'

33 3 0
                                    


Saat 05:51.

Karanlık odalardan yükselen melodi ile çöktüğüm duvar kenarından kalkıyorum. Kendime son acı kahvemi yapmak üzere mutfağa geçiyorum. Hani sana bir şey söylemiştim kahve, hatırlar mısın bilmem; sen yaşamın acısından sonra hiçte acı değil tatlısın. Evet, şimdi son tatlı kahvemi yapmak üzere mutfağa geçiyorum. Tezgahın üstündeki dolabı açıp kahve kavanozunu alıyorum. Bu eskimiş dolapları da değiştirecektim sözüm ola. Kahve makinesinin kahveyi yapmasını beklerken üzerinde eski yumurta kartonları olan sandalyeye doğru ilerliyorum. Kartonları karşımdaki sandalyeye, yemek yerken bana eşlik etmesini istediğim sevdiğimin hayalini oturturttuğum yere  bırakıyorum. Her yemeğimde beninleydin sevgilim, teşekkür ederim. Sen olmasan da hayalin benimleydi, bu bana yeterdi. Bugün sen orada eşin ve çocuğunla pazar kahvaltısını yapacaksın ben burada senin hayalin ile son kahvemi içeceğim. Sevgilim, 10 yıl oldu. Sana olan karşılıksız sevgim. Hatırlıyor musun, sana sevgimin ikinci yılında söylemiştim. Utanmıştım ve de çok mutluydum. Ama sen, sen daha o zamandan beni görmemeyi aklına kazımıştın, ne diyebilirdim ki? Benden nefret eden birine ne diyebilirdim ki? Birkaç yıl daha geçti, sen beni unutmuştun artık ben de seni unuturum dedim ama hiç unutamadım. Her yıl daha da çok sevdim seni. Kahve makinesinden gelen ses ile uyandım daldığım düşüncelerden. Hiç istemeyerekte olsa kalktım sandalyeden, kahveyi bir fincana doldurdum ve mutfağın camına ilerledim. Gün yeni ağırmaya başlıyordu. Sen orada eşinle sıcacık yatağında güzel hayallere dalarken ben burada bu soğuk mutfağın sevgisiz camının yanında senin hayalini kuruyordum. Hiç adil değil. Biliyor musun? Seni sevdiğim yıllarda bir sürü sorunla uğraşmak zorunda kaldım. Birçok kez psikiyatristlere gittim. Çok kez hastanelerde kaldım. Ve daha bir sürü şey.. hepsinde yanımda olmasını istediğim tek kişiydin sen. Çok kez haykırdım sana "Neredesin?" diye sahi neredeydin sen? Ben burada ölürken sen nerelerdeydin? Nasıl benden, döktüğüm gözyaşlarından haberin olmazdı? Evlendiğin zaman düğünündeydim. Eşin çok güzeldi sen de öyle, çok güzeldin. Öyle güzeldin ki birtanem gözlerimi senden alamıyordum. Şimdi de aynı o zamanki gibi sol gözümden yaş damlamıştı. Öyle güzeldin ki.. Küçük bir çocuk gibi titremeye başlamıştım. O an sana sarılmayı öyle çok istemiştim ki.. O an öyle yalnız bir çocuktum ki, öylesine ürkek bir kız çocuğuydum ki.. Salonun dört bir yanından "Evet." sesleri gelirken daha da hızlandı ağlamam. Kaçtım oradan. Nereye gittiğimi bilmiyordum o an. Gidiyordum sadece. Âh birtanem öylesine güzeldin ki. Seni öylesine çok seviyorum ki. Seni o an artık tamamen kaybettiğimi anladım. Sen artık tamamen imkansızdın. Ve biliyor musun sevgilim o karanlık gecenin sabahında yeniden sevdim seni. İmkansızlığımı sevdim. O güzel halin aklıma geldikçe daha da çok sevdim seni. Biten fincanı masaya bırakıp cami ardına kadar açıyorum. İçimi soğuk kaplayıp titremeye başlarken yeni aydınlanmaya başlamış sokağa "Seni seviyorum." diye bağırdım. Ağlamaya başlarken daha da yüksek sesle bağırdım. Sevgim canımı yakarken daha da çok bağırdım. Sesim kısılana kadar haykırdım. Sesim sana ulaşsın diye sesimden vaz geçtim. Son kez bulutlara baktım. Bu kez sokaktan geçen insanlar camı açtığım için  sokağı yankılayan müzikten ve az önceki bağırışımdan rahatsız olmuş gibi bana bakıyorlardı. Ve üst kattan, sağdan-soldan 'sessiz ol' 'kapa artık şu müziği' gibi sesler geliyordu. Son kez güzel bulutlara baktım. Yoldaşım olan bulutlara "Hoşçakal!" dedim. Zaten bir tek onlara ve sana gideceğimi söyledim sevgilim. Bulutlar gideceğimi biliyor. Peki ya sen sevgilim, gideceğimi hissediyor musun? Son kez fısıltıyla haykırıyorum sana "Seni seviyorum." Boşluğa bırakıyorum kendimi. Hafif bir sarsıntıyla derin bir uykuya dalıyorum.

DKB ZihniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin