'

16 3 0
                                    


Çocuklara bugün mutluluk müjdelenmişti. Ellerinde balonlarla caddelerde yürüyorlardı. Caddelerden araba geçmiyordu ve kaldırımlardan da yetişkin insanlar. Bugün çocuklar için ayrılmış özel bir gündü. Kötülüğe yer yoktu. Dolayısıyla da kötülüğe sebebiyet olan hiçbir şey yoktu. Kuşlar gökyüzünde şehrin üstünden uçarken gördükleri tek şey renkli balonlardı. Bu barış simgeleri öyle ki, kuşları bile dansa davet etmişti. Rüzgar da dans eden ağaç dalları da katılmış, çiçekler başlarını güneşe çevirmiş barışı kutluyorlardı. Yetişkinlerin evlerine kapanmış olmasıyla tüm kötülükler sona ermiş gibiydi. Kimse soluduğumuz havayı araçlarıyla kirletmiyor, ağaçları kesmiyor yerine bina dikmiyordu. Çocuklar parklara akın edince salıncaklar neşeyle gökyüzüne doğru sallandı, kaydıraklar da kaymayı bekleyen çocukların sırası uzadı gitti. Bu kez oynarken acaba hangi siyah kıyafetli adam yanlarına gelip de şeker verip onları bir yere götürmeye davet edecekti diye korkmuyorlardı. O kişilerin eve kapatılmış olmanın verdiği korkusuzlukla oynuyorlardı. Acıktıklarında parktan ayrılıp balonlarını da alıp yemek yemeye gittiler. Bu kez hepsi eşitti. Zengin ailenin çocuğu da kimsesiz olan çocuğun da yediği yemek birdi. O sofrada sınıf ayrılıklarının verdiği çatışma yoktu. Tüm çocuklar aynı sofrada aynı yemek takımlarıyla aynı yemeği yiyorlardı ve hiçbir çocuk bundan şikayetçi değildi. Sofrada hoş bir sohbet, bol kahkaha hakimdi. Sınıf eşitsizliğini dayatan yetişkinlerin saçma sapan kurallarıydı. Bu çocuklar bu kuralları bilmiyordu. Hiçbir çocuk kötülük bilerek dünyaya gelmezdi. Öyleyse kötülüğü nereden öğreniyorlardı? Elinde balon tutan ve kafasında bir dünya hayal olan çocuk yetişkin olunca ne değişiyordu? Balonu patlıyor, hayalleri mi yıkılıyordu? O küçük çocuk neden kötülüğü öğreniyor ve sonra da bunu yayıyordu. Yetişkin evdeki küçük çocuğunu neden üzüyordu. Eşiyle neden tartışıyordu ve küçük çocuk neden buna tanık oluyordu ve bunu gören yetişkin neden çocuğu azarlayarak odasına gönderiyordu. Küçük çocuğunun gözlerinde gördüğü korku, bir zamanlar ona ait olduğu için mi onu azarlamak kolay geliyordu. Aslında azarladığı şey kendi içindeki küçük çocuk muydu? Yemeklerini yiyen çocuklar bu kez de uykuları geldiği için uyumaya gittiler. Tüm çocuklar devletin yaptığı ve boş duran evlere gittiler. Tüm evleri devlet yapmıştı neredeyse, kaçak yapılanları da kendi evlerine hakaret olarak görüp derhal yıkım emrini veriyordu zaten. O yıkım emri verdiği gecekondu da yaşayan fakir ailenin bu kış günü nereye gideceğini, nerede kalacağını hiç mi hiç umursamıyordu. Onun için insanlar kendi yaptığı evlerde kalmalı devlete kira ve vergi vermeliydiler. Ama gel gör ki o evlerin neredeyse hepsi boştu. Ya kiralarını ödeyemedikleri için ya vergilerini ya da her neyse işte, o evler boştu ve kimsesiz çocuklar, aileler sokakta kalmaya mecburdu. Hangi devlet adamı iliklerine kadar üşüyebilir? Kim bir evsizden daha yalnız ve kimsesiz olabilir ki. Kaç gece açlıktan guruldayan midelerini, yanından kulaklıkla geçen bir yetişkine duyurmamaya çalışırlar. Onların güzel kıyafetleri, temiz saçlarıyla kendi kıyafet ve saçlarını karşılaştırır da utanırlar. Guruldayan midesini duyan ve ailesiyle yemek yemeye giden bir yetişkinin alaycı bakışından utanırlar. Kimsesizler her ne kadar insan gibi görünmese de onlar da insani duygulara sahipler. Onlar da açlıktan ölen çocuklarına üzülüp ağlayabilir, karın soğuğunda uyumaya çalışırken tüm dünyaya sinirlenebilir, bir kelebeği gördüğünde sevinebilir ve midesinin guruldamasından da utanabilirdi. Ellerinde balonlarla tüm gün özgür ve barış içinde birlikte mutlu olan çocuklar şimdi de dev bir salonda yan yana dizilmiş standart model bir yatakta yatıyordu. Isıtma sistemi aynı, yataklarının markaları aynı, üzerinde örttükleri battaniyeler aynı, giydikleri pijama, dinledikleri masal... hepsi aynıydı. Sadece gördükleri rüyaları farklıydı. Kimisi bugünü defalarca yaşamış olmanın mutluluğuyla, kimisi böyle bir günü hayalinde bile göremeyeceğinin mutluluğuyla, kimisi masal okunduğu için minnettarlıkla, kimisi midesinin doymuş olmasının rahatlığıyla uykuya daldı. Kimisi de hiçbir şeyle sadece mutluydu, huzurluydu. Güzelce soluksuz bir uyku çektiler. Sihirli barışın etkisi bitmeden yüzlerine huzurun gülümsemesini kondurdular. Sihir bitip de masal sona erdiğinde isteksizce uykularından uyandılar. 

DKB ZihniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin