17,🍂

645 60 12
                                    

Arabasını tamire bırakan Selim otobüsten inmiş ağır ağır yürüyordu. Çevresindeki insanlara bakmadan selam verenin selamını alıp, sağ elini kalbini üstüne koyup başıyla selam veriyordu. Selam, kalbedir.

Çarşıdan geçerken havaların ısınması onu keyiflendirmişti. Ailesiyle yaptığı çay muhabbetleri aklına gelince içi ısınmıştı. Ne kadar muhabbete katılmasa da içlerinde olmayı seviyordu. Bu düşünceyle yürürken çocuk seslerinin gür çıktığı bir sokağa girmişti. Etrafına bakmadan köşeden yürümeye devam etti. Bir sonraki sokağın sessiz ve ıssız olduğunu düşünüp oraya saptı.

Yavuz, babasının evde olmamasının fırsatını bulup kapıdaki adamların yemek yediği vakit kapıdan sıyrılıp çıkmıştı. Heyecanla koşar adım giderken gözlüklerinin düşmemesi için kayan gözlüklerini düzeltiyordu. Bu gün o gündü. Çocuklara verdiği sözü tutacaktı, sileceklerini almıştı. Ceplerini kontrol edip, feracesinin kenarını tutup hızla yürüdü. Dar ve yıkıntılı sokağa dönünce köşede onu bekleyen çocukları görüp,
" Baran!"
Dedi. İçlerindeki en delisi sesi duymasıyla ayağa kalktı. Ona bakarak parmağını uzattı,
" Yavuzzzz! Yavuz! Geldi dedim size!"
Dedi ve uzattığı kolunu akan burnuna sürdü hızla. Aynı anda ayağa kalktılar, koşarak yanına giderken Yavuz cebinden çıkardığı su balonlarını onlara gösterdi. Fikir birliğiyle balonları paylaşıp çeşme de doldurmaya karar verdiler. Doldurdukları balonları birer ikişer aldıktan sonra mevzilenmek için sakin bir sokak buldular. Herkes görev yerini alırken karşılıklı oluşturdukları mevzilerin arkasına gizlenmişlerdi. Çöktükleri yerde ellerinde balonlarla gözlerinin içine bakan dört çocuğa,
" Adınız nedir Yavuz'un askerleri?"
" Baran!"
" Bora'n!"
" Poyraz!"
" Payiz!"
Sırayla söylenen isimlerden oldukça memnun olan Yavuz,
" Sert bir çarpışma olacak. Hazır olun!"
Dedi ve ayağa kalkıp elindeki balonları havaya kaldırırken,
" Hucüüüüm!"
Dediği anda iki mevzi aynı anda yerlerinden çıkıp ellerindeki su balonlarını fırlatmaya başladılar. Deli gibi bağıran çocuklar ellerindeki balonları bitirip diğerlerine uzanacakları sıra Yavuz savaşın ortasında kalan kişiyi görmesiyle,
" Kaçın! Kaçın! Düşman savaş alanına girdi kaçın!"
Dedi ve elindeki balonları Selim'e fırlatırken dağıldılar.

Selim ardı ardına yüzüne inen su balonlarından sonra arkasını dönüp koşan kızın arkasından gitti. Yavuz feracesinin eteklerini tutup nefes nefese koşarken ardına baktı. Arkasından koşarak ona yetişmeye çalışan düşman askerini görünce daha bir hızlandı. Selim,
" Dur dedim sana! Kocaman kadın! Ne işin var çocukların içinde!"
" sizi hiç ilgilendirmez! Gelmeyin! İmdatt!"
" İmdat mı?! Dur! Dur dedim sana!"
Demişti ama kaçma alanında uzman olan Yavuz pes etmeden sokakları geçerken Selim yorulup peşini bırakmıştı. Sinirle arkasından baktığı kız gözden kaybolunca,
" Birde imdat diyor!? Ulan ıslanan benim?! Tövbe Estağfirullah! Al şimdi valideye nasıl hesap vereceğim?! Af!"
Demiş sinirle gerisin geri döndüğü yolu kendi kendine konuşarak geçirmişti. Üstündeki ıslak kıyafetlerle yürürken aniden gülmeye başlamıştı. Sinirle karışık gülmesini bastırıp hızla eve doğru yürümeye başladı.

🍂

Yusuf ağa burun kemerini sinirle sıkarken karşısında sessizce ağlayan kızına,
" Tamam ağlama. Ama 1 hafta evden başını çıkartmayacaksın."
Yavuz burnunu çekip içli içli ağlarken feracesinin kolunu burnuna sürecekken babasıyla göz göze gelince Yusuf ağa kocaman açmıştı gözlerini. Yavaşça kolunu indirip cebinden peçetesini çıkartıp akan burnunu sildi.
" el alemin çocuğuyla oynaya oynaya iyice çocuklaştın. Biz senden torun bekliyoruz sen çocuklarla oyun oynuyorsun?! Sen kaç yaşındasın kızım?!"
" 25."
" o zaman 25 yaşında gibi davran."
" Tamam bırak arkadaş edineyim."
" Yok arkadaş sana gidip 5 yaşındaki bebeyle oynuyorsun. Artık evleneceksin. Bitti!"
Deyince Yavuz daha sık ve sesli ağlamaya başlamıştı. Arkasını dönüp giderken Yusuf ağa,
" Bu sana son uyarımdı, bir dahaki görücünle evleneceksin. Görüşme olmadan."
Demesiyle Yavuz adımlarını durdurmuştu. Sonra sinirle ayağını yere vurup babasına döndü. Kolunu burnuna sürüp,
" O zaman bende sana savaş açıyorum baba. Eğer görüşme olmadan evlenirsem Allah şahit sakat bırakırım geleni!"
Demiş ve hızla arkasına dönüp gitmişti. Babasının arkasından gelip gelmediğini kontrol edip odasına girdi. Kapısını kilitleyip odasında gözünü gezdirdi, her yer kitap. Derin bir nefes alıp seccadesini serdi, ellerini açıp dua etmeye başladı. Kalbini bilen Rabbine sığındı, içindeki deliyi adam etmesi için yalvardı. Gözlüklerini çıkartıp ıslak gözlerini sildi. Sonra geri taktı, geçen sefer ki gibi gözlüğü nereye koyduğunu unutup evi ayağa kaldırmak İstemiyordu.

Yorgun SavaşçıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin