15,🍂

767 58 5
                                    

Selim, sabrının son demlerine gelmişti. Sabah erkenden kalkan kendisini de uyutmayan kardeşi Hâlim'in oflamalarını dinliyordu. Hâlim,
" Abi ben şimdi üç! Üç."
" üç ay doksan gün tamam! Anladım! Tamam. Kız nereye gidiyor, Aha öte de evi! Gidersin istediğin zaman. Sakin ol."
" giderim değil mi? Kimse bir şey diyemez karım sonuçta. Kim karışır ki?"
" Babam, annem, Nur teyze-"
" Senin bu gerçekçi yanın beni çok yoruyor abicim."
Deyince Selim ayağıyla ayağına vurmuştu. Hâlim tek kaşını kaldırırken koltuğun kenarında duran küstüme uzanmıştı ki içeri annesi girince hızla yerine koyup önüne dönmüştü. Annesi ikisinin ortasında elini beline koyup,
" Hayırdır dertliler? Hâlim, abini bıraksana oğlum. Mavişim sen git yat istersen ben çekerim bu kara oğlanın kahrını,"
" Oh be."
Deyip büyük bir rahatlamayla odadan çıkıp kendini odasına attı Selim. Fevziye hanım, elini yanağına koymuş oğlunun karşısına oturup,
" Hayırdır karaoğlan kara sevdaya mı tutuldun?"
" Ya anne sence mantıklı mı? Sonuçta evlendikten sonrada birlikte yaşarız. Üç ay ayrı kalmaya ne gerek var,"
" Öyle deme oğlum. Hem Halime de annesini özlemiştir. Hem ev işlerini öğrenir,"
" Halime ev işi bilmese de kabulüm. Ayrıca Halime ev işi de yemek de biliyor. Acaba bilmediğim bir şey mi var?"
"Elbette bilmediğin bir şey var o da çeyiz hazırlığı! Çeyiz olmadan gelin mi olur oğlum? Anca yetişir, hadi kalk baban çağırıyor yanına git."
" Bakalım yine ne süprizler beni bekliyor,"
Deyip yerinden ağırca kalkıp odadan çıktı. Çalışma odasına giderken Halime'yi de oraya girerken görünce yine başına patlayacak sürpriz anlamak için büyük adımlar attı. Odaya girince Halime'yle göz göze gelmişti. Halime başını eğip Selman ağaya dönerken Hâlim de yanındaki tekli koltuğa oturdu.
" Nasılsın kızım?"
"İyiyim, sen nasılsın Selman amca?"
" Sen iyiysen İyiyim evladım. Sen nasılsın Karaoğlan? Gemilerin batmış gibi oturuyorsun öyle?"
"İyiyim sağ olasın baba, sende turp gibisin Maşallah. E tabii annem yanında sana turp gibi bakıyor."
Demiş Selman ağaya laf atmıştı. Selman ağa ona 'sen sonra görürsün' dercesine kafasını sallayıp karşılık vermeden Halime'ye döndü,
" Halime kızım, eğitimine devam etmek istiyor musun?"
Demişti. Halime, bu konuyu ne kadar ertelemek istese de ertelemenin ona bir faydası olmayacağını biliyordu.
" İsterim. Sinan'ın da yarım kaldı okulu,"
" Hâlim sen ne diyorsun?"
"Bilmem bu konuda konuşmadık Halime'yle. İstiyorsa bitirsin."
"O zaman Halime senin kaydını da Hafsa'nın okula alalım birlikte gidin gelin. Olur mu?"
Deyince o üniversiteye bir daha gitmek istemeyeceğini düşündüğünden başını onaylarcasına salladı.
" Sinan içinde merkezdeki okulu düşündüm, eğitimi iyidir."
" Önemli değil Sinan zeki bir çocuk. Özel okula gitmesini istemiyorum normal devlet okulunda okusun."
" Tamam kızım nasıl istersen, o zaman köydeki okula çocuklarla gider gelir. Ama bir an önce kaydını alalım, o işlerle Hâlim ilgilenir."
"Pazartesi ikisinin kaydını da alırım."
" he bak. Pazartesi Halime'ler evlerine gidecek artık."
" Tamam gitsinler. Ben gideyim işlerim vardı. Görüşürüz,"
Deyip odadan çıktı Hâlim. Olayların bu kadar dışında tutulacağını düşünmemişti. Kendini kapının dışındaki bir kişi gibi hissetmişti fazlasıyla. O gidince Selman ağa, Halime'ye dönüp,
" Bakma sen ona. Üzüldü şimdi ondan bu halleri,"
Demişti. Bir şey demeden başını eğmiş giden Hâlim'i düşünüyordu. Sonra Selman ağaya,
" Bu üç ay bana iyileşmem için tanıdığınız süre mi?"
" Kendini toparlaman için, sende yoruldun Halime. Kendini de düşün."
Kendini düşünmek, Halime'nin yapacağı en son şeydi. Bugüne kadar hep başkasını düşünmüştü şimdi kendini düşünmek nedir onu bile bilmiyordu ki.

Bir süre ikisi de sessiz kaldıktan sonra Halime,
" Selman amca, her şey için teşekkür ederim. Size çok yük oluyorum değil mi?"
" Ne yükü Halime? Sen benim kızımsın, lütfen böyle düşünme."
" ne kadar teşekkür etsem az. Siz benim için çok şey yaptınız, bende sizin için bir şey yapmak istiyorum."
" Ben senden karşılık beklemiyorum evladım."
"Lütfen. Diğer türlü asla rahat edemem, alışık değilim bana böyle davranılmasına."
" O zaman senden iyi olmanı istiyorum. Ne olursa olsun bugüne kadar yıkılmadığın gibi yıkılmamanı, tamam mı?"
" Tamam."
" birde... şu bizim Karaoğlan var ya, iyi bir eş ol kızım. Arada böyle atarlanıp gidiyor, açıkcası onun bu hallerini ilk defa görüyorum. Bende şaşıyorum ama neyse. Böyle çekip gittiğinde çok üstüne gitme, bırak sakinleşsin. Toparlansın. Birbirinizi yıpratırsınız."
Demişti. Halime karşısında konuşan Selman ağayla hasret kaldığı baba şefkatini görmüştü. Boğazına bir yumru takılırken,
" Siz... Baba gibi... konuşuyorsunuz."
Selman ağa kalbinde hissettiği acıyla yerinden kalktı, Halime'nin yanına gidip ayağa kaldırdı, kollarını sarıp,
" Bende senin babanım evladım. Sen artık benim canımın parçasısın. Ağlama güzel kızım."
demişti ama Halime özlemişti işte. Bu şefkati iliklerine kadar özlemişti. Bir süre öyle kaldıktan sonra  başını dayadığı yerden kaldırdı, göz yaşlarını silip toparlandı. Odadan çıkmak için müsade istedi. Halime de gidince Selman ağa yerine oturup derin bir iç çekti. Çekmecesini çekti, içinden arkadaşıyla olan tek resmini çıkardı. Karşısına koydu,
" Emanetin artık benim bir parçam Mirza. Kızın, kızımdır."

Yorgun SavaşçıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin