Ruhunun tümörlerine boyun eğip kansere göz yumuyorsun. Ancak ve ancak korkaklar ruhlarından vazgeçebilir. Elinde sadece ruhun kalmışken, bedenini köleleştirmiş ve dik kafalı insanlara karşı gelmek için tren raylarına zincirlemişken ve geriye sadece ruhun kalmışken, şimdi öylece ondan da vazgeçemezsin. Bağnazlar yuva yapmış kulağının arkasına, körler senin gölgelerinde gizlenmiş, gözün görmemeye başlamış. Yılanlara düğüm atıp giyotini kuran köylü devrimciler, şehir bağnazlarını asmak için şehre inmiş. Bir kurt gibi uluyup avlarına koşuyorlar. Saklanmalısın, gece yarısı bir ışık gösterisi olacak, giyotinden sarkan bedenleri yılanlar yiyecek ve düğüm oldukları yerden geri kusacaklar, salyalarını akıttıkları bedenler bu kez de şahinlere lezzetli gelecek. Afiyet olsun size. Saklanmalısın, gece yarısı çığlıklar hapsolacak ormanların en derinliklerine. Sen her şeyden korkarsın, saklanmalısın. Kimse bulamasın seni, kimse öpemesin gözlerinin kenarından, kimse gizlenemesin gölgende ve kimse fısıldayamasın sana...
Düşerken uyanırsın her seferinde, terin saçlarını alnına yapıştırır, öksürürsün. Uyanmak kadar yaşamakta da berbatsın. Gün sonunda bir çizelge oluşturur ve her şeyin üstünü çizersin. Defteri yakar, kokusunda uyuyakalırsın. Rüyalara kanarsın, mutlu olursun. Sen bir devrimcisin, idama mahkum edildin. Sıradaki gelsin, senin suçun ne? Hırsızlık. Elini kesin. Sıradaki! Bir katilmiş! Çocuklarını ve karısını öldürmüş, seni cani. Vurun kellesini! Sıradaki, evet, savaş gazisi mi? Sen katil değil, bir fatihsin. Sana minnettarız. Sıradaki ve sıradaki...