemek de."

" Aslında aklıma geldi. Valizleri de hazırlayıp. Sana sadece 'hadi' diyecektim. Ama vaktim olmadı."

" inanılmaz bir insansın. Gerçekten. Tek kelimeyle inanılmaz bir insansın."

" Biliyorum ve seni inanılmaz seviyorum" diyip yanağından bir öpücük alarak hemen yerimden kalktım. " hadi valiz hazırlayalım. Bayılırım biliyor musun? Ya da ben hazırlayayım sen gelince boşaltırsın. "

" Sen..." yavaş yavaş yerinden kalkarak yanıma gelmeye başlamıştı. Anasını satayım yine ne dedim ki ya bu bana böyle pis pis bakıyor şimdi. Fırça geliyorum diyordu şu an bana. Ramak kalmıştı. Güvenlikkk... Nerede güvenlik. Alooo kurtarsanız ya beni

" Senn uyanık mısın acaba. Valiz hazırlama gibi basit bir işi kendine seçip valiz boşaltmayı bana iteliyorsun. Bu dolandırıcılıktır ve sen zaten bir dolandırıcısın" deyip gülümseyerek beni gıdıklamaya başlamasaydı eğer 112 yi aramama üç saniye falan kalmıştı. Neyse ki şakaymış. Ve yine neyse ki ben Bilge'nin elleri arasında korkudan bayılmak yerine kolları arasında gülmekten bayılıyorum. Sizce de muhteşem bir ilk tatil öncesi anısı değil mi.

BeklenmedikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin