Bir çağın kapanıp diğer çağın açılması nasıl yankı bulduysa, bir tırtılın bir kelebeğe dönüşmesi nasıl hayret verici güzellikteyse, bir çiçeğin ömrü nasıl sevenle güzelleşirse öyle de güzelleşecekti Halime. Hâlim ile bir olacak, Sinan ile büyüyecek ve annesiyle öğrenecekti.
Hâlim onu bıraktıktan sonra Halime'nin ağladığını anlayınca ona sıkı sıkı sarılmış hiçbir şey sormadan ağlamasına müsade etmişti. Göz yaşları gömleğini ıslatırken içinde biriken ateşle dik durmaya çalışmıştı. Halime sakinleştikten sonra üstündeki hırkaya iyice sarınmış, yerinde sessizce oturup gittikleri dağ yolunun kıvrımını izlemişti. Uzun bir yol, biraz kıvrımlı biraz dar ve korkunç; ama ilerde dağların tepesindeki kar. İşte o kar gelecek. Tertemiz.
🍂
Sinan halasının gelmemesiyle huysuzlanmış salondaki tekli koltuğa oturup ellerini bağlamıştı. Selman ağa, salondaki tek başına oturan Sinan'ı görünce yanına gidip oturdu. Elindeki tesbihi ağır ağır çekerken konuşmaya başladı.
" Neden suratın asık Sinan'ım,"
" Hıh!"
"Koca adam anlat bakalım, derdin ne?"
demişti. Sinan bir süre öylece kalmıştı sonrada büzülen dudaklarıyla,
" Halamı istiyorum! Halam! Beni kandırdın sen! Hani halamı da getirecektin! Yalancı! Bak akşam oldu hala gelmedi!"
demişti bağırarak. Vakit akşam vaktiydi, Selman ağa eve gelmişti çünkü Sinan'ı durduramamıştı Memduh. Eve geri getirirken Selman ağa da işlerini halledip eve gelmişti.Halime, eve girince Sinan'ın bağırışını duymuş ardından hızla yukarı çıkmıştı. Selman ağanın karşısına dikilip ona kafa tutan Sinan'a,
" Sinan,"
demesiyle Sinan koşarak halasına sarılmıştı. Arkasından giren Hâlim'e bağırmaya başlamıştı. Sinan, onu iterken Halime, Sinan'ı belinden kavrayıp kaldırdı. Annesiyle kaldığı odaya götürüp kapıyı kapattı. Sinan, onu yere bırakmasıyla ondan uzaklaşmıştı. Halime, şaşkınlıktan bir süre öylece kalmış ardından,
" Sinan halacım, gelip sarılmak ister misin bana? Böyle sen uzak olunca üzülüyorum ben,"
" Sen git Hâlim abiye sarıl!"
Demesiyle kızarmış ardından seslice yutkunup kendine gelmeye çalışmıştı. Yatağın üstüne oturup yanına oturması çağırdı Sinan'ı. Sinan yanına değilse de biraz uzağına oturmuş, gelirken de ayağını yere vurmayı ihmal etmemişti.
" Sinan, biz seninle her zaman birlikte olacağız. Ben hep senin halan olacağım. Ama, Selman amca... Yani o bize çok yardım etti. Ona karşı-"
Demişti ki Sinan eğdiği başıyla,
"Biliyorum. Babam ve annemden kurtardı seni."
Göz yaşları usulca akarken kocaman bir adamın omuzlarında taşıdığı yükle ağır ağır konuştu.
" Babam sana hep kötü davrandı. Annemde. Ben bilmiyorum muyum ki. Sen hiç uyuyamıyorsun hala. Babam yüzünden. O kötü biri. Seni gelin yaptı. Sen gelin olmak istemedin hala. Hâlim abi de seni gelin yaptı. Gelin olmayı sevmiyorsun sen."
Halime, uzağında oturan Sinan'ı kendine çekip sarıldı. Başını okşarken,
" Senin baban kötü biri değil. Böyle düşünme olur mu. O biraz üzgündü. Ben. Ben gelin olmayı istedim, babana kızma."
İşte böyleydi Halime. Ona göre hiçbir evlat babasına düşman olmamalıydı. Babaydı sonuçta. Belki mesafe katması, görüşmeyi bırakması gerekirdi ama... Babaydı.
"O zaman sen Hâlim abiye mi gelin olmak istedin?"
"Ne?"
" Hem anneannem seni verirken halan seviyor 'verdik gitti dersin' dedi."
Halime, kızardıkça kızaran yüzüyle derin bir nefes alıp konuyu değiştirmeye çalıştı.
" Bırak şimdi ben sana ne öğretmiştim. Saygısızlık yapmıyoruz. Hele Selman amca'ya karşı. Çok üzülmüştür biliyor musun, kalbi acımıştır."
" üzülmesi çok olmadan gidip öpeyim. Sen öyle yapıyorsun ya, öpünce onun acısı da geçer mi?"
" Geçer elbette birde şöyle kocaman sarıl."
" Tamam,"
Demiş ayaklanmıştı ki Halime onu çekip yanaklarından öptü sonra da bıraktı. Sinan halasından aldığı öğütle salona koştu. Selman ağayı orada göremeyince çıkıp çalışma odasına gitti. Selman ağa koltuğunda oturmuş öylece karşısındaki duvara bakarken Sinan kapıyı yavaşça açıp içeriye girdi. Selman ağayla bir süre göz göze geldi sonra yanına gitti. Selman ağa onu gözleriyle takip ederken Sinan elinden tutup kendine çevirdi. Uzanıp kalbinin üstünden öptükten sonra küçük kollarını sardı hızla,
" Özür dilerim kalbini acıtmak istemedim dede."
Selman ağa, Sinan'ın hareketiyle gözleri dolmuş sevgi dolu çocuğa kollarını sarmıştı. Ağlamamak için yutkunurken başını okşadı yavaşça, yumuşacık saçlarında gezindi. Sonra Hâlim aklına geldi, babasına ' bu çocuğu üzmek istemiyorum baba' demişti.
"Aferin benim Sinan'ıma. Benim kalbim şimdi eskisinden bile güzel."
"Gerçekten mi?"
" evet ama... kalbi acıyan biri daha var. Hâlim abin, onunda kalbi iyileşse olmaz mı?"
Deyince içindeki paylaşamama hissine rağmen,
" Olurrr... Ama! Tamam."
Demiş odadan çıkıp Hâlim'in odasına hızla girmişti. Hâlim yatağına oturup başını ellerinin arasına almış öylece düşünürken birden kapısı açılmış sonrada büyük bir gürültüyle kapanmıştı. Aniden kafasını kaldırınca karşısında Sinan'ı görmeyi beklemediğinden öylece hareketlerini izliyordu. Sinan ellerini göğsünde bağlamış yüzüne bakmadan karşısında dikilmişti. Ayağını yere sertçe vurup,
" Özür dilerim!"
Hâlim, doğrulmuş karşısında onu her an boğacakmış gibi bakan Sinan'a,
" Bana baksana sen, sen hiç PlayStation oynadın mı?"
Sinan aniden gelen bu soruyla kafası dağılmış asıl konusundan uzaklaşmıştı. Ellerini çözerken,
" O ne? Eğer teknolojik şeylerse halam kızar bırakmaz."
" Halanı ikna edersem? Bir el oynamaya ne dersin?"
" Harika!"
Deyip yerinde zıpladıktan sonra,
" ama halamı ikna edemezsin."
" sen orayı bana bırak da Selim abimin odasında bekle beni, anlaştık mı?"
" Tamam,"
Deyip hoplaya zıplaya odadan çıkarken Hâlim aniden gelen fikrin alnından öpmek istedi. Ayağa kalkıp üstüne rahat bir şeyler giydikten sonra Halime'yi odasına çağırdı. Halime içeri girince Hâlim,
"Sinan yanıma geldi ve ayağını yere vurup şöyle yaptı 'özür dilerim!' Bir an bir yerinden kılıç çıkartacak sandım."
Deyince Halime tebessüm etmişti, devam etti Hâlim,
" Bende dedim ki PlayStation oynayalım."
demesiyle Halime ciddi bir hale bürünmüştü. Sinan'ın teknolojik aletlerden önce kitaplara yönelmesini istiyordu. Hele oyun oynamak için bunlara yönelmesi...
" bir el. Tek bir el oynayacağız. Hem aramız düzelir Sinan'la."
Hâlim'in bakışları üzerinde sabitlenirken kalp atışları hızlanmıştı. Bir an kalbi yerinden çıkacak gibi hissedince aceleyle onay verip çıkmıştı odadan. Kalbinin onu her gördüğünde böyle atması hoşuna gidiyordu. Seviniyordu. Bir kalbinin olduğunu bilmek, birini sevmek. Kalp atışlarını hissetmek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yorgun Savaşçı
SpiritualYorgundu... Uzun bir yoldan gelmişti... En değerlisiyle birlikte kendini de bırakıp gelmişti Halime. Gelmişti, bin parça bir halde. Gelmişti, Hâlim'e...