'

54 5 1
                                    

Tik tak.

Tik tak.

Ne de sinir bozucu bir sesti bu böyle.

Evimizin odasında, duvara ya da çalışma masasının üzerine konan bir saatin bu denli sinir bozucu bir ses çıkarttığını yeni idrak ediyordum. Oysa 'tik tak' sesi gündelik yaşantımızda arka planda çalan bir müzikti ve hiç böyle rahatsız etmezdi. Ya da rahatsız ederdi fakat biz onu duymazdık belki de kafamızın içi fazla doluydu.

Fazla eşyası olmayan bu odada bu ses fazla yankı yapıyordu. Karşımda konuşan psikolog adam dışında tüm dikkatimi eşyalara ve anlamsız düşüncelere vermiştim bunu bile isteye yapmamıştım, ona odaklanamıyordum.

Bakışlarım bu kezde masada duran bibloya takıldı. Bir melekti. Beyaz ve güzeldi. Ellerini kucağında bebek taşır gibi birleştirmişti ama elinde bir bebek yoktu.

"Bebeğe ne oldu?"

Elimle meleğin ellerini işaret edip konuştum. Psikolog şaşırmış gibi duraksadı, boğazını temizledi. Bakışlarımı üzerine diktim. Gözlerinde çok kısa bir an için keder hissettim. Çok sürmedi kendini toparlaması. Masada duran sudan bir yudum alıp gözlerini üzerime sabitleyip konuşmasına kaldığı yerden devam etti.

Ve bu kez dinlemeye yoğunlaştım.

"Sen de farkındasın neler olduğunu, akıllı birisin, bu zamana kadar tüm tedavileri reddetmiş ve hastalığı kabullenmemişsin ama bunlar gerçeği değiştirmeyecek. Ben sana yardım edeceğim tabi sen de kabul edersen."

Bakışlarımı ayaklarıma çevirdim ve başımla usulca 'hayır' anlamında onayladım.

"Merak etme yakın arkadaşlarını senden almayacağım."

Bakışlarımı kızgınlıkla ona çevirdim ve nefretle konuştum:

"Benim sadece bir tane arkadaşım var."

Boğazını temizledi, bakışlarında yumuşar gibiydi, tekrar sözlerine devam etti.

"Tamam sadece bir arkadaşın var. Ve o senin kaybetmek istemediğin bir dost ve ben de diğer psikologların aksine onu senden almayacağım."

Gözlerimin parladığını hissettim ve o da hissedip devam etti.

"Sadece o ve diğerleri ile iyi anlaşman konusunda sana yardım edeceğim."

DKB ZihniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin