"Beni bekliyordun, değil mi?" sesin geldiği yöne doğru baktım. Gelmişti. Umursamaz görünüp oturduğum banktan deniz ile gökyüzünün birleştiği ufuk çizgisini izlemeye devam ettim. Sessizce yanıma oturdu. "Hep böyle soğuk olmak zorunda mısın?" Üzgünüm, anneme küstüm. Bir gün tabak kırdım, annem kızdı, yemek yemeyi bıraktım. "Neden geldin?" gözlerini kısarak bakmaya başladı. Oturduğu yerden hafifçe kıpırdandı, bağdaş kurup bana taraf döndü ve bakmaya devam etti. "Gelmemi istemiyor muydun?" "Bu bir cevap değil." "O halde sen neden buradasın peki? Gizli yerini buldum ya, neden yeni bir gizli yer bulmuyorsun kendine?" Belki de gelmeni istiyordum. "Burayı seviyorum." O kadar çok seviyorum ki, bir gün dalgaların da nefesimi keseceğim."Bana anlatmak istediğin bir şeyler var mı?" İstemiyorum ama buna muhtacım. "Sabah birisi ziyarete geldi. Onu tanıyamadım ama ismini defterimde görmüştüm. 'Ruhumu görebilen tek insan' diye yazmışım ve yanına da nihil yazmışım parantez içinde de ismini. Birinin ruhunu görmek çok garip değil mi?" Başıyla hafifçe onayladı beni, ruhumu görmek için çabalayan insan.
"Bana bu hastaneden hiç çıkamayacağımı söyledi. Hiçbir zaman iyileşemeyeceğimi; hiçbir zaman diğer insanlar gibi bir hayatımın olmayacağını söyledi. Zamanla hafızalardan silinip unutulacağımı, sanki hiç var olmamışım gibi yeryüzünden silinip gidecegimi; hastane koridorlarında kaybolup, duvarlarına çığlıklarımın hapsolacağını ama sokakta ki kaldırımdan geçen birisinin bunu duymayıp bilmeyeceğini ve hayatına kaldığı yerden devam edeceğini söyledi." yavaşça sol gözümden bir damla süzüldü. "Unutulup da kaybolmak istemiyor-" "Unutulmayacaksın! Sana söz veriyorum ki, seni asla unutmayacağım!" sözümü kesti, ellerimi avucunun içine aldı. "Ben unuttum ama her şeyi, herkesi..." dolu gözlerle bana bakmayı sürdürdü. "Unutulmayacaksın ama." Sinirle ellerimi çektim avucundan, hızla ayağa kalktım. Bu ani hareketime şaşırmıştı. "Neden yalan söylüyorsun!" diye bağırdım ona. Neden yapıyorsun bunu, neden kandırıyorsunuz beni? Buna ne hakkınız var.
Yeniden banka oturdum, rüzgarda dağılan perçemlerimi düzelttim. "Biliyor musun, o haklı. Ben hiçbir zaman normal bir insan olamayacağım. Parçalanmışlar zihnimi terk etmeyecek ve ben onların ışığa geçmelerine engel olamayacağım. Annem bir daha bana kurabiye pişirmeyecek. Sevdiğim müzikleri bir daha dinleyeneyeceğim, gökyüzünü bir daha asla göremeyeceğim. Unutulacağım, hafızalardan silineceğim, geriye bana ait tek bir anı bile kalmayacak, hiç yaşamamış gibi olacağım..." gözlerinden yaşlar süzülürken bana sıkıca sarıldı. "Ben unutmayacağım seni. Hafızamı kaybetsem dahi unutmayacağım. Ve iyileşecek çıkacaksın o hastaneden. Herkes kadar normal bir yaşamın olacak. Çok seveceksin, çok sevileceksin, çok mutlu olacaksın... Sana söz veriyorum, her şey çok güzel olacak."
Yalan söylüyor.
Her şey daha da kötüleşti.