İnsan, gelecek ve geçmiş arasında yaşarken şimdiyi; geçmişi ayaklarına, geleceği ellerine asılır. Gerilir kalır insan bir zamanda...
Halime hızla koşan kocasına bakarken, Nazenin heyecanla Selim'in peşinden gitmeye başlamıştı. Hafsa, içinde büyük bir heyecanla Halime'ye döndü.
" Halime,"
" Efendim"
" Teşekkür ederim."
Demişti gülümseyerek. Halime de ona gülümsemişti, ta ki gözleri Hafsa'nın arkasındaki gözlerle karşılaşana dek... Beyni hızla bir yoklama alıp, istediği cevabı buluncada sonunda bir isim dökülmüştü dudaklarından,
" Sebastien..."Korkuyla başını sevdiklerine çevirmişti. Hafsa ondaki değişikliği fark edince,
" Halime? İyi misin? Halime?"
Sorduğu sorular havada kalınca kolunu tuttu. Halime ona dönünce,
" Ben... Ben. Bir lavaboya gitmem gerek."
Demiş kolunu çekip hızla yürümeye başlamıştı. Bir yanı deli gibi korkarken diğer yanı deli bir öfkeyle patlamak üzereydi. Ona doğru gidiyordu, Sebastien'e. İnsanların arasından geçip alandan çıktı. Alandan çıkmasıyla arkasından iki adam gelmişti. Halime durup onlara bakmadan Sebastien'in yanına gitti. O sinirle bakarken Sebastien tebessümle ona baktı,
" Madam..."
demiş saygıyla eğilmişti. Halime içindeki öfke ve korkunun yerini şaşkınlıkla örterken,
" Ne işin var burada? Neden geldin?"
" Madam, size telefonda da söylemiştim. Fatih bey, size bir emanet bıraktı."
" Sizden hiçbir şey istemiyorum. Ne emanet ne de başka bir şey!"" Mme Halime, vous êtes en colère contre M. Fatih. Je te comprends. Mais il y a des choses que vous devez savoir."
(Halime hanım, Fatih beye sinirlisiniz. sizi Anlıyorum. Ama bilmeniz gerekenler var.)"Je ne veux pas savoir!" (Bilmek istemiyorum!)
" Il y a des faits sur votre famille que vous ne connaissez pas."
( Ailenizle ilgili bilmediğiniz gerçekler var.)" Je n'ai pas besoin des mensonges de Fatih.
(Fatih beyin yalanlarına ihtiyacım yok.)" Pas de mensonge cette fois. Fatih Bey vous dira tous les faits. S'il vous plaît, venez avec nous."
(Bu sefer yalan yok. Size bütün gerçekleri Fatih bey anlatacak. Lütfen bizimle gelin.)Demesiyle Halime ne diyeceğini şaşırmıştı. Sebastien aylar önce ölen abisinin yaşadığını söylüyordu. Bu olabilir miydi?
" O öldü."
" Size her şeyi anlatacağım. Bundan sonra sizin emrinizdeyim."
Demesiyle kalakalmıştı. Aklı almıyordu. Hayat neden sürekli geçmişini önüne çıkartıyordu. Neden bırakmıyordu peşini...? Bir hayalet gibi musallat olmuştu ona.
" O ölmüştü...?"
" Evet hanımefendi. Ama size söylenen şekilde değil. Abiniz yeni vefat etti. Sizi de bize emanet etti. Bundan sonra sizin emrinizdeyiz."
" Bir dakika! Lütfen ama lütfen. Daha yavaş anlatır mısın? Aklım almıyor. Bana öldü dediler! Hatta Necati denen pislik peşindem geldi! O söyledi!"
" O buraya mı geldi! Hanımefendi size bir şey yapmadı ya...? Ama merak etmeyin bundan sonra kimse size izinsiz yaklaşamayacak."
" Siz yaklaşmayın yeter."
" Halime! Çekilin lan! Çekil! Siz kimsiniz ulan!"Alanda Halime'yi göremeyen Hâlim, Sinan'ı Sadık'a bırakıp onu aramaya başlamıştı. Alanın dışına çıkınca etrafındaki adamları görmesiyle de sinirle adamların üzerine yürümüştü.
" Hâlim!"
" Gebertirim ulan sizi!"
Deyip birine yumruk atınca, adam tam karşılık verecekti ki Halime,
" Durun!"
demesiyle anında durup geri çekilmişlerdi. Sebastien onun arkasından ayrılmadan,
" Hanımefendi, beyefendi eşiniz Hâlim mi?"
" Evet. Söyle uzak dursunlar ondan."
" Aaa! Özür dileriz. Size zarar verecek sandık."
Demiş adamlara çekilmeleri için işaret vermişti. Hâlim hızla Halime'nin yanına gelip,
" Halime ne oluyor burada? Bu adamlar kim?"
"Bunlar-"
" Müsadenizle hanımefendi, kendimi tanıtayım. Ben Halime hanımefendinin sadık hizmetkarı Sebastien."
" Ne hizmetkarı? Ne oluyor burada? Bana şu işi düzgünce anlat."
" Bunlar... yani... Fatih abimin sağ kolu Sebastien. Abimin adamlarındandı. Yaptığı işleri onun üzerinden yürütüyordu. Kumarhane, yasak içki satışı-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yorgun Savaşçı
SpiritualYorgundu... Uzun bir yoldan gelmişti... En değerlisiyle birlikte kendini de bırakıp gelmişti Halime. Gelmişti, bin parça bir halde. Gelmişti, Hâlim'e...