'

73 6 3
                                    

Sırtımı ağacın gövdesine yaşlamış çiçekleri izliyordum. Burada olmak güzel hissettiriyordu. Arkamda muhabbet kuşlarının sesinin yankılandığı bir orman, önümde ise sonu gözükmeyen eşsiz bir deniz. Tebessüm ediyorum.

Onun varlığını buradan daha iyi hissediyorum. Bu huzurlu yerde o da benim gibi tebessüm ediyor biliyorum. O, iyi ki benimle.

Etrafıma bakındığımda küçük çocuk ile kızı görüyorum ama onu göremiyorum. Normalde göremediğim onları bu huzur dolu yerde görürdüm oysa ki. Şimdi diğerleri burada iken o nerede?
Endişe hissinin bedenimi ele geçirmesine izin vermiyorum çünkü biliyorum ki o benimle.

Göz kapaklarımı usulca kapatıyorum, yüzümde oluşan tebessüm, onlarda tebessüm ediyor.

Bir kaç dakika gözlerim kapalı tebessüm ediyorum, huzurla doluyorum. Ama küçük çocuğun ağlaması tüm bu huzuru kaçırıyor. Telaşla gözlerimi açıp oturduğum yerden doğruluyorum. Bir şeyler olmalı yoksa küçük burada bu denli ağlamazdı.

Kız, küçük çocuğa sarılırken hayalimden uçup gidiyorlar. O an daha da kötü hissediyorum, onların olmayışı çok kötü hissettiriyor. Umutsuzluk hissi çökerken yorgun bedenime bir rüzgar uğultusu çınlıyor kulaklarımda ve sonra da ölü bedenimi savururken ona karşı koymuyorum.

Şiddetli rüzgara dayanamayan gözlerim kapanıyor ve rüzgarın dinmesini bekliyor. Aradan zaman geçiyor. Mezarlıklarda gömülmeyi bekleyen benliğim yere düşüyor. Aradan zaman geçiyor.

Gözlerimi açtığımda daha fazla endişeleniyorum.

Sonu gözükmeyen o eşsiz deniz yerini ürkütücü sonsuz bir uçuruma, muhabbet kuşlarının melodilerinin olduğu orman ise yerini ağaç gövdeleri kesilmiş ve sadece kökleri kalmış bir görünümü gözler önüne seriyordu.

Buraya ne oldu böyle?

Uzakta, ağaç köklerinin yanında dikilmiş birini gördüm sanki. Bir gölge gibiydi. Ve o gölge, bana doğru yaklaşmaya başlıyor, yaklaştığı her adımda daha net görebiliyorum, bakışlarını..

Onu gördüğüme seviniyorum. Korkularım yerini mutluluğa teslim ediyor.

Anneme doğru koşuyorum. Her adımlarımda daha fazla gülümsüyorum.

'Anne'

Bağırışım onu ürkütüyor. Bana bakıyor. Bakışları ile duraksıyorum. Aramızda kalan mesafeyi bana doğru adım atarak o tamamlıyor. Donuk bakışları ile rahatsız oluyorum

Bu..bu benim annemin bakışları olamaz.

Aramızdaki mesafeyi en aza indirirken duruyor. Sağ elini usulca kaldırıyor ve tebessüm ederek saçlarımı okşuyor ve o an, o an dökülüyor göz yaşlarım. Hep yaptığım gibi sessizce ağlamaya başlıyorum.

O gülümsüyor, ben ağlıyorum.

Ve sağ elini saçlarımdan çekerken sol elini kaldırıyor aynı yavaşlıkta. Elinde güneşin parlattığı keskin bir bıçağı görüyorum. Bedenim korku dalgası ile titrerken, ruhum fazlasıyla ağlıyor.

Annem tebessüm ederken saplıyor bedenime keskin bıçağı. Kesikten gelen acı beynime işlerken annem bir gölge gibi uzaklaşmaya başlıyor bu kâbus dolu yerde.

Ayaklarım bu acıyı daha fazla kaldıramıyor ve bırakıyor kendini kuru toprağın üstüne. Başım sert zemine çarparken ağlamalarım daha da hızlanıyor acı dolu çığlıklarım yankılanıyor bu kâbus gibi yerde.

Oysa burası benim huzur dolu hayal dünyam değil miydi?
Onlar; küçük, kız ve o. Onlar benim hayallerimde buluştuğum arkadaşlarım değil miydi?
Bu huzur dolu yerde her daim benimle olan onlar şimdi neredeydiler?
Neden beni burada bir başıma bırakmışlardı, neden bu kadar acı çekerken bana yardım etmiyorlardı?

Zihnim neden benden bu kadar nefret ediyor?

Onları, bu huzur dolu yeri ve annemi oluşturan zihnim değil miydi?
Zihnim, neden beni sevmeye çalışırken benden nefret ediyordu?

Bunu hiç anlayamıyordum işte.

DKB ZihniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin