Kendimi kötü hissediyorum. Bazı şeylerle başa çıkamıyorum. Yarın için içimde bir heyecan yok artık. Her şeyin daha da kötüleştiği bir gün gibi. Doğum günüme de az kaldı ama onun da bir önemi yok artık. Eğer iki yıl önce bazı şeyleri başarmış olsaydım doğum günüm belki de bir yas gününe dönüşürdü, kim bilir. Belki bazıları üzülürdü ya da umursamazlardı, iki yıl sonra yas günümde belki de hatırlanmazdım bile. Hayır, annem hatırlardı elbet. En çok o hatırlardı hatta, çok üzülürdü, çok ağlardı... Bilmiyorum belki de bu iki yıl önce planladığım şeyin yine olamaması için ürettiğim bir bahanedir. Her ne dersem diyeyim ve belki de iki yıl sonra bile hala bu lanet dünyada yaşamaya devam edeceğim çünkü sıcacık yatağımda yatmak daha cazip geliyor, soğuk ve nemli toprakta solucanların arasında uyumaktan daha cazip... Hiçbir şeyim yok. Yazılarımdan başka hiçbir şeyim, ki onlar bile bazen bana ait olmuyorlar (yazılar kesinlikle benim zihnimde üretilen düşünceler fakat onları düşünen zihinler çoğunlukla benim olmuyor (dkb)). Bir gün sonum geldiğinde ne yapacağım hiç bilmiyorum. Elimde avucumda ne kalacak hiç bilmiyorum. Güzel bir hayat yaşamak istiyorum, güzel anılar biriktirmek ve aynı zamanda dünyayı dize getirmek istiyorum, bir yargıç gibi yapılan tüm kötülüklerin hesabını sormak istiyorum, akıtılan her gözyaşı için bir kan akıtmak istiyorum. Ama öte yandan, her şeyden korkuyorum. Dünyadan yaşamaktan korkuyorum, aldığım her nefes ciğerime batıyor. Uzun ve büyük gölgelerin altında eziliyorum. Kabuslarım hiç bitmiyor. Bir gün huzurla uyanacağıma dair olan umudum tükenmedi hala. Beni yaşamda tutan yegane şey bu umut zaten. Her şey bitmişken bile bitmemesi dileğiyle, "'umudum tükenmek üzere' evet ve tehlikeli hale gelebilir". Tam bir zihin karmaşası, tam bir boşluk, hiçlik ve kayboluş... Karanlıklarda gölge aramak ve boşlukta yürümek gibi, sağır birisine şarkı söyletmek ve kör birisine gökkuşağını çizdirmek gibi... Mükemmel dizayn edilmiş bir şeyin içinde yanlış bir şekilde olmak, tam olarak sorun bu! Mükemmel bir yaşam içinde yanlış bir hayata sıkıştım kaldım ve mükemmel zihnim parçalamış zihinler arasında kaldı daha da ötesi benliğimi yavaş yavaş kaybettim, artık hangi zihin benim ve hangi düşünce yapısı benim kestiremiyorum. Varlığını diğer insanlara borçlu olan ve bedenimi kullanmak zorunda kalan zihinler günden güne beni tüketti ve en sonunda kim olduğumu unuttum. Hayaller kurdum ve sonra o hayallerde sıkışıp kaldım. Kayboldum. Bu ben değilim. Ardımda ayak sesleri...
Baya içimi döktüm ldfmsl lütfen kimse okumasın, kimse anlamaya çalışıp beni kandırmasın ...