Yorucu bir gündü.
Sabaha karşı bir rüya gördüm. İki sene önce gördüğüm rüyanın aynısıydı. Uyandığımda yine şaşkınlık ve korku içinde ağlamıştım. Rüyamı anlatmamı istiyorsun değil mi, sevgili defter. Peki. Hissettiğim o histerik korkuya kapılmadan anlatmaya çalışacağım.
Okuldan çıkmış, durağa doğru ilerliyordum. Durağa yaklaştığımda yerde yüzünü dizlerine gömmüş küçük bir çocuk oturuyordu. Etrafa bakındığım zaman çocuğun annesini görememiştim ve tuhaf bir şekilde kimse çocuğa yardım etmiyordu. Endişe ile yanına yaklaştım ve yanına oturdum. Başını kaldırdı ve nemli gözleri ile bana baktı. O an etrafa bir kez daha bakındım. "Annemi kaybettim." Ağlamaklı sesin ardından duyduğum cümle çocuğa sarılmama neden olmuştu. Elin tutup ayağa kaldırdım ve ona annesini bulacağımızı söyleyerek tebessüm ettim. Kaldırımdan geçen yaşlı bir teyzeyi durdurup ona küçük çocuğun annesini görüp görmediğini sordum ve buralarda çocuğunu kaybetmiş anne görmediğini söyledi. Başka bir adama yine sorduğum da 'Ne çocuğu' dedi ve ona yanımdaki ufaklığı gösterdim ve dalga geçip geçmediğimi sordu, çocuk görmediğini söyleyip gitti. Şaşırmıştım. Bu defa yoldaki mağazalardan birine daldım ve bu ufaklığa göre bir kıyafet alacağımı söyledim onlar da az önceki adam gibi 'Ne çocuğu' demişlerdi. Çıktım oradan. Kaldırımda elini sıkı sıkıya tuttuğum küçük çocuk ile ilerlemeye başladım. Bu çocuk annesini kaybetmişti ve herkes yardım etmek yerine onu görmezden geliyorlardı. Yoksa sahiden mi görmüyorlardı? Sadece ben mi görüyordum? Sarı saçlarını karıştırıp ona gülümsedim. Olsun, ona annesini bulmasında yardım edeceğim.
Ve gün ışığında uyandım. Tuhaf hissediyordum. Ve o anda zihnimde bir ses yankı etti.
'Annemi bulacağız di mi, söz vermiştin.'
Onu fazla ihmal etmiştim. İki sene sonra aynı rüyayı görmemin sebebi bundan başka bir şey olamazdı.