Yoğun bir gün olacaktı. Bolca neşenin olacağı bir gün olacaktı. Halime için büyük bir adım olacaktı. Hayatına yeni bir başlangıç yapacaktı, kendi olacaktı.
Erkenden kalkmıştı, odasına dalan Sinan odasında koşturup dururken onun uyanması için bağırıyordu.
" Uyan! Uyan halaaaa! Bugün düğün var. Kocaman bir adam olarak sana bakacağım. Kalkkkk."
Demişti. Halime yataktan kalkıp odada koşturan Sinan'ı yakaladı,
" Paşam, düşeceksin."
Deyince Sinan boynuna sarılıp,
" Düşmem düşmem."
" ayrıca bugün düğün değil kına var."
" Düğün kınası. Biliyor musun dün Hâlim abi bana ne almış,"
" Ne?"
" Gelde bak,"
Deyip elinden tutup kendiyle çekiştirdi. Sinan'ın odasına girince dolabın kapağına asılı küçük takım elbiseyi ve kunduralara baktı. Sinan,
" Bana almış, bunu bugün giyeceğim. Düğün içinde yarın birlikte gidip alacakmışız."
" Çok güzel. Hadi gel seni yıkayalım sonra da kahvaltı edelim."
" Tamam."
Demişti. Sinan'ın elbiselerini hazırlamıştı sonra da ona duş aldırmıştı. Onlar kahvaltı için hazırlanırken Nur hanım da kahvaltıyı hazırlamıştı. Kahvaltıdan sonra gençler gelip evi kına için hazırlayacak sonra da kızlar gelip süslemeleri yapacaktı. Zira bugün yoğun bir gün olacaktı, nasıl yetişeceğini bilmezken kapı çalınca açtı. Taze damat erkenden gelmiş kırmızı suratıyla,
" Hayırlı sabahlar anne, şey bunu Halime'ye verir misin?"
Demişti, uzattığı paketi alan Nur hanım,
" Hayırlı sabahlar. Veririm. Gelsene içeri,"
" Yok anne ben, şey edeyim daha çok şey var şey edilmesi gereken. Şey etcem. Şey-"
Demişti ki Nur hanım anlamadığı bin tane daha cümle kurmasına engel olup,
" Tamam oğlum tamam. Sakin ol."
" kusura bakma anne."
Demişti ki merdivenlerden koşarak inen Sinan,
"Hâlim abiiiii"
Demiş sonra da boynuna atlamıştı. Hâlim onu kucağına alırken merdivenlerden inen Halime'yle göz göze gelmiş sonra da Nur hanımla göz göze gelince utanıp Sinan ile konuşmaya başlamıştı.Halime merdivenlerin sonunda durmuş dün yaşanan oda basma olayından sonra annesinin yanında başını kaldıramamıştı. Hâlim telaşla bir şeyler gevelerken Fevziye hanım 'aman oğlum devam edin' deyince iyice sarpa saran olayla Hâlim işi olduğunu söyleyip hızla gitmişti. Halime, ona bakan annelerle göz göze gelince başını eğip ne yapacağını bilmezken,
" Annem gelde konuşalım."
Seninle diyen annesinin sesiyle seslice yutkunup peşlerinden gitmişti. Anneler karşılarına aldıkları Halime'nin iyice domatese döndüğünü görünce annesi,
" Annem, Halime'm. Kaldır başını tamam."
Fevziye hanım,
" Evet kızım. Eşlerin birbirine sarılması kadar doğal ne olabilir. Ayrıca. Biz sizi böyle görünce çok mutlu olduk."
Nur hanım,
" Senin Hâlim'e karşı bir şeyler hissetmediğini düşünüyorduk ya da zor anlaşacağını."
" He çeyiz günü de öyle görünce sizi. Bilemedik yani..."
" İyi misiniz gerçekten?"
Dediğinde Halime sesinin çıktığına emin olamadan,
" iyiyiz."
dediğinde anneler gülerek birbirlerine bakmışlardı. Fevziye hanım,
" Ay benim deli oğlum senin gönlünü çalmayı başarmış."
Anneler aynı anda,
" Elhamdulillah."
deyince Halime başını kaldırıp şaşkınca yüzlerine bakmıştı. Anneler el ele tutuşup gülümserken Halime,
" işimiz yoksa..."
Demişti ki annesi,
" Yok annem. Var. Sana sormak istediklerimiz var daha..."
Deyip Halime'yi sorularıyla köşeye sıkıştırıp domatese çevirmişlerdi. Şimdi de Hâlim'in yanına gitmek isteyip gidemiyordu. Nur hanım,
"Sinan gel biz çayları koyalım,"
" tamam,"
Demiş Hâlimin kucağından atlamıştı. Onlar mutfağa girerken, Halime annesinin eline tutuşturduğu paketle birlikte Hâlim'e baktı, içeri adım atıp dış kapıyı örten Hâlim,
" Halime'm gel hızlı."
Demişti. Halime gözlerini kısıp yanına gitti, halının ortasında durup, ayakkabılarıyla halıya basmamak için ucunda duran Hâlim'e,
" Dün beni tek bıraktın."
" Haklısın, özür dilerim."
" bütün gece bana soru sorup durdular."
" özür dilerim."
Deyip kollarını açmıştı. Halime elindeki paketle ona bakarken,
" Kapat kollarını. Ceza sana."
demesiyle Hâlim bir şey demeden kollarını indirmişti. Halime elindeki paketle ona yaklaşıp,
" Eğil, kulağına demem gereken bir şey var."
Dedi ciddi ses tonuyla. Hâlim ellerini arkada bağlayıp, sarılmamak için kendini tutarken eğildi. Halime parmak uçlarında yükselip yanağından öptü,
" Hâlim,"
Demişti ki hızla kollarını çözen Hâlim ona sarılıp,
" Halime. Sen bana ceza veriyordun hani?"
" Boşver."
" sen bana kıyamadın."
Demesiyle elini yakasına koyan Halime,
" bir daha öyle her yerde sarılmak yok, tamam mı?"
Demişti ki Hâlim hallerini işaret edip,
" Şu durum da geçerli mi?"
" Evet lütfen."
Demesiyle toplanan Hâlim, kollarını çözdü. Halime'ye dönüp ciddi bir halde,
" Tamamdır Halime. Dikkat ederim. Ha bu arada babaannemler gitti söylemiştir annem. Sonra da bu paketin içinde sana aldığım eşarplar var. Senin için seçmiştim, vermek bugüne nasipmiş."
" bana mı seçmiştin?"
Demişti ki ciddiyetinden ödün vermeyen Hâlim,
"Evet. Müsaadenizle hanımefendi ben artık gidiyorum. Allah'a emanet olun."
deyip kapıyı açınca hızla ona uzanan Halime, yakaladığı ceketinin ucunu sıkı sıkı tutup,
"Hâlim, gönlünü kırmak istemedim. Özür-"
Demişti ki sırıtıp hızla ona dönen Hâlim sıkıca sarılıp yanağına kondurduğu öpücükle çıkmıştı evden. Halime şaşkınca arkasından bakarken art arda telefonuna gelen mesajlara aldırmadan içeri geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yorgun Savaşçı
SpiritualYorgundu... Uzun bir yoldan gelmişti... En değerlisiyle birlikte kendini de bırakıp gelmişti Halime. Gelmişti, bin parça bir halde. Gelmişti, Hâlim'e...