39,🍂

486 47 11
                                    

Sinan sessizliğinin içine korkuyu da alıp odasına çekilmişti. Nur hanım, Halime'ye üzüldüğünü düşünüp onunla uyumak için ısrar etsede izin vermemişti. Kendi içinde halası ve babası arasında kalırken bitmek bilmeyen 'ben babamı özledim.' cümlesi onu ele geçiriyordu. Ne bilsindi ki Fazlı baba olmak için değildi.

Hâlim, olduğu yerde hareketsizce sabah namazına kadar beklemiş sonra da kalkıp namazı kılıp odadan çıkmıştı. Gözüne uyku girmeyen Halime onun çıkmasıyla gözyaşlarını iyice salmıştı. Beyninin içindeki yabancı ses durmadan onu çağırırken; Sinan'a verdiği sözü düşündükçe boğuluyordu. Ama olan yine Hâlim'e olmuştu. Aralarının açılmasını istemezken bu raddeye gelmiş olmak canını sıkmıştı. Yerinden kalkıp banyoya gitti. Abdestini aldıktan sonra namazını kılıp, kazaya bıraktıklarını da kıldıktan sonra seccade de oturdu.


"Ben hüznümü, kederimi ancak Allah'a şikayet ederim."
Yusuf suresi/86. Ayet*

Aklına gelen ayetle bükülen boynunu düzeltti, yüzünde tebessüm oluşurken,
" Allah'ım biliyorum ben çömez bir kulum. Çoğu zaman sınıfta da kaldım. Ama ben Hâlim'i çok seviyorum. İstiyorum ki hep mutlu olsun ama Sinan'ı da mutsuz görmek istemiyorum. Benden istediğini yapmam için bana güç ver. Zalimin karşısında dik durmam için bana güç ver. Aklıma dolan, beni esir alan geçmişimden kurtar. Bana salim bir akıl ver. Normal bir insan olayım. Lütfen. Amin."

Ellerini yüzüne sürüp kalktı. Seccadeyi yerine koyduktan sonra odadan çıktı. Mutfağa gidip Hâlim'e bakındı ama göremedi. Oradan çıkıp büyük salona geçti. Orada da olmayınca üst kattaki odalara bakındı. Hâlim yoktu. Gitmiş olduğunu düşünüp yüzü asılırken Sinan'ın odasına girdi. Kapıyı örtüp yatağa bakınca Sinan'ın yanında uyuyan Hâlim'i görmesiyle tebessüm edip,
" Burdasın."
Dedi. Yavaşça gidip yatağın diğer tarafına oturdu. Hâlim sıkı sıkıya Sinan'a sarılmıştı. Sinan da ona. Uyanınca buna çok sevinir mi bilemedi ama,
" Siz ikiniz. Siz iki adam. Sizin için her şeyi yaparım."
Deyip yanlarına uzandı. Onun uzanmasıyla Hâlim kolunu çekiyordu ki hızla kolunu tutup,
" Lütfen. Özür dilerim."
Demesiyle Hâlim gözünü açıp ona baktı. Uyumuyordu sadece gözlerini kapatıyordu. Kolunu yavaşça çekip,
" Babam çağırdı. İşlerim var. Evden çıkma. Geç gelirim."
Demiş hızla kalkıp odadan çıkmıştı. Yatak odasından eşyalarını aldıktan sonra evden çıkıp arabasına atlamıştı. Cevdet'in numarasını çevirip,
" Ben evden çıktım. Kapıdan ayrılma. Ne kimse girsin ne de çıksın."
" tamam geldim ben."
Telefonunu cebine koyarken aklındaki soru işaretleri için uzaklaşmak nefes almak istiyordu. Halime onun çevresinde olduğundan düşünemiyordu. Düşünmek ve sağlam adımlar atmak için kaçıyordu.

🍂

   Hâlim o gün evden erkenden çıkmış babasına da nikaha gelmeyeceklerini söylemişti. Abisine de mesaj atınca Selim anlayışla karşılamıştı onu. Şimdi ise Selim, Yusuf ağanın konağında önce yüzüklerin takılmasını sonra da imamın gelip nikahlarını kıymasını bekliyordu. Beklerken kalbi öylesine hızlı çarpıyordu ki nefes nefese kalmış gibi hissediyordu. Her zaman üstüne giydiği sakinliği onu terk etmek üzereydi ki Nazenin odaya girince rahatladığını hissedip sakinleşmeye başladı.

    O sakinleşmişti ama Nazenin elinin ayağına dolandığını hissederken, her zaman yürüdüğü odanın tabanına kimin çakıl taşları döktüğünü düşünüyordu. Zira yürüyememesini başka bir şeye bağlayamıyordu. Seslice yutkunup babasının yanına geçti. Nefesini tutup bakışlarını halıya sabitlerken Selim de aynı haldeydi. Her zaman kardeşinin sevdalı halleriyle dalga geçen adam şimdi onu çok iyi anlıyordu. Kalbi parmak uçlarında atarken Yusuf ağa söze girdi,
" Ben bugüne kadar çok kişinin evlenmesine vesile oldum. Çok nikahta bulundum ama hiçbirinde bu kadar zorlanmadım. Meğer ne zormuş kız vermek. Bana kalsa vermem."
Demesiyle herkes birden ona baktı şaşkınlıkla. Sonra söze devam edip,
" Ama evladımın da mutlu olmasını görmek isterim. O yüzden Selim evladım! Eğer kızımın gözünde yaş görürsem aha baban seni elimden alamaz!"
Demişti ki Selman ağa,
" Senden önce ben keserim cezasını!"
Deyince gülmüşlerdi. Selman ağa gülüşmelerin ardından söze girmiş,
"Gelinim,Nazenin. Halime  benim ilk göz ağrım. Kardeşimin emaneti. Onunla iki kızım olmuştu. Şimdi sende gelince de üç kızım oldu. Elhamdulillah Allah bana altın kalpli gelinler ve kızlar verdi."
Demiş Hafsa ve Didar'a bakmış sonra da yalancı bir sinirle,
" Birde oğlanlar var ki Yusuf görmem lazım. Hepsi birbirinden beter. Ama merak etme gelinlerim hepsini dize getirir."
Yusuf ağa,
" Valla Selim oğlum, Nazenin'in kafası atınca eline merdaneyi alır sonra demedi deme. Kendine bir koruma tut."
Demişti. Selim tebessüm etmekle yetinirken göz göze geldiği Nazenin başını tekrar indirirken, odaya giren Sadık ve Abdullah'la herkes kapıya döndü. İtişe kakışa kapıdan giren ikili,
" Yav kardeşim ben imamım. İmam. Ben olmazsam nikah kıyılmaz."
" Bende şahidim. Ben olmazsam da nikah olmaz."
Selman ağa,
" Yav siz yine mi geç kaldınız? Sadık oğlum kendi nikahına da geç kalmazsın, inşallah."
Demişti ki Sadık susup kalmıştı. Memduh kalakalan Sadık'ın kolundan tutup köşeye çekerken Abdullah da selam verip özrünü dile getirip nikah için hazırlanmalarını söylemişti.

Yorgun SavaşçıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin