11,🍂

898 70 5
                                    

Hafsa, rahat yatağında bir tur daha dönüp iyice yorganına sarılmıştı. Güzel hayaller kuruyor, güzel şeyler düşünmek istiyordu. İçinde Sadık'ın olduğu hayaller... Sabah namazına dakikalar kala gözünü açmak için yeltenmişti ki birden odasının kapısı sessizce açıldı. Biri parmak uçlarına basarak ona doğru geliyordu. Korkuyla kalp atışları hızlanırken yastığının altında bıçak saklamadığı için kendine kızıyordu ki birden,
" Hafsa,"
Deyip koluna dokunan Halime'yle gözlerini açıp doğruldu aniden. Elini kalbinin üstüne koyup,
" Kız neden hırsız gibi geliyorsun?"
" özür dilerim korkutmak istemedim."
Deyip başını eğdi. Hafsa onun bu haline üzülüp hızla bileğinden kavradı,
" Özür dileme yengecim. Şimdi dile benden ne dilersen,"
Halime, Hafsa'nın kurduğu cümlede 'yenge' kelimesine oldukça uzak haliyle,
" şey ilaçlar için,"
" aman dert ettiğin şeye bak. Otur hemen getireyim."
Demiş Halime'yi yatağına oturttuğu gibi ilaç ve kremleri alıp gelmişti. Halime yine üstüne Hâlim'in aldığı kıyafetleri geçirmişti. Hafsa ona rahat olmasını yaralarının görünmediğini söylese de o kıyafetlerin içinde daha rahat olduğunu söyleyip kabul etmiyordu. Krem sürme işi bitince Hafsa abdest almak için kalkmıştı. Halime onu beklerken diğer odalardan da aynı sesi duymuştu. Demek ki bütün aile bunun için erken kalkıyordu. Oysa herkesin kendi gibi uyuyamadığını sanıyordu. Hafsa abdest almış, başına örtüsünü atıp seccadeyi sermişti. Halime, onun hareketlerini inceliyordu. Eğilip kalkıyor, secdeye gidiyordu ve bütün bunları yaparken yüzünde oldukça huzurlu bir ifade yer alıyordu.

Hafsa namazını bitirince Halime'ye döndü. Başını eğmiş parmağındaki yüzükle oynuyordu. Hafsa sakince yanına oturdu,
" Ne oldu Halime?"
" bilmiyorum. Evli olmak? Sonra Hâlim, bilmiyorum işte."
" Abimi gördüğün de kalbin delicesine atıyor sonra da ne yapacağını bilmiyorsun değil mi?"
Deyince başını salladı Halime. Hafsa ona tebessüm edip,
" biliyor musun Hâlim abimin bir şeyi var. Buna ne denir tam olarak bilmiyorum ama heyecanlanınca terlemeye başlıyor. Seni gördüğünden beri günde beş altı kere üstünü değiştirdiğini biliyorum,"
Deyip gülmeye başladı. Halime de ona katılınca Hafsa abisinin bütün sakarlıklarını anlatmaya başladı. Hâlim'in isottan nefret ettiğini, şeftali görünce nasıl huylandığını sonra karnabahar yemeğini çok sevdiğini anlatmıştı. Sıra evliliğe gelince Hafsa çekinerek de olsa domatese dönen Halime'ye elinden geldiğince aktarmıştı bildiklerini. Halime duyduklarını aklına kayıt etmek istese de bu bilgilerin elinde olmasını istiyordu.

Hafsa bildiklerini bitirmiş derin bir düşünce alemine dalan Halime'ye bakmaya başlamıştı. Halime ona dönüp,
" Ne yani benim şimdi nikahlı olduğum için Hâlim'in yanında mı yatmam gerek?"
" Evet. İslamiyet evli olan karı kocanın ayrı yatmasını uygun görmez."
" Ama daha resmî nikah olmadı,"
" Bak şimdi Halime. Biz müslümanız, İslamın bize farz kıldığı bir tane nikah vardır o da İmam nikahı dediğimiz nikah. Evet bugünün şartlarında yaşadığımız toplumda resmî nikah da kıyılıyor. Doğru. Ama islamın bizden istediği her zaman öncelikli olandır çünkü islamın istediği Allah'ın istediğidir."
Başını yavaşça salladı Halime. Başta her şey karışık geliyordu insanlara. İslamın zor ve baskıcı olduğunu düşünüyordu dışardan bakanlar ama içine girince ve öğrenince ne kadar geniş haklara ve özgürlüğe sahip olduğunu görüyordu. İslam, koruyor ve güzelleştiriyordu. İçine aldığını, elinden tuttuğunu elmasa çeviriyordu. Hafsa sonra da ekledi,
" Ha bak. Dur şunu da söyleyeyim. Mesela dini nikahla eş alıp emanete sahip çıkamayan kalıpsızlar oluyor. Onları elbette şöyle bir elekten geçirmek, İslamın ahlakını öğretmek lazım. Bunun ayrıntıları çok. Hem zaten, canım yengecim resmî nikahınızı da tez zamanda kıyacağız. Ondan önce bana sormak istediğin her her şeyi sorabilirsin. Elimden geldiğince cevaplarım, anlaştık mı?"
Deyip sıkıca sarılmıştı. Halime, Hafsa'nın samimi ve sevecen hallerini çok sevmişti. Olmayan ablası gibiydi. Olmayan kardeşi gibi.

Yorgun SavaşçıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin