"Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun..."
Selman ağa, başını eğmiş kendisine çevrilen gözlere bir açıklama yapmak için kendini hazır hissetmeyi bekliyordu. Sadık'ın hastalığını açıklamak onun için zordu çünkü konuştukları doktorlar bunun mümkün olmadığını söylemişlerdi. İlaçla yavaşlatılır fakat uygun nakil olmazsa çaresi yok.
" Selman amca, iyi misiniz?"
dedi Halime. Sıkıntılı hali ve alnında biriken terlerle baktı ona ardından başını yere çevirdi tekrar,
" Şimdi. Sadık. Bir süredir hastaymış. İlaçlarla tedavi oluyormuş fakat bu hastalığın tedavisi yok. Yani var ama... İşte..."
Demesiyle herkes derin bir sıkıntıyla başlarını eğdi. Fevziye hanım, Nur hanım, Selim, Halim, Halime, Memduh, Didar, Nazenin ve Hafsa. Hafsa hiçbir şey hissetmiyor öylece gözlerini yere dikmişti. Alnının tam ortasında bir ağrı vardı. Bu ağrı gözlerine ve midesine vuruyordu. Ellerini dizlerine dayamıştı.
" İlaçlarla yavaşlatılıyor elbette ama kök hücre nakli gerekiyor. Bunun için nakil lazım. O da herkesin olmuyor. Yine denenir dedi doktor. Ama kardeşi olsaymış... Ah Sadık'ım. Yetimimin başına böyle bir şey geleceğini kim düşünürdü..."
Dediğinde Hafsa kendini tutamamış ağlamaya başlamıştı. Hıçkırıkları artarken salondan hızla çıkıp odasına geçti. Yatağının yanına çöküp yüzünü yatağına gömdü. Ağlamasını durduramıyordu. Kalbinde bir bıçak vardı, göğsünü deştikçe deşiyordu. Nefes almaya çalışırken elini göğsüne koyup sakinleşmeye çalıştı. Başında şefkatle dolaşan bir el hissedince başını kaldırdı.
" Ağla güzelim. Eğer iyi hissedeceksen ağla ama bu son olsun. Tamam mı abim."
Demişti Selim şefkatle ona bakarken. Hafsa abisinin cümlesiyle boynuna sarıldı. Gözyaşları omzuna akarken Selim kardeşinin sırtını sıvazlıyor,
" Geçecek. Hafsa. Her şey geçecek. Şimdi ağla. Rahatlat içini."
" Özür dilerim abi. Duramıyorum."
" Dileme güzelim."
Dedi ve yanına bağdaş kurdu. Mavi gözleriyle insanın içini rahatlatan duruşuyla,
" Abim. Sana bir şey soracağım ama bana karşı dürüst olacaksın. Sadık'ı seviyor musun?"
Demesiyle birden dondu Hafsa. Elleriyle yavaşça sildi gözlerini. Başını eğdi, ne diyecekti?
" Abim. Çekinme, söyle. Seviyor musun sevmiyor musun?"
" Ne diyeyim ki abi. O ölmüyor ben ölüyorum."
Demesiyle hafifçe tebessüm etti Selim. Hafsa'nın elini tutup ellerinin arasına aldı.
" Biliyorum. Biliyorum güzelim. Sana birde teklifim var. Sadık ile evlenmek ister misin?"
" Ne?!"
" Dur sakin ol. Hatırlıyor musun hani intihar etmiştim. Bütün bir hayatımı kaybettiğimi sandığım bir aşka gömmüştüm. Fakat ben asıl aşkımın önünde duruyormuşum. Nazenin'i görünce anladım ki hayat geç kalmaya müsait değil. Ne olursa olsun. Ne olursa olsun insan sevdimi bırakmamalı. Çünkü zaman sevgiyi yaşama zamanı. Pişmanlıklarla dolu geçen bir hayatın olmasın... Keşkelere kurban etme kendini, benim gibi. Keşke daha erken farkına varsaydım. Keşke daha erken görseydim! Keşke daha çok zaman geçirseyd-"
" Evet!"
Demesiyle Selim durdu. Gülümsedi.
" Evet, isterim. Ama nasıl olacak?"
" Orası bende. Bu aramızda kalsın. Umudunu yitirme tamam mı güzelim. Ağladın ve o sondu. Söz verdin."
Demiş Hafsa'nın alnından öpüp kalkmıştı. Odadan çıkıp kapıda kendisini bekleyen Nazenin'i görünce yanına gitti.
" Nazenin?"
Demesiyle sesini duyan Nazenin ona dönmüş sonrada hızla sarılmıştı. Başını göğsüne yaslayıp,
" Sana bir şey olmasın Selim. Çatılarda da gezmem. Tepelerden aşağı da salmam kendimi. Söz."
" Ben hep seni seveceğim Nazenin. Bana bir şey olsa da olmasa da. Burada olsam da olmasam da... hep seveceğim seni."
" Ne biçim konuşuyorsun? Atarım aşağı bak."
" E hani bana bir şey olmasındı?"
" O böyle konuşmadan önceydi. Canımı sıkıyorsun. Ne demek burada olmasan? Sen burada yoksan ben neredeyim o zaman? Hani benim yerim yanındı? Sen nereye ben oraya."
" Ben nereye sen oraya."
" Şöyle yola gel."
Demiş tekrar sarılmıştı. Selim onun sırtını sıvazlarken başını gökyüzüne çevirmişti,
" Nazenin,"
" Hım?"
" Ben galiba sana benzemeye başladım. Beni çok çabuk etkin altına aldın. Bu kadar hızlı ruhuma işlemen..."
" Sana bir şey diyeceğim. Ama nasıl demeliyim bilmiyorum."
" Dinliyorum."
" Selim. Bunu yolda konuşalım mı?"
Deyince evdekilerden müsade isteyip ayrılmışlardı. Onlar gidince Halim de müsade isteyip kalktı. Nur hanım ve Halim kapıya doğru giderken,
" Ben bir Hafsa'ya da uğrayacağım. Siz gidin hemen geleceğim."
" Tamam."
Demiş merdivenlere yönelmişti Halim. İsyan edecek karşı çıkacak hali yoktu. Ruhu daralıyordu. Nur hanım ardından onu takip ederken halini gördükçe üzülüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yorgun Savaşçı
SpiritualYorgundu... Uzun bir yoldan gelmişti... En değerlisiyle birlikte kendini de bırakıp gelmişti Halime. Gelmişti, bin parça bir halde. Gelmişti, Hâlim'e...