"Adaletin olmadığını düşünelim.
Ailenin, arkadaşlarının, konuşamayan dostlarının yani sevdiklerinin olmadığını...
Bu dünyanın, güneşin, yıldızların, galaksilerin ve nice silsilesinin evrenin boşluğun olmadığını düşün. Onca renk varken ortada hangi renk kalır dı ?
Sarı, kırmızı, yeşil, pembe...
Yalnızlar gibi siyah kalır.En sonda sadece melankoliyi temsil eden siyah, karanlık, yokluğun bile içinde var olmaktan çekindiği karanlık ve sen bunu hayatının yarısında görüyorsun. Her güneş battığında seni karanlık örtüyor iyi bir anne gibi. Sonra sessizce gelen bir baba gibi gündoğarken seni uyandırıyor.
Şimdi neden diğer renkler yokoluşu temsil edemiyorken neden siyah var. Aklımıza boşluk denince eninde sonunda neden siyahın güzel parçası çalıyor.
Pembe olan bir boşluk tatlı olduğu için olmuyor.
Yeşil olan bir boşluk çok egzotik kaçtığı için.
Mavi olan bir yokluk denizin hareketli dansını,
bembeyaz bir sonsuzluk ise huzuru gerektiriyor.
Siyah bir yokluk çoğu kişi için karamsar hiçliği anımsatıyor.
Neden çoğu insan için siyah ?
Çok mu karamsar bir yapıya mı sahip şu evlenememiş evrenelere ev sahipliği yapmış hayallerin tanrısı, beyin.Eğer adalet varsa neden siyah hep kötü.
Karanlık neden hep ağlatırmış gibi.Biz insanlar herşeyi ne olursa olsun canlı veya cansız yönetmeye onu elimizde tutmaya çalışıyoruz. Kimse özgür değil hatta renkler bile"
Alıntı..