'

68 6 0
                                    

Çok şiddetli başı ağırıyordu.
Birdenbire çok keskin bir ağrı saplanmıştı. Göz kapaklarını açmakta zorlanıyordu. Görüşü bulanıklaşıyordu. Bir sürü uğultu geliyordu kulağına. İki elini de kulağına bastırarak seslerin azalmasını ve görünüşünün netleşmesini bekledi. Bir kaç dakika öyle kaldıktan sonra uğultular ve bulanık görüntüler kaybolmuştu.

Bir sınıf ortamında, bir sırada oturuyordu. Etrafında onun yaşında insanlar, beyaz tahtada ise bir kadın duruyordu.

'Burası da neresi?'

Etrafına anlamayan gözlerle bakıyordu. Birden çalan bir melodi ile yerinde sıçradı. Histerik bir korkuya kapılmış, titremeye başlamıştı. Korkuyordu. Tanıyamadığı bu insanlardan, algılayamadığı bu ortamdan korkuyordu.

Sınıf boşalmıştı. Beklemedi o da, çıktı oradan. Etrafı fazla kalabalıktı, fazla gürültülü. Bu onu rahatsız ediyordu, fazlasıyla. Titremesi azalmak yerine artmıştı. Tanıyamıyordu, kendisini ve etrafında olup bitenleri tanıyamıyordu.

Kalabalığın gittiği yönün tam tersine yürüyordu. Nereye gittiğini bilmiyordu sadece gittiği bu yol gürültüyü arkasında bırakıyor ve huzurla doluyordu. Tebessüm etti, neden olduğunu bilmeyerek.

Garipti, fazla garip.

Titremesi biraz olsun azalmıştı. Hiçbir şey hatırlamayarak devam etti yürümeye.

Aslında bir şeyi hatırlıyordu. Anne ve babasının mezarı başında ağladığı ânı hatırlıyordu. Gözleri nemle doldu. En son oradaydı. Şimdi bu okulda ne işi vardı?

Bilmiyordu, adını bile bilmiyordu. Durdu. Nem dolu bakışlarını göğe çevirdi ve tebessüm etti.

Yürümesine kaldığı yerden devam etti, gözyaşları yanağına hücum ederken.

Varlığını hiçe saydığı bu kaldırımlarda, bir çocuk sesi yankılandı. Kahkaha dolu mutluluklar yankılanıyordu.

Yaklaştı.
Tam yanından geçti.
Onları arkadan görebiliyordu. Sarı saçlı küçük bir çocuk vardı. Kahkahalar atarak sanki seksek oyunundaymış gibi yürüyordu kaldırımda. Yanında biri daha vardı. O da sarı saçlıydı, küçüğün düz saçlarına karşın dalgalıydı. O da kahkahaları ile inletiyordu kaldırımı, varlığını unuttuğu kaldırımı..

Kıskandı.
Onları çok kıskandı.
Hızla yürüyüp önlerine geçmek bu mutluluğu arkasında bırakmak istiyordu. Ama buna ne yorulmuş ayakları ne de mutluluğa zihni müsade etti.

Onlar önde kendisi arkada ilerliyordu.

Ve ikinci kez çalan melodi onu yine korkuttu. Yine titremeye başlamıştı. Önde yürüyen kişiler de duymuş olmalı ki, onlar da durdu. Ayakları artık yorulmuştu ve ayakta duramayacak kadar da titriyordu. Duvar kenarına gidip yere çöktü. Çalan telefonu kulağına götürdü.

Bir kadın sesi doldurdu tüm zihnini. Bir isim seslenip duruyordu.
'İyi misin?' diye soruyordu.
"Hatırlamıyorum." dedi. Hattın ucunda ki her kimse sadece böyle söyledi ve o anladı.
'Bekle' dedi 'olduğun yerde bekle.'

Telefon kapanınca kalkmadı ayağa. O mutlu insanlar da hâlâ öylece duruyordu. Gözleri nemlendi. Hiçbir şey hatırlayamamasından nefret etti.

Ve dakikalar sonra birileri geldi. Onu çöktüğü yerden kaldırıp arabaya götürmeye çalıştılar.

"İyi olacaksın." 

Küçük çocuk onu tanıyordu. Evet, tanıyordu. Gözyaşlarıyla ona tebessüm etti.

Arabaya bindirdiler ve hızla yolda ilerlemeye başladılar.

Ve birdenbire çok keskin bir ağrı saplanmıştı. Başı çok ağırıyordu. Etrafı bulanıklaşıyordu. Birden tüm sesler uğultulaya dönüştü. Eli ile kulaklarına bastırdı ve her şeyin geçmesini bekledi.

Dakikalar sonra her şeye normale dönmüştü. Telefonda konuşan annesine baktı ve ona gülümseyerek
"Psikolog ile görüşmeye gerek yok, anne. Ben kendimim..hatırlıyorum."

DKB ZihniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin