46.Bölüm💫

31.5K 2.5K 749
                                    

7900 kelime

İyi okumalar💙

💫

Sağımdan ağaçlar, solumuzdan arabalar hızlı hızlı akıp giderken sağ dirseğimi cama yaslamış yolu izliyordum. Aklımda binbir düşünce gezinirken en önemli yeri abim kaplıyordu. Bir sürü cevap bekleyen soru varken içim hiç rahat değildi.

Arabaya on beş dakikadır hâkim olan sessizliği benim çalan telefonum bozdu. Kucağımdaki çantamı açıp telefonumu çıkardım. İzel arıyordu.

"Efendim İzel?"

"Abla kargo geldi bir tane ama teslimat kodu falan diyor..."

Kaşlarım anlamsızca çatıldı. "Bana mı geldi?"

"Evet bir baksana gelmiş mi? Adam bekliyor."

"Bir saniye." Diyerek telefonu kulağımdan çektim. Kapatmadan mesajlara girdim. Gelen kodu İzel'e söylerken aklıma gelenle gülümsedim. Unutmuştum, çünkü baya olmuştu alalı.

Saat almıştım. Pek takmayı sevmezdim aslında ama bazı kombinlerle çok güzel oluyordu. Öyle gezinirken görmüştüm ve hoşuma gitmişti. Eh Beha'nın da sürekli taktığını göz önüne alınca çift saatleri çok mantıklı gelmişti.

Hâlâ kapatmadığım telefonla İzel'e yöneldim. "İzel açsana bi onu. Hasar falan var mı?"

Arkadan paket gıcırtısı gelirken "Ne ki bu?" Diye mırıldandı. "Saat."

Birkaç dakika sessizce onu beklerken Asrın da kıstığı müzikle sessizce arabayı kullanıyordu. Hâlâ nereye gittiğimizi bilmiyordum ama yollardan az çok tahmin ediyordum.

"Ay çok güzel bunlar abla..."

Heyecanla "Güzel dimi?" Diye sordum. Beğenerek almıştım zaten ama gördüğümle gelen farklı olur diye tereddüt etmedim de değildi.

"Evett. Ve hiçbir hasar yok."

"İyi bari. Beha gelmedi değil mi?"

"Yok. Tek ben varım evde."

Memnunca gülümsedim. "Tamam sen onu benim odaya bırakır mısın? Ama çekmeceye falan koy."

Güldü. "Tamam tamam."

Vedalaşıp telefonu kapattık. Telefonumu kapatmadan gelen bildirimlere bakarken Asrın müziğin sesini tekrar açtı.

Abimden hâlâ bir haber yoktu. Gitmeden tekrar arardım zaten ama endişelenmeden edemedim kısa bir an. Sabah attığı mesaj zaten hâlâ aklımı kurcalıyordu. Hâlâ mesajıma bir cevap vermemişti ama 'öylesine sordum' cevabına inanacak kadar küçük değildim.

Beş aya yaklaşmıştım Ankara'ya geleli ve bu süre içinde sormayıp şu an soruyor olması öylesine olamazdı. Bir şey olmuştu orası kesindi ama ne?

Durgunluğumdan belki de düşen yüzümden bilmiyorum Asrın "Noldu?" Diye sordu. "Niye düştü yüzün?"

Omuz silkerken telefonumu kapatıp kucağıma bıraktım. "Abim babasıyla karşılaşıp karşılaşmadığımı soruyor."

Kaşları çatılırken "Ne alaka?" Dedi. "Ankara'da olmadığını söylemiştim ben ona."

Kaşlarım havalanırken şaşkınca ona döndüm. Bütün durgunluğum o cümleyle giderken "Nasıl yani?" Dedim.

Dudağını ısırıp yutkunurken başını belli belirsiz salladı. Sessiz kalırken ısrarla ona bakmaya devam etmemle ofladı.

"Dün akşam beni aradı,sordu. Eve geliyor mu görüyor musun diye?"

MAHUR-EHVENİŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin